Öğrenme, “okuma ve tecrübe yoluyla davranışlarımızda meydana gelen değişme” olarak tanımlanıyor. Bir şeyi öğrenince artık eskisi gibi olmayız. Okuduklarımıza ve yaşadıklarımıza düşünme eşlik etmezse hiçbir şey öğrenemeyiz. Her tecrübe, olumlu veya olumsuz bize bir şeyler öğretir. Teori ile pratik birlikte ve art arda olmalıdır. Bunlar birbirinden ayrı ve kopuk olarak düşünülemez. Teorik bilgi, tecrübe ile sınanır, ilerler. Tecrübe de üzerinde düşünerek ve kavramlar oluşturarak bilgi hâline gelir. Sadece tecrübe işe yaramadığı gibi sadece düşünce de işe yaramaz. Düşünülmeyen tecrübelerden bir şey öğrenemeyiz.
Öğrenmelerin en zor kısmı ortasıdır. Buna öğrenme psikolojisinde “platolar” yani “düzlükler” deniyor. Bunu bilerek hareket eden biri, takılmadan ilerlemeye devam eder. Takıldığımız ve durakladığımız yerler, esasında bir atlama tahtasıdır. Bir basamak daha yükselmenin zamanıdır. Bir işe zevk ve heyecanla başlayıp ilerlersiniz fakat bir an gelir ki bu heyecanınız azalmaya başlar, hiç ilerlemediğinizi ve tükendiğinizi sanırsınız. İşte asıl o noktada dayanmaya ihtiyacınız vardır. Pek çok insan bu safhayı aşamadığı için başarıyı kaçırmıştır. Ne olursa olsun çalışmaya devam etmeli. Devam edilirse menzile varılır.
İyi öğrenilmemiş bilgiler zamanla hiç öğrenilmemiş gibi olur. Bir binayı yapıp kapı, pencere ve camlarını takmazsanız kısa bir süre sonra kar, yağmur, dolu, fırtına gibi doğal olaylardan dolayı harabeye döner. Keza çocuklara son aşı yapılmadan bırakılırsa, yeniden tekrarlamak veya bir evvelkinden başlamak gerekir, çünkü eskinin artık hükmü kalmamıştır. Zihnimiz, yarım yamalak öğrenilmiş ve sonra unutulmuş bilgilerin mezarlığı gibidir. Bir şeyi öğreniyorsak unutmayacak kadar sağlamca öğrenmeliyiz. Onu çok tekrarlamalı ve uygulamalıyız. Bir şeyi çok yapmak, başkasına öğretmek ve yazmak, iyi öğrenilmesine yarar.
Öğrenmek için de her şeyin bir zamanı vardır. Vakti gelmemişse öğrenemezsiniz. Sırayı takip etmek, bir programa uymak lazımdır. Öğrenimin her kademesine uygun şeyler vardır. Örneğin; bir ilkokul öğrencisine cebir öğretemezsiniz. Bir şeye yeni başlayanların, en temel ve en kolay olan şeylerden başlayıp zora doğru gitmeleri gerekir.
Öğrenmenin temeli soru sormaktır. Soru sormak cevap vermekten daha kıymetlidir. İnsanoğlu ne öğrenmişse merak ettiği için öğrenmiştir. Soru sormak, olaylara şimdiye kadar kimsenin bakmadığı bir açıdan bakmak demektir. Bazı ilim adamları, evvelce sorulan sorulara cevap arar, bazıları da yeni sorular sorarak bilime katkıda bulunurlar. Sorusu ile bir insan, akıl ve zihin seviyesini, bilgi birikimini ortaya koyar. Yüzeysel insanlar çok basit şeyler sorar. Bir insanın soru sorabilmesi için o konu hakkında bilgisinin olması lazımdır. İnsanlar merak edip soru sordukları için tabiatın sırlarını keşfetmiş ve uygarlığı yaratmışlardır.
Neyi öğrenirseniz öğrenin, onu derinden öğrenmeye çalışın. Köküne inin, kendinizde içselleştirin. O zaman sizin kuvvet kaynaklarınızdan olur, başarılı olmanızı sağlar. Ancak iyi öğrenilmiş ve hazmedilmiş şeylerin yararı vardır. Etrafımız çok şeyi yarım yamalak bilen ve öğrendiklerinin hiçbir yararını görmeyen insanlarla doludur. Yeni bilgiler ve fikirler öğrenmektense, eskilerin üzerinde durup onları daha iyi ve derinden öğrenmeye ve anlamaya çalışmak daha kârlıdır. Öğrendiklerimizin doğru veya yanlışlığı hakkında net ve kesin bir kanaate sahip olmalıyız. Öğrendiklerimiz bizi değiştirmeli, hayatımızı güzelleştirmeli.
En tehlikeli insanlar, bazı şeyleri eksik ve yarım öğrenmiş olanlardır. Bunlar çok inatçı olur, öldürseniz bildikleri şeylerden vazgeçmezler. Yanlışlarını savunup durur ve inat ederler. Üstelik bunlar, sizin yanlış düşündüğünüzü iddia ederler. Bunlarla münakaşaya girmeyin. Bunlar iki kat cahildir. Bunları bir tarafa bırakıp bir şey bilmeyenlerle uğraşmak daha iyidir. Eksik ve hatalı bilgileri, bir şey öğrenmelerine engel olur. Bir şeyi eksik öğrenmektense hiç öğrenmemek daha iyidir.
Öğrendiklerimiz daha iyi yaşamaya, hayatımızı güzelleştirmeye ve olgunlaşmaya yaramalıdır. Buna yaramıyorsa onu bir tarafa atın. Aklınızda, anlayışınızda, zekânızda bir gelişme meydana getirmeyen şeyi terk edin, unutun. İşe yaramayan bilgi, kafada bir yüktür. Hayat çok kısadır, her şeyi öğrenme imkân ve fırsatı yoktur. Ancak bize en yararlı şeyleri öğrenmeliyiz. Hayatın bir anını bile gereksiz şeylere harcamayın, hayatı kutsayın.
*
Cuma Özusan
Kaynak: Bilgece Yaşamak
www.gencgelisim.com