Gene gel, gene.
Ne olursan ol,
İster kâfir ol, ister ateşe tap, ister puta,
İster yüz kere tövbe etmiş ol,
İster yüz kere bozmuş ol tövbeni.
Umutsuzluk kapısı değil bu kapı;
Nasılsan öyle gel.
Bunları söyleyen insan, insanı sevmesinin tek sebebinin “Yaratılanı hoş gördüm, yaratandan ötürü” felsefesini benimsemiş bir insan olduğunu, insanların gelişmesi için hiçbir zaman geç kalınmış olmadığını anlatmakta. Ancak günümüzde gençlerimiz her zaman umutsuz. Mevlana’yı anlayan, hakiki manada seven insan 70 yaşında olsa bile gelişimin mümkün olduğunu ve hayatta sadece gelişimin değil, kendini geliştirdikten sonra başkalarını da geliştirmenin mümkün olduğunu anlatan bir hayat felsefesini anlatmakta.
EVRENDE HER ŞEY GELİŞİR
Mevlana’nın Mesnevi’sinde genelde hayvan hikâyeleri, hayvanların insan gibi konuşturulduğu hikayeler vardır. Bu hikâyeler bizlere aslında her canlının, evrende bulunan her maddenin bizlere dersler vermek istedikleri, evrende bulunan her nesnenin insanlığın gelişmesi için kendi dillerinden bir şeyler anlattığını söyler. Mesnevi’yi günümüz Türkçesi ile yavaşça anlayarak okuyan bir gencin, Mesnevi’den etkilenmemesi ve gelişim için dersler çıkarmaması mümkün değil. İnsanlar, gençler yeter ki Mesneviyi okudukları zaman “Ben bunu anlayarak okuyacağım, sonra üzerine düşüneceğim, sonra uygulayacağım. Uyguladığım zaman gelişeceğim ve geliştireceğim” diyerek okusunlar. Böyle düşünen insanın Mevlana’dan faydalanması çok kolay olur.
NAHİVCİ İLE GEMİCİ HİKÂYESİ
Bir nahiv (dilbilgisi, gramer) âlimi gemiye binmişti. O kendini beğenmiş âlim, yüzünü gemiciye dönüp, “Sen hiç nahiv okudun mu?“ demişti. Gemici “Hayır” deyince, Âlim demişti ki “Gitti ömrünün yarısı”
Gemici bu söze kızdı, gönlü kırıldı. Fakat sustu. Hemen cevap vermedi.
Derken rüzgâr gemiyi bir girdâba (fırtına, denizin coşması) düşürdü. Gemici o nahiv âlimine bağırdı.
“Yüzmeyi bilir misin, söyle?” Nahivci “Bilmem. Bende yüzgeçlik arama” deyince, gemici “Nahiv âlimi, gitti ömrünün hepisi (hepsi). Çünkü gemi, bu girdapta batacak. İyi bil, burada mahiv (Yüzme) lazım, nahiv bilgisi değil. Eğer mahiv ilmini biliyorsan, tehlikesizce denize atla”
Deniz suyu, ölüyü başında taşır. Fakat denize düşen adam diri olursa nerede kurtulacak?
Burada Mevlana bizlere gelişimin gerekli olduğunu, kendi alanımızda uzman olmamız ile bunu bilmeyene büyüklük tasladığımız zaman, gün gelir başkalarının ilmi karşısında da bizler çaresiz kalabilir, hatta bunu hayatımızla ödeyebiliriz mesajını vermekte. Yani gelişmemiz başkalarını küçümseme değil, önce kendimize sonra da başkalarına faydalı olmak yönünde olmalıdır. O zaman gelişimin faydasını görürüz.
BİR YILANCININ BAŞKA YILANCIDAN YILAN ÇALMASI
Bir hırsızcağız, bir yılan oynatıcısının yılanını çaldı. Aptallığından onu ganimet saymaktaydı. Yılancı, yılanın zehirlerinden kurtuldu. Yılan da hırsızı ağlatıp inleterek öldürdü.
Yılancı, o ölü adamı görüp tanıdı.“Onu benim yılanım öldürdü. Canından etti” dedi.
Hırsızı bulayım da, yılanımı ondan alayım, diye dua edip duruyordum, gönlüm yılanımı bulmayı istiyordu. Allah’a şükürler olsun ki, o duam kabul edilmedi. Ben duamın kabul edilmeyişini ziyan sandım, ama bu bana faydaymış” dedi.
Nice dualar vardır ki ziyanın, helak olmanın da kendisidir. Yüce Allah onları kereminden kabul etmez.
Bu kısa hikâyede de Mevlana insanın çalığı çabalamasını, yani insanın gayretine bakmasını, neticeyi fazla düşünmemesini istemekte. Gelişime açık insan da elinden geleni yapmalı. Her şeyin kısa zamanda kendi hayrına olacağını düşünmemeli. İnsan gelişmeli, bu gelişim boşuna değildir ve zamanı geldiği zaman gelişimimizi göreceğimizi de göstermekte.
Mevlana Mesnevisinde nerede ise bize NLP ile gelişim dersleri vermekte. Mesneviyi bu iki küçük hikâyeden aldığımız dersler gibi yavaş yavaş dersler alarak okursak, gelişim hızımız daha da artacak ve gelişimin zevkine varacağız.
Turan Yalçın
www.gencgelisim.com