“Her türlü bilginin ilk şeklinden başka bir şey değildir” diyor Alain hata için. Yine bir anonim sözümüz, kişiyi başarıya götüren yoldaki işaret taşlarına benzetiyor hataları. Albert Einstein ise, hata yapmayan insanın olamayacağını belirttikten sonra, “Kişinin insanlıktaki derecesi, hatalarını kabul edip düzeltmek için gösterdiği gayret ve titizlikle ölçülmelidir.” diyor. Hz. Ömer, “Hatalarımı bir hediye gibi önüme getirene Allah merhamet etsin.” sözüyle hata yapmama konusundaki titizliğini gösterirken bir taraftan da dua ediyor.
Hata, yapılan bir eylemin yanlışlığının ortaya çıkması olarak tanımlanabilir. Hata, insan kadar, hayat kadar, hava ve su kadar …
KADİR DURGUN
bilgi@gencgelisim.com
“Her türlü bilginin ilk şeklinden başka bir şey değildir” diyor Alain hata için. Yine bir anonim sözümüz, kişiyi başarıya götüren yoldaki işaret taşlarına benzetiyor hataları. Albert Einstein ise, hata yapmayan insanın olamayacağını belirttikten sonra, “Kişinin insanlıktaki derecesi, hatalarını kabul edip düzeltmek için gösterdiği gayret ve titizlikle ölçülmelidir.” diyor. Hz. Ömer, “Hatalarımı bir hediye gibi önüme getirene Allah merhamet etsin.” sözüyle hata yapmama konusundaki titizliğini gösterirken bir taraftan da dua ediyor.
Hata, yapılan bir eylemin yanlışlığının ortaya çıkması olarak tanımlanabilir. Hata, insan kadar, hayat kadar, hava ve su kadar hem gerçektir, hem de ihtiyaç. Gerçektir; çünkü biz mükemmel varlıklar değiliz, ihtiyaçtır; çünkü hatalar birer öğretmendir. “Hatasız kul olmaz.” deyişi bu yönüyle oldukça özlüdür.
Yapılan bir eylemin kime göre bir hata sayıldığını gelenekler, beşeri yasalar ve doğanın yasaları belirliyor. Geleneklerimize göre, büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atmak yanlıştır, bir hatadır. Devletin belirlediği ilkeler dışında bir söylemde bulunmak yanlıştır, bir hatadır. Fırtınalı havada denize açılmak, heyelan bulunan bölgede ev yapmak, soğuk havada ince kıyafetlerde dışarıda dolaşmak sonuçları itibariyle yanlıştır, bir hatadır. İçki içmek, başkasının hakkına tecavüz etmek, paradan para kazanarak tefecilik yapmak yanlıştır, hatadır. Bütün yasaları bilip aklını kullanan insan, hatayı en az yapan insandır.
Hata yapmanın temelinde; kişinin kendini ispatlaması isteği, basit hazlarına uyma arzusu, rant elde etme ihtirası, bencillik duygusu, kendini sınırlayan davranışlara ya da düşüncelere karşı koyma tepkisi, çizgi dışı olduğunu göstererek gündemde kalma hobisi, basit değerleri yaşam tarzı kabul edip sorumluluktan kaçma isteği, kişinin megalomanlığını ya da sadistliğini tatmin etme yanlışlığı yatmaktadır.
Kişilere, olaylara iyi niyetle yaklaşmak, yaşama karşı iyimser olmak da hata yapmamıza neden olabilir. Çünkü kişi hayata kendi gözlüğünden bakar. Burada da dikkatli olmak lazım. Soljenitsin; “İnsan mezardan dönmez; ama hatadan dönebilir.” diyor. Kişinin erdemi, zaten hatadan dönmekte değil mi? Pir Sultan Abdal bir dizesinde: “Bir kez sürçmekle, at ayağı kesilmez.” demektedir. Oliver Goldsmith’e göre, “İlk hata saflığın; fakat sonrakiler suçun ürünleridir.”
Hatanın Görece Sınırları
Yapılan hataların büyüklüğünü, sonuçlarının kapsamı belirlemektedir. Bazı hatalar bireysellik taşır; çünkü sonuçları yalnız bireyin kendisini ilgilendirir. Aşırı derecede soğuk su içmek, kişinin kendi bedenine zarar verir. Bazı hatalar, kişinin kendisi dışındaki insanları ilgilendirir; etkin görevde bulunan bir yöneticinin veya bir bilim adamının icraatları gibi… Hata, bu noktada kul hakkı kapsamına giriyor, affedilmezlik sınırına ulaşıyor. Hata yapma özgürlüğünün bittiği sınır burası.
Annesiniz, babasınız; davranışlarınızla, eğitim anlayışınızla küçücük bedenleri geleceğe hazırlıyorsunuz. Sağlıklı bir beden ve zihniyet yetiştiriyorsanız, size ne mutlu! Yetiştirdiğiniz evlatlarınız kendilerine yararsız, topluma yük oluyorsa, siz hatalı ebeveynsiniz. Öğretmensiniz, size teslim edilen beyinleri doğru düşüncelerle eğitiyor, insanlık adına taşıdığınız vicdani duyarlılıkla onları yarınlara hazırlıyorsanız, siz görevinizi yaptınız. Ancak ideolojik sapmalar ve kişisel çıkarlar doğrultusunda o beyinleri yönlendiriyorsanız, siz affedilmez hata içindesiniz. Bir bilim adamısınız, gelişmiş zekânızla insanlara ışık oluyorsunuz, ufuk açıyorsunuz, siz biyografilerdeki saygın yerinizi alırsınız. Fakat insanlığın geleceğini karartıyor, kişilere yaşama sevinci vermek yerine onları hayattan bezdirecek düşüncelerin, eylemlerin mimarı oluyorsanız, siz bağışlanmaz bir yanlışlık yapıyorsunuz. Bir şirkette, holdingde, devletin herhangi biriminde bir işverensiniz, yöneticisiniz. Yönetiminizde bulunan insanların haklarını gözetmiyorsunuz, onlara karşı duyarsız davranıyorsunuz, yanlış kararlarınızla kişileri bezdiriyorsunuz, kendinize ve hayata küstürüyorsunuz. Bu durumda siz, tarihin kaydedeceği hatalar yapıyorsunuz. Bu hata bataklığının çamurunu hiçbir su temizleyemez. Bunun için yüksekler, belli hassasiyetleri olan insanlar için her zaman tehlikelidir; kıldan ince, kılıçtan keskindir.
Sonuçları açısından baktığımızda, hata yapmada özgürlük yoktur. Ancak, kişi kaldıramadığı yükten sorumlu da değildir. Bu durumda, düşüncelerin, eylemlerin hataya dönüşmemesi için yük, onu kaldırabileceklere verilmelidir. Kişiler de kaldırabileceği yüke talip olmalıdır. Bu, bir eğitim ve ahlak sorunudur.
Öyleyse, hatanın kendisi var; ama hata yapmak yok.