ŞEYH EDEBÂLÎ
Âlim… Mutasavvıf… Osman Gâzi’nin hocası ve kayınpederi. Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında yaşamış ve devletin kuruluşunda mânen büyük rol oynamıştır.
1201 yılında Karaman dolaylarında doğduğu tahmin edilen Edebâlî, ilk tahsiline Karaman’da başladı. Daha sonra Şam’a giderek, devrin bilginlerinden İslâmî ilimleri öğrendi. Memleketine dönünce Eskişehir’in İtburnu köyünde ilim öğretmekle meşgul oldu.
Edebâlî, tasavvufa yönelerek Baba İlyas Horasânî’nin halifesi oldu.
Bilecik’te bir tekke açarak Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslâmlaşmasında büyük rol oynamıştır.
MEHMET BİCİK
mbicik@hotmail.com
ŞEYH EDEBÂLÎ
Âlim… Mutasavvıf… Osman Gâzi’nin hocası ve kayınpederi. Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında yaşamış ve devletin kuruluşunda mânen büyük rol oynamıştır.
1201 yılında Karaman dolaylarında doğduğu tahmin edilen Edebâlî, ilk tahsiline Karaman’da başladı. Daha sonra Şam’a giderek, devrin bilginlerinden İslâmî ilimleri öğrendi. Memleketine dönünce Eskişehir’in İtburnu köyünde ilim öğretmekle meşgul oldu.
Edebâlî, tasavvufa yönelerek Baba İlyas Horasânî’nin halifesi oldu.
Bilecik’te bir tekke açarak Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslâmlaşmasında büyük rol oynamıştır.
Osman Gâzi de zaman zaman Edebâlî’nin tekkesine misafir olur, devlet işlerinde ona danışır ve fikrini alırdı.
Şeyh Edebâlî, ölümüne yakın talebelerine vasiyet mâhiyetinde şöyle demiştir: “Toprağa bağlanınız, suyu israf etmeyiniz. Mirasınızın sağlam kalmasına dikkat ediniz. Veriniz, elleriniz yumuk, kapalı kalmasın. İlim sahiplerini koruyunuz. Ağaç dikiniz. Ödünç aldığınızı fazlasıyla iâde ediniz. Kur’ân-ı Kerim’i güçlü olmak için okuyunuz. Bağınızı bahçenizi virân bırakmayınız. Peygamber efendimizi çok iyi tanıyınız. Hadis ezberleyiniz. Bildiklerini öğretenler unutulmazlar. Asıl ölüm, ilimden payını almayanlar içindir. Faydalı ile faydasızı bilenler bilgi sahipleridir.”
Şeyh Edebâlî, 1326 yılında Bilecik’te öldü ve tekkesinin yanına gömüldü.
Kaynak: Edebâlî Mad., Evliyalar Ansk., C.6, İstanbul 1992. s.6
PETRARCA
14. yy İtalyan şâiri ve düşünürü… Modern lirizmin kurucusu… Hümanizm akımının öncülerinden. Döneminin değerli bir âlimi, ateşli bir hatibi ve yetenekli bir yazarı olarak tanınmıştır.
Arezzo’da doğmuş, Avignon dolaylarında hukuk öğrenimi görmüştür. 1341’de Roma’daki Capitolina Tepesi’nde “baş şair” olarak defne dalından şairlik tacı giyer.
İlk şiirlerini, kaybettiği annesinin acısıyla yazan Petrarca, Avignon’da Sainte Claire Kilisesi’nde karşılaştığı Laura’ya ilk görüşte âşık olur. 21 yıl süren bu aşk, Laura’nın ölümünden sonra da devam eder.
Tarihî, felsefî ve dinî konularda eserler yazan Petrarca’nın, en önemli eserleri şunlardır: Afrika, Şarkılar, Bakireye Şarkı, Unutulmayan Şeyler, Yalnız Yaşam Üzerine, Mektuplar, Sırlarım, Mısralar ve Zaferler…
Petrarca’nın ölümünden dört sene evvel, 4 Nisan 1370’te yazdığı vasiyetnamesinde: “… Giovanni Boccacio’ya gece de çalışması için kışlık esvap yaptırmak üzere 50 filorun, Mae’stro Bomba’sio di Ferrara’ya, yalnız eğlence için değil, Tanrı’yı sena için de çalmak üzere bir rübap…” bırakıyor, adamlarına da bir şeyler ayırdıktan sonra, vasiyetnamesini şu cümle ile tamamlıyor: “Bunu, ben, Francesco Petrarca yazdım; eğer deli halkın sandığı gibi zengin biri olsaydım, büsbütün başka türlü bir vasiyetname yapardım.”
1374 yılının 18-19 Temmuz gecesi 70 yaşında ölen Petrarca, Arqua’ya gömüldü…
Kaynak: Nüshet Haşim Sinanoğlu, Petrarca, Ankara 1931. s.47
BÜYÜK STEFAN
Meşhur Boğdan Prensi… 16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin gelişmesini önlemeye çalıştığı için Katolik Avrupalılar tarafından kendisine, “Hıristiyanlığın Şövalyesi” unvânı verildi. Aslen bir Hıristiyan. Rusya’ya karşı Osmanlı’yı tercih edebilecek kadar Osmanlı hayrânı, Osmanlı’ya sevdâlı bir kişi…
Boğdan Prensi Stefan ile Osmanlı orduları ilk kez 1476 yılında karşılaşırlar. Karadeniz ticaretini denetim altına almak isteyen Fâtih, Boğdan üzerine bir sefer düzenleyerek burayı ele geçirir. Ancak, orduda görülen salgın hastalıktan dolayı geri çekilir.
Fâtih’in ölümünden sonra, 1484’te Boğdan seferine çıkan II. Bâyezid, Kili ve Akkerman kalelerini ele geçirmiştir. Stefan vergi vermeyi kabul ederek Osmanlı hâkimiyetini tanır. Boğdan’ın Osmanlı hâkimiyetine girmesini fırsat bilen Lehistan Kralı’nın oğlu Jan Albert, 1497’de Boğdan’a saldırır. Bunun üzerine Stefan’ın kuvvetlerinin de bulunduğu Malkoçoğlu Bâli Bey komutasındaki Osmanlı ordusu, Lehistan’ı alır. II. Bâyezid, sefer esnasındaki hürmet ve sadâkatinden dolayı Stefan’ı ödüllendirir. Stefan, ölümüne kadar Osmanlı Devleti’ne bağlı kalır.
Ölüm döşeğinde çocuklarına şöyle vasiyette bulundu Stefan: “Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız. Asla Rus’a yanaşmayın. Hâindir, sizi yok eder. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Âdil ve merhametlidirler.”
Stefan, 1517 yılında öldü.
Kaynak: Recep Şükrü Apuhan, Ruhumda Darp İzi Var, İstanbul 1990; Abdullah Kılıç, “Stefan’ın Kılıcını Verirsek Dünya Sıraya Girer” Zaman Gazetesi, 2 Ocak 2002;