Bir davranışın değeri, onun niyetine bağlıdır. Fiillerimizi iyi veya kötü yapan, onun niyetidir. İyi bir iş yaptığınızda bunun amacı kötü ise, ona iyi denmez. İnsanların bir şeyi hangi maksatla yaptıklarını bilmeden davranışlarını değerlendiremeyiz. Yapılan eylem ahlaki davranışın formudur, onun maksadı da içeriğidir. Ahlaki fiil hem şeklen hem içerik olarak ahlaka uygun olmalıdır. Peygamberimiz, “Ameller, niyetlere göredir.” diyor.
İbadetlerdeki niyetin de herhangi bir işteki niyetten farkı yoktur. Sözle,“Namaz kılmaya, oruç tutmaya niyet ettim.” demeye gerek yoktur, ne yaptığını bilmek yeter. Sen bakkala giderken, “Bir kilo şeker, beş tane ekmek almaya niyet ettim.” diyor musun? Böyle şeyler, dinin ruhundan uzaklaşmanın, şekil ve merasimlere boğulmanın ifadesidir. Bundandır ki ibadetlerin bize vereceği bir neşe ve sevinç kalmamıştır.
İnsanların niyetlerini sorgulayamayız. Kimin bir şeyi ne maksatla yaptığını bilemeyiz. Bir insan iyi bir şey yapıyorsa, onun hakkında hüsnüzan beslememiz lazımdır. İnsanların mazeretlerini kabul etmeliyiz. Somut deliller olmadıkça kimseyi suçlayamayız. Sen bunu şu niyetle yaptın, diyerek, niyet okuyuculuğu yapamayız. Bazı işaretlerden, bir insanın yaptıklarını ne niyetle yaptığını anlasak bile bu, onun hakkında suçlayıcı bir delil olmaz.
*
Cuma Özusan
Kaynak: Bilgece Yaşamak
www.gencgelisim.com