Her an ölüme hazır olarak yaşamalıyız. Bilgeler, ölümü severek karşılamayı, bütün erdemlerin temeli saymışlardır. Hayatını hakkıyla yaşayan, onu kaybetmekten korkmaz. Ancak gerçek bir yaşamı olmayanlar ölümden korkar. “Cesur bir defa ölür, korkak her gün ölür.” derler. Hayat, mutlaka korunması gereken bir şey değildir. Hayat daha yüksek bir şey için olmalı. Şerefli insanlar, zilletle yaşamaktansa ölmeyi tercih eder. Ancak olgun meyve dalından kopmak ister, ham olanlar sıkıca yapışır. İnsan mutlaka ölecektir, bu kaçınılmaz bir şeydir. Bunun biraz erken veya geç olması neyi değiştirir? Bilgeler, ölümü sevinçle karşıladılar.
Ölümü, başımızın üstünde Demokles’in kılıcı gibi duran korkunç ve feci bir şey olarak tahayyül etmek ve ondan dolayı kötülük yapmaktan sakınmak, ahlaki değildir. İnsan, ölümü hiç sorun yapmadan da güzel şeyler yapmalı ve elinden geldiği kadar ahlaka uygun yaşamaya çalışmalıdır. Her gün sanki son günümüzmüş gibi hareket etmeliyiz. Ölümden dolayı fikir, düşünce ve davranışlarımızda bir değişiklik olmamalı. Elimizde olan işi daha iyi ve güzel yapmaya devam etmeliyiz. Sokrates, ölmeden önce bir bestenin sözlerini ezberliyor, ölüme meydan okuyordu. Ölümden korkmak, yararlı bir şey yapmayanların işidir
Bir insan ölüm üzerinde fazla düşünmeye başlayınca, artık aktivitesi azalmış, gücü tükenmiş, hayattan hiçbir beklentisi kalmamış demektir. O kimse ölümden titrer ve korkar. Mezarlıkların yanından geçemez, kimsenin ölümden bahsetmesini istemez. Eskiden ölüm ve mezarlıklar yanı başımızdaydı.Ölüm, hayatın gerçeğidir. Ölümü düşünmemek, gününü gün ederek yaşamak demek değildir. Peygamberimiz, “Kıyamet koparken elinizde bir fidan varsa onu dikin.” demiştir. Gerçi bazı tarikatlarda ölümü düşünerek nefsani arzulardan kurtulmaya çalışmak düşüncesi var ama bu, ancak azgın ve yolunu şaşırmış insanlar için olabilir.
*
Cuma Özusan
Kaynak: Bilgece Yaşamak
www.gencgelisim.com