Kişinin birçok kabiliyet ve duygusu aynı amaçlar etrafında birleşiyorsa, o kişi fazla tereddüde düşmeden o amacı benimseyecek, amaca götüren yolu kararlılıkla izleyecektir. İşte Sakıp ağa da böyle bir insandı. İş hayatında başarı isteğini kuvvetle hissetmiş ve bunun gereği olarak girişimcilik ve çalışkanlığı kendisine prensip edinmişti.
Sakıp Sabancı’nın Koç burcunda iki gökcismiyle birleşme yapmış olan Güneş’i, onun aktif, girişimci, çalışkan ve riskleri göze alan yapısını vurguluyor. Sakıp ağa, birçok alanda ilklere imza atmış biri. Sakıp Sabancı’nın birleşmeler yapan Güneş’i, aynı zamanda Kova’da …
HATİCE K. ERGİN
hkubraergin@yahoo.com
Kişinin birçok kabiliyet ve duygusu aynı amaçlar etrafında birleşiyorsa, o kişi fazla tereddüde düşmeden o amacı benimseyecek, amaca götüren yolu kararlılıkla izleyecektir. İşte Sakıp ağa da böyle bir insandı. İş hayatında başarı isteğini kuvvetle hissetmiş ve bunun gereği olarak girişimcilik ve çalışkanlığı kendisine prensip edinmişti.
Sakıp Sabancı’nın Koç burcunda iki gökcismiyle birleşme yapmış olan Güneş’i, onun aktif, girişimci, çalışkan ve riskleri göze alan yapısını vurguluyor. Sakıp ağa, birçok alanda ilklere imza atmış biri. Sakıp Sabancı’nın birleşmeler yapan Güneş’i, aynı zamanda Kova’da kendi burcunda konumlanmış Satürn’le de uyumlu açı yaparak destek almış. Bu onun hem öz disiplinli olmasını, hem de arzularını erteleyebilme gücünü gösteriyor. Ayrıca Uranüs birleşmesi ve Kova yerleşimi, teknoloji ve yeniliğe açık yapısını da işaret ediyor.
Ay’ın Mütevazı ve İçten Kişiliğe Etkisi
Aslında Sakıp Sabancı’nın hayatı çok da kolay geçmiyor. Orta halli, çok çocuklu bir ailenin evladı olarak doğuyor. Üç yıl üst üste zatürre hastalığı geçirmesi nedeni ile liseyi bitiremeden okuldan ayrılıyor.
Sakıp ağanın Ay’ı Başak’ta birçok birleşmeler yapmış. Bu onun çocukluk yıllarında sağlık konusundaki zafiyeti ile birlikte, iş hayatına kendini adadığını da işaret ediyor. Ay’ının birleşmeler yapması, aile bağlarına verdiği önemle birlikte babacan kişiliğini de yansıtıyor. Özellikle halk tarafından sevilmesine vesile olan mütevazı ve içten kişiliği tam da Ay’ın çok birleşme yapmasına uyumlu. O, hiçbir zaman patronluk taslamayan, işçilerinden farksızmış gibi davranan bir insandı. Konuşmasıyla, sıcak hareketleriyle sade bir çalışan havasında oluşu halk tarafından sevildi.
Sakıp ağanın çalışma hayatı; bir bankada “stajyer memur” olarak başlıyor. Burada yazı makinesi ve hesap makinesi kullanmayı, tahsil fişi ve makbuz kesmeyi öğreniyor. Daha sonra da babasının un fabrikasında veznedar olarak çalışıyor. Mars ve Jüpiter’inin Başak’ta rötarlı olmasına uyumlu olarak, iş hayatı ve kendini geliştireceği alan, hesaplama ile yakından alakalı oluyor. Hesap-kitap işlerini öğrendiği bu dönemden sonra; bir süre de yine babasının çiftliğinde ve tekstil işletmesinde müdürlük yapıyor.
Satürn’ün güçlü konumu, Sakıp ağanın hayatında babanın önemini gösteriyor. Babasının vefatı üzerine onun yerine geçtiğinde, sadece bir holding değil, aynı zamanda usuller ve değerler de devralmıştı.
Babalık, Sakıp ağanın hayatındaki duyguların en çelişkilisiydi aynı zamanda. İkinci çocuğu olarak dünyaya gelen Metin, zihinsel özürlüdür.
Tedavisi için Amerika ve Avrupa’da pek çok hastane ve doktora başvurulmuş, tamamen iyileşme olanağı olmadığı anlaşılmıştır.
Balık ve Başak Etkisinde Duyarlı Kişilik
Sakıp ağa, Balık’taki Merkür’üyle ve Başak’taki Ay-Neptün birleşmesinin birbirini vurgulamasına uygun olarak sosyal ihtiyaçlara ve sorunlara da son derece duyarlıdır. Sağlık, eğitim gibi sosyal tesisler yaptırmasıyla, vakıflarıyla meşhurdur.
Bir de keskin zekasını vurgulayan Merkür-Plüton açısının yan tesiri, zehir zemberek açıklamaların kaynağıdır. Güldürürken düşündüren sözleri halkın anlayacağı dilden ama oldukça vurguludur.
Sabancı tipik bir Koç burçlu olarak, hayatı hep yarış ruhunda yaşadı. Ama yarışta sadece kişisel ve kurumsal başarıyı değil, milli başarıyı da hedefledi.
Haritasındaki vatanseverlik vurgusuna uygun olarak; onun daima ülkemizi temsil etme bilinciyle hareket ettiğini görüyoruz. 1998 yılında New York Metropolitan ve 2000 yılında Fransa’da Louvre Müzesi’nde “Altın Harfler” sergisi düzenledi. Böylece ilk kez Türk tabloları ve hat eserleri Louvre Müzesi’nde sergilenmiş oldu…
Sakıp Sabancı’dan Anılar
Rahmetli babam Hacı Ömer, yurtdışına gidip gelene sorardı:
“Eee dayı? Anlat bakalım neler gördün, neler duydun?” Eğer karşısındaki sadece gidip gelmiş, bilgi dağarcığına hiçbir şey katmamış ise, “…Ohoo! Dayı, sen turist gelmişsin.” derdi.
Babamın bir de “çuval gidip çuval gelmek” tabiri vardı. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrası günlerde Türkiye’de pamuk balyalayacak çuval bulmak güç bir işti. Çuvallara pamuklar sarılır, balya yapılır. Yabancı gemilere balyalar yüklenir, pamuk ihraç edilirdi. Gemi tekrar pamuk almaya gelirken, içinden pamuklar çıkarılmış olan boş çuvalları geri getirirdi. Bu çuvallar tekrar pamuk balyalamada kullanılırdı.
“Çuval gidip çuval gelmek” demek, yurt dışına gidip olanı biteni fark etmeden, hiçbir şey görmeden ve duymadan dönüp gelmek anlamında kullanılırdı.
İşte ben, Hacı Ömer’in oğlu olarak, yurt dışına “turist gidip turist gelmemeye”, “çuval gidip, çuval dönmemeye” gayret ederim.