Anne Babalar! Maratonun Sonu, En Son Değildir…

0
1084

Yorucu bir maratonda, son düzlüğe yaklaşmanın heyecanı içindeyiz. Gençler, son bir gayretle eksiklerini tamamlamak ve kıvama gelmiş bilgilerle sınava girmek istiyor. Başarıya susayan on binler, bildiklerini optik formla buluşturma özleminde. Beklentiler ve bekleyen sayısı çok. Anne-baba başta olmak üzere dayı, hala ve teyzeden oluşan aile topluluğu sınavı kazanan genci bağrına basmak için kapılarda beklemeye hazır. Erkenden yatan genç, kahvaltıda hiç tatmadığı lezzetleri tadacak.
Bu bir maratondu; ama sadece adayın koştuğu bir maraton değil. Maratonlar uzun olduğundan, koşucusu sabırlı, antrenörleri güçlü ve güven verici olmalıdır. Tüm gayret ve çabalar, yarınlara endişeyle değil, güvenle bakan gençlerin sayısını artırmak için değil mi? O halde, onları endişelendirmek, kaygılandırmak ve üzmek niye? Bu son günlerde, onların başta güven, karşılıksız sevgi ve yeterince saygıdan başka bir şeye ihtiyacı yoktur. İçten sevelim; ama ne olur içimizden sevmeyelim.

 

ŞABAN YILMAZ
saban_yilmaz@hotmail.com

 

Yorucu bir maratonda, son düzlüğe yaklaşmanın heyecanı içindeyiz. Gençler, son bir gayretle eksiklerini tamamlamak ve kıvama gelmiş bilgilerle sınava girmek istiyor. Başarıya susayan on binler, bildiklerini optik formla buluşturma özleminde. Beklentiler ve bekleyen sayısı çok. Anne-baba başta olmak üzere dayı, hala ve teyzeden oluşan aile topluluğu sınavı kazanan genci bağrına basmak için kapılarda beklemeye hazır. Erkenden yatan genç, kahvaltıda hiç tatmadığı lezzetleri tadacak.
Bu bir maratondu; ama sadece adayın koştuğu bir maraton değil. Maratonlar uzun olduğundan, koşucusu sabırlı, antrenörleri güçlü ve güven verici olmalıdır. Tüm gayret ve çabalar, yarınlara endişeyle değil, güvenle bakan gençlerin sayısını artırmak için değil mi? O halde, onları endişelendirmek, kaygılandırmak ve üzmek niye? Bu son günlerde, onların başta güven, karşılıksız sevgi ve yeterince saygıdan başka bir şeye ihtiyacı yoktur. İçten sevelim; ama ne olur içimizden sevmeyelim. Önemli olan bu değerleri içimizde yaşatmak değil, her fırsatta onları onurlandırmak, sevgimizi onlara belli etmek ve fikirlerine saygı duyduğumuzu kendilerine hissettirmektir.
Beden dilinizle, duygularınızı örtüştürmeyi deneyin. Gencin arkasında seven, güvenen ve saygı duyan bir aile varsa, önüne hiçbir engelin çıkması mümkün değildir. Ortada pek çok olumsuz durum olsa dahi, güzel yönlerle ilgili kırıntıları görebilmek, motivasyonun en etkili şeklidir. Başarısızlığı ön plana çıkarmaktansa gençlerin başarılarıyla ilgilenmek, topluma faydalı bir kişilik kazandırma konusunda onlara yardımcı olacaktır. Tüm bu çabalar kendilerini anladığımızı hissettirmek içindir. Anlaşıldığını hisseden genç, emin olun sizi mahcup etmeyecektir.
Antrenörlere maraton sonrasında da düşen görevler vardır. Maraton bitti bitecek; ama bitiş çizgisi sonrasında görev tam yapılırsa gençlerin sokağa birer sınavzede olarak atılmasına engel olabiliriz ancak. Son dönemeçte ve sonrasında yanlarında olduğumuzu ne olur gösterelim.
Değerli anne-babalar! Bu maratonun antrenörü sizden başkası değildir. Adımlarından ve geleceğinden emin bir gençlik özlemini yaşarken, onlara bir çelme de biz takmayalım lütfen. Genç, "Çocuk muyum, yoksa yetişkin mi?" derken, içinden bir ses: "Hayır! Sen ergensin ve değişmektesin." diye haykırıyor adeta. Zihninde birçok soruya cevap arayan delikanlı ve genç bayan, bunlara tam cevap buldum derken, bir kitapçık konuyor önüne. Gençler, aşırı beklenti içinde olan anne babayı görünce, soruları sorun olarak görmeye başlıyor.
Beklenti oluşturma sürecine duygusallık katmaz, gencin mevcut yeteneklerini desteklemeye ve geliştirmeye çabalarsak başarıda bizim de payımız olur. Aksine, "Bak teyzenin oğlu şurayı kazandı." veya "Bak baban mühendis." şeklindeki kıyaslamalar ise onu kaygılandırmaktan ve sınav sonrasındaki mahcubiyetini artırmaktan başka işe yaramayacaktır. Zira başarı, hele ÖSS başarısı göreceli bir kavramdır. Örneğin bu yıl sınava giren aday sayısının 1.400.000 yerine 700.000 olduğunu varsayarsanız, gencin sınavdaki başarı şansı parmak oynatmadan % 50 artmış olmuyor mu? Adayın gayreti elbette önemli bir unsurdur; ama ülkemizde merkezi yerleştirme noktasında halen taşların yerine oturmadığını düşünüyorum. Aile olarak, taşları yerine oturmamış bir sistemin tüm mesuliyetini gence yüklemek haksızlıktır. Sınav, ne ailenin itibar şahlanışına fırsat, ne de gencin kişiliğini ispat yeridir. Sınavı, ailenin onur ve haysiyet meselesi olarak görmek gence kaygı yüklemekten başka işe yaramaz. Bunların bütünü, gencin sınav öncesindeki hassas dokularıdır.
Bir de işin 19 Haziran'dan sonraki boyutu vardır. Gençler, sınavın neticesine göre geleceği çok keskin çizgilerle kategorize ediyor. Sınavdaki başarısıyla beklentileri boşa çıkarmayan genç, geleceğe daha iyimser bakmanın hazzını yaşarken, bir milyonu aşkın adaysa ÖSS trenini bir sene daha bekleyecek olmanın burukluğunu yaşıyor. İyi bir gelecek edinmek için koca bir yılı feda ettiğine inanan beyinler, ciddi bir yıkım yaşıyor. Bu yıkım karşısında, arkasında güçlü bir ailenin güvenini hisseden genç, buhranı daha erken atlatıyor.
Aile "Yangına körükle gitmek" deyimine anlam katmak çabasında olursa gencin vay haline! Antrenör, kenardaki duruşuyla takımı yenik durumdayken bile, skorun oyuncularından daha önemli olmadığını hissettirmelidir. Yoğunlaşan gelecek endişesini, daha çok destekleyici ve daha çok anlama çabası içinde olarak çözebilirsiniz. Genç, bu esnada ayakta ve yanında oluşunuza adeta muhtaçtır. Bu kritik günleri atlatmasına yardımcı olduğunuz genç, ilk fırsatta size mutlulukların en güzelini yaşatacak ve yüzünüzü güldürecektir.
Anne babaların yüreği sevgi dolsun, gençlerin yolu açık olsun. Hep anlamanız ve anlaşılmanız dileğiyle…

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız