TABİATTAKİ İLAHÎ DÜZEN

0
753

 

Tabiatta mükemmel bir düzen var. Atomlardan galaksilere kadar bütün evrende, akılları hayrette bırakan bir intizam var. Her şey yerli yerindedir. Canlıların hayatlarında bir ilim ve bilinçlilik var. Her şey bir plan ve program dâhilinde cereyan ediyor. Bir çekirdekte, bir hayat programı saklanmıştır. Buğdaydan arpa, elmadan erik çıkmıyor. Hiçbir şey birbirine karışmıyor. Bunun büyük bir aklın eseri olduğu nasıl inkâr edilebilir? Bilinçsiz bir şeyden bilinçli bir şey nasıl çıkar? Bütün bunların birizahı ve anlamı olmalıdır. Tanrı’nın en büyük açılımı, sıra ile bitkilerde, hayvanlarda ve insandaki bilinçte meydana çıkıyor.

Canlıların faaliyetlerini dikkatle inceleyen kimse, gördüğü mükemmellik karşısında hayrette kalır. Örneğin; insanı meydana getiren tek bir hücre bölünerek çoğalır ve değişik dokuları, organları ve sistemleri oluşturur. Her hücre sanki nereye gideceğini ve görevinin ne olduğunu biliyor, diğerleriyle uyum ve ahenk içinde çalışıyor. Vücut, hastalandığında savunma elemanlarını harekete geçiriyor. Bazı organlar hastalandığında, diğerleri daha çok çalışarak eksikliği telafi ediyor. Bunların bir aklın ve tasarlanmış planın eseri olmadığına inanılamaz zira bu hareketlerde, kendini korumak amacına yönelik bir bilinç görülüyor.

Bir domates fidesi düşünün. Onu toprağa dikiyor ve suluyorsunuz. Yemyeşil dallar ve yapraklar etrafı kaplıyor. Bu dalların üzerinde sarıçiçekler çıkıyor ve kırmızı domateslere dönüşüyorlar. Domatesi alıp yarıyorsunuz, içinde küçücük çekirdekler meydana çıkıyor. Hiç şüphe etmeden bu çekirdeklerin, o bitkinin neslinin devamı için olduğunu anlıyorsunuz. Simsiyah toprak, yeşil dallar, kırmızı domatesler, küçücük çekirdekler; bunlar, bir planın, düşüncenin ve aklın varlığını göstermiyor mu? Toprakta böyle bir aklın, zekânın ve tasarımın olması muhaldir. Nasıl oluyor da toprak böyle bir görünümü sağlıyor ve bu dönüşümleri yapıyor?

En zararlı ve tehlikeli görünen hayvanlar bile tabiattaki dengeye hizmet ediyor. Fakat biz bunu anlamıyoruz. İçinde yaşadığımız çevreyi akılsız ve bilinçsiz hareketlerimizle kirleterek, tabiatı yaşanmaz hâle getiriyoruz. Kendi felaketimizi kendi ellerimizle hazırladığımızın farkında değiliz. Hayvanlar aç kalmayınca kimseye saldırmazlar ama insan, yemediği hâlde doymak bilmez iştahıyla hırslarına mağlup olarak hareket ediyor. Tabiatı sömürüyor ve dünyayı yaşanmaz hâle getiriyor. Karaları, denizleri ve havayı kirletiyor. Elbette bu cezasız kalmayacak. Eğer önlemler alınmazsa, dünyada hayatın sonu gelecektir.

Tabiatı okumak, araştırmak, anlamaya çalışmak insanın görevidir. Bunu sadece ondan maddi çıkarlar elde etmek için yapmamalıyız. Batılılar, dağların zirvelerini, denizlerin dibini, kuzey ve güney kutbunu, uzayın sonsuz boşluğunu, canlıların yapılarını, yaşayış tarzlarını araştırıyorlar. Bunlardaki hikmetleri ve bilgileri önce bizim araştırmamız gerekmez miydi? Mademki yaratılan her varlık Allah’ın bir ayetidir, neden onu incelemeye ve tanımaya çalışmıyoruz?Neden büyük kâinat kitabını okumuyoruz? Kur’an sürekli bize, etrafımızda cereyan eden olaylara bakıp ibret almamızı emrediyor. Önce biz kâinat kitabını okumalıyız.

 

“Tabiatta düzensizlik de var.” diyeceksiniz. Şüphesiz bu dünyada çelişkiler, karşıtlıklar ve çatışmalar var. Kimse bunu inkâr edemez. Fakat yine de düzen, düzensizliğe üstün geliyor. Vücudumuzdaki doku ve organlar arasında düzen olmasaydı ayakta kalabilir miydik? Evrende yıldızlar arasında düzen ve ahenk olmasaydı, evren yerinde durur muydu? Alman filozof Leibniz’in dediği gibi; “Bu dünya mümkün olan dünyaların en iyisidir.” Düzensizlik istisnaidir, düzen asıldır. Biz fotoğrafın tamamını göremediğimiz için, bundaki hikmeti anlayamıyoruz. Düzensizlik kavramı bile “düzen”den çıkar.


*

Cuma Özusan

Kaynak: Bilgece Yaşamak

www.gencgelisim.com

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız