“Tüm zamanların en büyük bilgini” olarak nitelenen Albert Einstein, bilim dünyasındaki saygınlığı ve ünü yanında, özel yaşamındaki sadeliği ve alçakgönüllü davranışları ile de dikkatleri üstüne çekmiştir. Pos bıyıkları, her zaman dağınık saçları, ütüsüz pantolonu, hemen üzerine geçirilmiş izlenimi veren kazağı, çıplak ayakları, keçe terlikleri, şen ve şakacı mizacı ile uzaktan eski zaman bilgelerini, özellikle Sokrat’ı andırır.
Bu kalender halin yanı sıra, bilimsel düşünceye getirdiği devrim sayılabilecek yorum ve boyutları da hesaba katarsak, ona ‘bilge bilgin’ demek daha doğru olur. Onun bilgeliği, kendisine takınılan düşmanca davranışlara karşı gösterdiği olgun ve hoşgörülü tepkilerde de açıkça görülür.
Düşünceleriyle zamanın ilerisinde yaşayan bütün büyük insanlar gibi o da zaman zaman yanlış anlaşılmış, o yüzden kendine atılan kin ve nefret …
GÜNGÖR ÖZYİĞİT
bilgi@gencgelisim.com
“Tüm zamanların en büyük bilgini” olarak nitelenen Albert Einstein, bilim dünyasındaki saygınlığı ve ünü yanında, özel yaşamındaki sadeliği ve alçakgönüllü davranışları ile de dikkatleri üstüne çekmiştir. Pos bıyıkları, her zaman dağınık saçları, ütüsüz pantolonu, hemen üzerine geçirilmiş izlenimi veren kazağı, çıplak ayakları, keçe terlikleri, şen ve şakacı mizacı ile uzaktan eski zaman bilgelerini, özellikle Sokrat’ı andırır.
Bu kalender halin yanı sıra, bilimsel düşünceye getirdiği devrim sayılabilecek yorum ve boyutları da hesaba katarsak, ona ‘bilge bilgin’ demek daha doğru olur. Onun bilgeliği, kendisine takınılan düşmanca davranışlara karşı gösterdiği olgun ve hoşgörülü tepkilerde de açıkça görülür.
Düşünceleriyle zamanın ilerisinde yaşayan bütün büyük insanlar gibi o da zaman zaman yanlış anlaşılmış, o yüzden kendine atılan kin ve nefret oklarını hoşgörüsüyle yumuşatma yoluna gitmiştir. 1920’lerde bir grup Nazi genci, Einstein’ın Yahudi olmak gibi bağışlanmaz bir suçu bulunduğunu öne sürerek onun düşüncelerinin uygarlığı soysuzlaştırmak için ileri sürülmüş bir Yahudi dolabı olduğunu belirtmişler. Bu tehlikeye dikkatleri çekmek için de Berlin Filarmoni Orkestrası Salonu’nda bir gösteri düzenlemişler. İşin ilginç tarafı, Einstein da bu toplantıya katılmış, söylenilen saçmalıkları dinlemiş, bol bol gülmüş ve alkışlamış. 100 kadar Nazi profesörünün, onun kuramlarını çürütmek için bir rapor hazırladıklarını duyduğunda ise “Bunun için tek bir profesör yeterdi, diğer 99’u boşuna emek harcamış.” sözleriyle büyük bir dil ustalığıyla kimseyi kırıp incitmeden tepkisini dile getirmiştir.
İsrail Devleti’nin Cumhurbaşkanı olma önerisini insan sorunlarını çözümleyecek kafaya sahip olmadığını öne sürerek geri çevirmesi de ilginçtir. Bronowski’nin dediği gibi, bu öylesine alçakgönüllü bir ölçüdür ki, diğer başkanlar da bunu benimseyecek olsalar, yeryüzünde başkan kalmazdı.
Birçok Amerikan ve Avrupa üniversitesinden onursal doktora ödülü alan Einstein, Amerika, Avrupa ve uzak doğuda dersler verdi. Dünyanın belli başlı bütün akademilerinin üyelik ve fahri üyeliklerine kabul edildi ve sayısız ödülün sahibi oldu.
Onun neşeli mizacı ve şakacı tavrı, en ciddi konulara bile insanca bir sıcaklıkla yaklaşmasını sağlamıştır. 1918’de Times gazetesinde çıkan bir makalesinde bilginlere bile kök söktüren ‘görecelik ilkesini’ şöyle bir örnekle açıklar: “Bana bugün Almanya’da bir Alman bilgini ve İngiltere’de İsviçreli Yahudi demeleri ne kadar doğruysa, bir gün gelecek ki, ben Almanya için adına bile dayanılmaz bir insan olduğum zaman İsviçreli bir Yahudi, İngilizler içinse bir Alman bilgini olacağım o kadar doğrudur.”
Bilimde Dev Adımlar Özel Görecelik Kuramı
Einstein bu kuramı ile klâsik fiziği temelinden sarsmış, bazı ana kavramlara yeni yorumlar getirmiştir. Ona göre Newton’un kabul ettiği gibi “mutlak hareket”, “mutlak durgunluk”, “mutlak zaman” ve “mutlak uzam(mekân)” diye bir şey yoktur. Her şey görecelidir, yani birbirine göre açıklanabilir.
Uzayda, uçsuz bucaksız boşlukta tek başına bir cismin durduğu veya hareket halinde olduğu söylenemez. Bunun için bir başka cismin varlığı gereklidir. Çünkü bir cismin hareketi, diğer bir cisme göre anlaşılır. Her nesnenin durumu, temel aldığı başvuru (referans) cismine göre değerlendirilir. Dünyanın döndüğünü biz, başka yıldızlara ve gezegenlere göre anlamaktayız. Demek ki, cisimlerin konumlarını belirleyebilmemiz için elimizde mekanik bir dayanak, “başvuru sistemi” dediğimiz herhangi bir şey olmalıdır.
Zaman-Uzam-Hız İlişkisi
Hareketi ölçmek için bizim kullandığımız saatleri temel alamayız. Çünkü zaman hıza göre değişmektedir. Her cisim veya varlık, hızı ölçüsünde zamanın ritmini değiştirir. Işık hızının yüzde seksen yedisi bir hızla giden uzay gemisinde zaman, yerde olduğundan iki kez daha yavaş geçecektir. Bu hızın yüzde doksan dokuza ulaşması halinde ise zamanın yavaşlaması on misli artacak, yani gemide bir ay yeryüzünde hemen hemen bir yıla eşit olacaktır. Hani ikiz kardeşlerden biri, böyle bir uzay gemisine binip ışık hızına yakın bir hızla iki yıl kadar dolaşsa, geri döndüğünde, kendisi sadece iki yıl yaşlandığı halde, ikiz kardeşini sakalı bir karış uzamış, beli bükülmüş bir ihtiyar olarak bulacaktır (İkizler Çelişkisi).
Uzayda hareket eden cismin boyu da hızına bağlı olarak değişmektedir. Hareket halinde, diyelim 10 metre boyunda bir tramvay, hızı ölçüsünde hareket ettiği yönde boyu kısalır. Hızı ışığın yüzde doksanına yaklaştığında uzunluğu yarıya, yani 5 metreye iner. Hız ışık hızına ulaştığında ise cismin kütlesi kaybolur, enerjiye dönüşür ve zaman durur. Demek ki, bir cisim ışık hızına ulaştığında kendini zaman, uzam ve kütle bağlılığından koparmış oluyor.
Bir Bardak Çamur Gemiyi Yüzdürebilir mi?
Einstein maddenin yok edilmesi halinde müthiş bir enerjinin açığa çıkacağını ileri sürmüş ve bunu; “E=mc²” (Enerji = Kütle X Işık Hızının Karesi) şeklinde formüle etmiştir. Bu sonuca şöyle bir düşünce zincirini izleyerek varmıştır: Hareket halinde bir cismin kütlesi hızıyla birlikte arttığına ve hareket bir enerji biçimi (kinetik enerji) olduğuna göre, hareketli bir cismin kütle artışı, o cismin artan enerjisinden gelir. Öyleyse kütle enerjiye ve enerji de kütleye dönüşebilir. Durgun maddeyi enerjinin donmuş bir hali olarak niteleyebiliriz. Eğer maddenin kütlesi tümüyle enerjiye dönüştürülebilse korkunç büyüklükte güçler elde edilebilir. Örneğin bir bardak çamur tümüyle enerjiye çevrildiğinde, koca bir gemiyi Avrupa’dan Amerika’ya götürebilir.
Einstein’ın “Genel Görecelik Kuramını” ortaya koyması tam 11 yılını aldı ve o sayede biz bugün, 11 yıl değil, belki 11 saatlik bir kafa yormayla, onun düşüncesinin vardığı doruktan evreni seyretmenin, onun ardındaki zekâyı sezmenin gizemli hazzını duyuyor, Tanrı’ya teğet geçen anlar yaşıyoruz.
DAHİNİN SÖZLERİ
< İki şey vardır ki, ucu bucağı yoktur: Biri evren, diğeri insanın ahmaklığı. Ama evren hakkındaki sözlerimden emin değilim.
< İnsanlar ne kadar yaşarlarsa yaşasınlar büyümezler. İçine doğduğumuz büyük mucizenin karşısında meraklı çocuklar gibi durmaktan asla kurtulamayacağız.
< Barış güç kullanarak değil, anlayış ve uzlaşıyla muhafaza edilir.
< Yaşamanın iki yolu vardır. Biri hiçbir şey mucize değilmiş gibi yaşamak, diğeri her şey mucizeymiş gibi yaşamak.
< Dinin olmadığı bilim topaldır. Bilimin olmadığı din ise kördür.
< Tanrı’nın düşüncelerini bilmek istiyorum, gerisi detay.
< Aşka düşen insanlardan yerçekimi sorumlu değildir.
< Nasıl oluyor da, anlamadıkları halde herkes beni seviyor?
< Bendeniz, bütün insanları seven münzeviyim.
< Güzel bir kızın yanındayken bir saat bir dakikada geçer gider, sıcak bir fırına girerseniz bir dakika bir saat gibi gelir.
< Tanrı zar atmaz.
< Sevgili gelecek kuşaklar! Sizler bizlerden daha barışçıl ve makul olmazsanız, cehennem sizi bekliyor!
< Her şey kontrol edemeyeceğimiz güç tarafından kontrol edilmekte. Bu bir yıldız için olduğu kadar, bir böcek için de geçerlidir.
< Sadece başkaları için yaşanmış bir hayat yaşamaya değerdir.
< Öğrettiğiniz şeyin sıkıcı bir ödev değil, değerli bir armağan gibi görülmesini sağlamalısınız.
< Problemleri, onları yaratırken kullandığımız düşünme biçimini terk etmeden çözemeyiz.