İngiliz rahip ve bilim adamı Malthus, iki yüzyıl önce bir görüş ortaya atmıştı. Ona göre, artan nüfusa oranla besin kaynakları artmadığı için dünya, insanları besleyemeyecek hâle gelecektir. Bunun için, nüfus artışını azaltacak önlemler almak lazımdır. Fakat durum hiç de Malthus’un dediği gibi olmadı. Geri kalmış yoksul Asya ve Afrika halkları çoğalıyor fakat Batılı kalkınmış ülkelerin nüfusu azalıyor ve tehlike çanları, onlar için çalmaya başladı. Bu yüzden, özellikle hızla çoğalan geri kalmış uluslar için Batılılar, doğum kontrolü öneriyor ve yardımda bulunuyorlar. Biliyorlar ki nüfuslarının bu şekilde artması, kendileri için büyük bir tehlike olacaktır. Dünyadaki besin kaynakları yeterli olduğu hâlde, adaletli paylaşılmıyor.
Batılı ülkeler için tehlike, nüfuslarının azalması ve yaşlanmasıdır. Bunun için çok büyük teşvikler yapıyorlar. Fakat hiçbir şey işe yaramıyor. İstatistikçilerin bildirdiğine göre, eğitim ve refah seviyesi arttığı hâlde dünyada nüfusu artan tek bir ülke yoktur. Artık kimse çocuk yapmak istemiyor. “Bakabileceğiniz kadar çocuk yapın.” tavsiyesi, havada ve boşlukta kalmıştır. On çocuğa bakabilen de iki çocukla yetiniyor. Yoksullar, besleyemediği hâlde fazla çocuk istiyor. Bu, sanırım bilinçdışı bir güçlenme isteğinin tezahürüdür ama güçlü olan, buna gerek duymuyor. Batılı ülkelerde nikâhsız evlilikler büyük bir orana ulaşmıştır. Bazılarında yüzde altmışa yakındır, çünkü insanlar, çocuklarla uğraşmak istemiyorlar.
Çoğalmak içgüdüsü, canlılarda hayatta kalma içgüdüsünden sonraki en kuvvetli ve en temel bir içgüdüdür. Her canlı sınırsız çoğalmak ister. Küçük canlılar ise daha çok üreyerek varlıklarını korurlar. Buna karşı gelen tek canlı insandır. İnsan,yanlış yaşayarak dengeyi bozmaya çalışıyor. Bir gün yok olma noktasına yaklaştığını görünce mecburen yanlıştan dönecek, eninde sonunda tabiatın kendini ayarlayan mekanizmaları her şeyi dengeye getirecektir.
*
Cuma Özusan
Kaynak: Bilgece Yaşamak
www.gencgelisim.com
