Televizyonlardaki kan gövdeyi götüren filmler, bilgisayarlardaki vurdulu kırdılı oyunlar onun vazgeçilmezlerindendi. Emre daha on iki yaşındaydı; ama silaha karşı aşırı bir tutkusu vardı. Bu kadar küçük bir yaşta bütün silah isimlerini ve özelliklerini ezberlemişti. Bilgisayarda ne kadar silah içerikli oyun varsa hepsini biliyordu. Televizyonda gördüğü şiddet konulu filmleri gözünü kırpmadan izliyordu. Kendini silahların, patlayıcıların dünyasına fazla kaptırmıştı. Kısacası teknolojinin zararları Emre’yi kötü etkilemişti.
Ailesi Emre’nin durumundan şikayetçiydi; ama çocuk da söz dinlemiyordu. Emre’nin silahlara olan bu ilgisi derslerine kötü yansımıştı. Dersleriyle ilgilenmiyor, sınıfta derslere katılmıyordu. Sürekli olarak hayal dünyasındaki kahramanlarla çarpışıyordu. Tabancalar adeta onun dünyasını esir almıştı. Gelecekte de mafya babası olmak istiyordu.
HAKAN BİROL
bilgi@gencgelisim.com
Televizyonlardaki kan gövdeyi götüren filmler, bilgisayarlardaki vurdulu kırdılı oyunlar onun vazgeçilmezlerindendi. Emre daha on iki yaşındaydı; ama silaha karşı aşırı bir tutkusu vardı. Bu kadar küçük bir yaşta bütün silah isimlerini ve özelliklerini ezberlemişti. Bilgisayarda ne kadar silah içerikli oyun varsa hepsini biliyordu. Televizyonda gördüğü şiddet konulu filmleri gözünü kırpmadan izliyordu. Kendini silahların, patlayıcıların dünyasına fazla kaptırmıştı. Kısacası teknolojinin zararları Emre’yi kötü etkilemişti.
Ailesi Emre’nin durumundan şikayetçiydi; ama çocuk da söz dinlemiyordu. Emre’nin silahlara olan bu ilgisi derslerine kötü yansımıştı. Dersleriyle ilgilenmiyor, sınıfta derslere katılmıyordu. Sürekli olarak hayal dünyasındaki kahramanlarla çarpışıyordu. Tabancalar adeta onun dünyasını esir almıştı. Gelecekte de mafya babası olmak istiyordu. Ailesi onun düşüncülerini sağlıklı bulmamaya başladığı için sonunda onu bir psikoloğa götürdüler. Fakat psikoloğun etkisi fazla uzun sürmüyordu. Uygulananlar kalıcı bir iz bırakmıyor, Emre yine silahların dünyasına dalıyordu.
Emre’nin askerliğini yapan bir abisi vardı ve iznini kullanmak için ailesinin yanına gelmişti. Emre ile abisinin arası çok iyiydi. Aralarında kuvvetli bir sevgi bağı vardı. Emre’nin abisi Emre’nin durumunu öğrenince onunla bir de ben konuşayım, dedi. Daha sonra onu karşısına alıp silahlardan söz açtı: “Emreciğim, duyduğuma göre silahlarla çok fazla ilgilenmeye başlamışsın. Bir şeylere ilgi duyman güzel; ama o şey üzerinde aşırıya gitmek iyi değildir. Askerler silahı, kasaplar bıçak ve satırı, sürücüler de arabayı iyi kullanır. Yani herkesin mesleğine göre kullandığı aletler vardır. O kişiler bu aletleri kullanmakta uzmanlaşmışlardır. Sen de bir öğrenci olarak defter ve kalemini en iyi şekilde kullanmalısın. Seni istediğin yere götürecek olan onlardır. Daha yolun başındasın ve kat edeceğin uzun bir mesafe var. Öğrenci olarak kullanman gereken silahın ise kalem.”
Emre abisiyle yaptığı bu konuşmanın bayağı etkilenmişti. Abisi askerlik yapıyordu ve silahı da onlar kullanıyordu. Emre esasında silahın bir fayda sağlamadığını biliyordu. Fakat boşluk ve can sıkıntısından buna heves etmişti. Abisi ona savaş romanları almıştı. Kitap okuyarak ufku açılır ve ona sevdiği bir konuda kitap okutarak onu kitaba bağlamış olurum, diye düşünmüştü.
Abisinin konuşması ve savaş romanları Emre’nin tabancalara karşı aşırı tutkusunu azaltmıştı. Bilgisayarda silahlı oyunlar oynamıyordu. Artık general olmak istiyordu. Ve bunun için kalemine sarıldı. Kendi kendine çalışmaya söz verdi. Bir akşam üstü Emre yine bir savaş romanı okuyordu. Gecenin ilerleyen saatlerine doğru kitabın başında uyuyakalmıştı. O gece rüyasında bir tabanca gördü. Tabancanın parçaları konuşuyordu :
Namlu: “Mermiye hız kazandıran benim. Yiv ve setlerim dönerek ve hızla benim sayemde gider. En önemli parça benim.
Mekanizma: “Biz çalışıp harekete geçmezsek sen hangi mermiye hız kazandırıp döndüreceksin?”
İğne: “Ateşlemeyi sağlayan benim. Ben ateşleme yapmazsam mermi ilk hareketini bile gerçekleştiremez.”
Tetik: “Ben ateşlemeye karar veren yerim.”
Yay: “Hepiniz doğru söylüyorsunuz; ama unutmayın yayın gerilmesi olmazsa ne tetik, ne iğne, ne mekanizma, ne de namlu işe yarar.”
Emre, yayın söylediklerinden sonra hemen uyanmıştı. Rüyanın etkisi tüm benliğini sarmıştı. Tabancanın tüm parçaları onunla konuşmuştu. Ve bu, mesaj dolu bir rüyaydı. Bir kağıt kalem alarak rüyasında gördüğü her şeyi yazmıştı. Buradaki mesajın ne olduğunu kavramaya çalıştı. Ama o an için aklına herhangi bir şey gelmemişti.
Ortaokul hayatı boyunca Emre düzenli ve disiplinli çalıştı. Ortaokulun sonunda Askeri Liseler imtihanına girecekti. Üç yıl boyunca bu bilinçle çalışmıştı. Bu liseye girip generalliğe kadar yükselmek istiyordu. Emre çalışmalarının karşılığını bu sınavı dereceyle kazanarak aldı. Bütün imtihanları verip askeri lise öğrencisi olmuştu artık.
Askeri Lise’den sonra Hava Harp Okulu’na devam etti. Askeri eğitimi tamamladıktan sonra görevine başlamıştı. Emre hayallerini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyordu. Rüyasında gördüğü yayın ne demek istediğini şimdi daha iyi anlıyordu.
“Karar verme bir yayın gerilmesi gibidir. Faaliyetler onu takip eder.”