Mantık, bilgilerin tutarlılığını sağlar, bize bir şey öğretmez. Bize bir şey öğreten; tecrübe ve gözlemlerimizdir. Bilginin ham maddesini duyum ve algı vasıtası ile dış dünyadan alırız. Bunlara dayanarak, dışımızdaki gerçekliği tanırız. Duyum ve algıları, tuğla yapmak için kullandığımız çamura; kavram ve kelimeleri de çamuru içine yerleştirdiğimiz kalıplara benzetebiliriz. Bir şey öğrenmenin yolu, dış dünyadan gelenler üzerinde düşünmektir.
Mantık, varlığın aslını kavramaya çalıştığında, kendi kendisiyle çelişkiye düşer, çok saçma sonuçlara ulaşır. İki bin beş yüz sene önce Atina’da sofist filozoflar, hareketin olmadığını mantık yoluyla ispatlıyor, doğru gibi görünen yanlış muhakemelerle insanları aldatıp duruyorlardı. Mantık yoluyla bir şeyin zıddını da eşit derecede ispatlamak mümkündür. Akıl ve sağduyu, mantıktan üstündür. Mantık, hayatı kavramaya yetmiyor. Mantık, mesela; size özgür olmadığınızı delilleri ile ispatlayabilir ama buna ikna edemez.
Mantığın güvenilmezliğine en güzel misal, paradokslardır. Örneğin bir insan, “Ben hep yalan söylerim.” dediğinde, doğru mu yalan mı söylediği anlaşılamaz veya hem doğru hem yalan söylemektedir. Bu söz, kendi içinde kendini çürütmektedir. Mantıktan hareketle, insanın hem özgür olduğu ve hem olmadığı, eşit derecede savunulabilir. Allah’ın hem varlığına hem yokluğuna deliller ortaya konabilir. Fakat bunun hiçbir değeri yoktur. Örneğin; özgür olup olmadığımızı tartışmayız, tartışmaya mecbur değiliz, özgür olduğumuzu biliyoruz. Mantık oyunlarıyla insanların zihinlerini karıştırıp, şaşırtmak mümkündür.
Mantık, korku ve kaygılarımızı gidermekte güçsüzdür. Örneğin bir şeyden korkana, dünyanın bütün delillerini getirseniz bir şeye yaramaz. Aristo bile gelse onu ikna edemez. Ancak yeni bir tecrübe ve algılama ile korkusunu izale edebilirsiniz. Onu korkutan olayın gerçeğini görmelidir ve korkmaya değmediğini anlamalıdır. Bir şeyden mideniz bulandığı zaman, bir daha onu yiyemezsiniz. Sudan korkan bir adamın bu korkusunu, konuşarak yok edemezsiniz. Yeniden onu suya atacaksınız. Midesini bulandıran şeyi ona yedireceksiniz ki algısı değişsin.
İnsanın davranışlarında mantığın mı yoksa duyguların mı daha etkili olduğu tartışılmıştır. Bu konuda düşünürler ve filozoflar farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bazıları bize içgüdülerin, duyguların ve sezgilerin yol gösterdiğini ve hatta zorladığını söyler. Örneğin Freud, Pascal ve AlexisCarrel, böyle düşünüyor. Bazıları da akıl ve mantığa önem veriyor ve iyi düşünürsek duygularımızın egemenliğinden kurtulabiliriz, diyor. Bunlara göre bütün mesele,dış gerçekliği iyi tanımak ve rasyonel düşünmeyi öğrenmektir. Spinoza ve Russell gibi.
*
Cuma Özusan
Kaynak: Bilgece Yaşamak
www.gencgelisim.com