Eğer İsterseniz, Başarınız Engellenemez

0
959

Ayşe Çevik, küçük yaşta geçirdiği bir rahatsızlık sebebiyle yatağa mahkum olmuş. Ancak Ayşe Hanım, azmiyle bütün engelleri aşıp kendi ayakları üstünde durmuş, okuma-yazma öğrenmekle yetinmeyip başından geçenleri anlattığı ve yakında yayınlanacak bir kitap kaleme almış.
Ayşe Çevik’in 20 Mart 1950’de ve sonrasında henüz 9 yaşındayken başına gelenler, pek çok insanı hayata küstürecek kadar vahim bir olaylar zinciri. Ancak Ayşe Hanım, zincirleri kırmayı başaran nadir insanlardan biri. Doğup büyüdüğü yoksul köyde 20 Mart gecesi kolunda başlayan ağrı ile ilk belirtisi tezahür eden hastalık, zamanında doktora gidilemediği için bütün vücudunu kaplamış. O şen şakrak geçen çocukluğun ardından yatağa mahkum olmuş Ayşe Çevik. İki yıl boyunca Ankara Nümune Hastahanesi’nde yatmış; ama tedavi için artık çok geçmiş.
Hastalık Ayşe Hanım’ın hayata küsmesine sebep olmamış. İlerleyen yaşına, hastalığının yürüyüşüne ve hatta kalem tutmasına bile …

 

SUAVİ K. YAZGIÇ
bilgi@gencgelisim.com

 

Ayşe Çevik, küçük yaşta geçirdiği bir rahatsızlık sebebiyle yatağa mahkum olmuş. Ancak Ayşe Hanım, azmiyle bütün engelleri aşıp kendi ayakları üstünde durmuş, okuma-yazma öğrenmekle yetinmeyip başından geçenleri anlattığı ve yakında yayınlanacak bir kitap kaleme almış.
Ayşe Çevik’in 20 Mart 1950’de ve sonrasında henüz 9 yaşındayken başına gelenler, pek çok insanı hayata küstürecek kadar vahim bir olaylar zinciri. Ancak Ayşe Hanım, zincirleri kırmayı başaran nadir insanlardan biri. Doğup büyüdüğü yoksul köyde 20 Mart gecesi kolunda başlayan ağrı ile ilk belirtisi tezahür eden hastalık, zamanında doktora gidilemediği için bütün vücudunu kaplamış. O şen şakrak geçen çocukluğun ardından yatağa mahkum olmuş Ayşe Çevik. İki yıl boyunca Ankara Nümune Hastahanesi’nde yatmış; ama tedavi için artık çok geçmiş.
Hastalık Ayşe Hanım’ın hayata küsmesine sebep olmamış. İlerleyen yaşına, hastalığının yürüyüşüne ve hatta kalem tutmasına bile engel olacak kadar şiddetli seyredişine aldırmadan okuma-yazmayı öğrenmeye başlamış.
“Serçe Parmağımdan Küçük Kalemlerle Yazmayı Öğrendim”
Ayşe Çevik, okuma-yazma öğrenirken karşılaştığı güçlükler, mahalleli çocukların verdiği kalemlerle başladığı yazma serüveni hakkında şunları söylüyor:
“Hastanede kaldığım sürede, okula gidemeyişimin acısını iliklerime kadar hissetmiştim. Ağabeylerimin boş vakitlerinde kitap okuyuşunu, kendilerine getirilen gazetelere bakıp dünyadan haberdar oluşlarını görüp iç geçiriyordum. Artık ben de kararımı vermiştim. Okumayı öğrenecektim; ama akranlarım okullarını bitirmişler, hatta kimi arkadaşlarım gelin olup evlenmişlerdi. Yaşıtlarımdan geri kalmak bana engel olmamalıydı. Mahallenin okula giden çocuklarından yardım istedim. Akşamları okul çıkışı bana uğruyor, harfleri, heceleri gösteriyorlardı. Kısa sürede okumayı öğrendim. Okumayı öğrenince yazmayı da başarmam gerektiğine karar verdim. Ancak yazı yazmaya ne kalem ne de defter buluyordum. Mahallenin çocukları kullana kullana küçülmüş kalemlerini bana verdiler. Serçe parmağından bile küçük kalemleri kamışların ucuna takıp yazmayı öğrenmeye başladım. Ancak ellerimin dermanı kalmamıştı. Eğilip bükülen ellerim yazı yazmada çok zorlanıyordu. Kalemi çocukların tarif ettiği gibi tutamıyordum.”
Tahta Bir Sandıktan Bozma Kutuyla Ulaşım
Ayşe Hanım, hayatta başarmak istediği her şeyde aşılmaz zannedilen bir engelle karşılaşır. Kah hastalığı, kah yoksulluğu, kah çevresi… Ancak bütün bu engelleri Rabbi’ne sığınarak bir bir aşar.
Bir yerden bir yere giderken uzun zaman tahta bir sandıktan bozma bir kutuyu kullanır mesela. Yıllarca uğraştıktan sonra bir arabaya kavuşmak üzereyken, ağabeyi “O araba alınsa bile bu eve giremez.” diye inat eder. Ayşe Hanım’a gelen mektuplara el koyup kardeşinin dünya ile bağını da koparınca da, Ankara’ya gitmeye karar verir Ayşe Hanım. Bu şehirde köydeki eski bir komşusuna misafir olur. Gümrükte alınması gereken arabasına da, teslim alan olmadığı için geri gönderilmek üzereyken kavuşur.
Bilet Satıcısı Olarak İlk İş Günü
Ekonomik anlamda da kendi geçimini sağlamak zorunda kalır Ayşe Hanım. Dilenmeye razı olmaz. Uzun uğraşılar sonucu bilet satıcısı olarak Kızılay’da bir yer edinen Ayşe Çevik, ilk iş gününü şu sözlerle anlatıyor: “İşlek bir yerde durup aldığım biletleri tezgaha dizdim ve beklemeye başladım. Acaba ‘bilet’ diye bağırsa mıydım? Hiç içimden gelmiyordu. ‘Sokak ortasında bağırılır mı?’ diye düşünerek vazgeçtim. Az sonra 50 yaşlarında, saçları yarı ağarmış bir beyefendi yanıma gelerek ‘Hayırlı olsun, çok güzel bir iş yapmışsın.’ dedi. Ardından da ‘Ben şimdiye kadar hiç bilet almadım; ama senin hatırın için alacağım.’diye ekledi. Ve bir seri bilet alıp, parasını ödeyerek gitti. İlk gün sessiz sessiz beklememe rağmen otuzun üstünde bilet sattım. İlerleyen günlerde yavaş yavaş sesim çıkmaya başlamıştı.”
Ayşe Hanım’ın zorlu hayat imtihanının ayrıntılarını yakında yayınlanacak kitabından öğrenebilirsiniz. Önüne çıkan kalın ve yüksek duvarları aşarak hayata küsmeyen Ayşe Çevik’in bu ibret dolu yaşam öyküsünden hepimizin çıkartacağı dersler var elbette.
Nice yoksulluk ve zorluktan böyle zengin bir hayat yontan Ayşe Hanım’ın yaşadıklarından çok şey öğreneceğiz.

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız