İnsan bedeninin en dikkat çeken yeri yüzüdür. Yüzde ise en dikkat çekici yer gözlerdir. İki insan arasında iletişim göz göze gelmeyle başlar. Sınıfta da öğretmen ve öğrencilerin arasındaki iletişim göz teması ile kurulmaktadır. Mahmut Açıl mahmutacil@hotmail.com
Giyim-kuşam bir kültürdür ve insanları diğer canlılardan ayıran önemli özelliklerden biridir. Ayrıca, toplumda kişiler arası statünün de bir göstergesidir.
Giyim-kuşam, bireyin sözleri ve bedeni kadar, beğenilerini, o anda içinde bulunduğu ruhsal durumu, karşısındakilere verdiği önemi ve değeri yansıtır.
İnsanın başka insanların karşısına mümkün olduğu kadar temiz, düzenli, bakımlı ve iyi giyimli olarak çıkması; yani insanın kendine bakması, kendisine ve çevresine olan saygısının bir göstergesi olarak düşünülmektedir. Kendi bakımına ve dış görünüşüne hangi nedenle olursa olsun özen göstermeyen bir kişi, başkalarından da saygı beklemiyor izlenimi uyandırır.”
(Ergin, Eğitimde İletişim, s.128)
Toplumumuzda bazı insanlar nasıl giyindiğinizin size özgü bir imaj olduğunu savunmaktadır. Giyim-kuşam, oluşturmak istediğiniz kişisel imajınızın önemli bir parçasıdır. Çünkü insanlar daha çok gördüklerine inanırlar. Birbirleriyle ilk kez karşılaşan insanlar, daha hiç konuşmadan duruşları, kıyafetleri, aksesuarları vb. gibi dış özellikleriyle kendileri hakkında, karşısındakilere çok önemli mesajlar verirler. Konu üzerinde yapılan araştırmalara göre, insanlar birbirleriyle ilk kez karşılaştıklarında yüzde 90’ı ilk birkaç dakika içinde daha çok görünüşe (fiziksel özelliklere, giydiği kıyafete, saç kesimine…) dayanan bir yargıya varırlar. (Dinçer, Kişisel İmaj, s.6)
Bu nedenle toplumda belirli bir statüye sahip olan öğretmenler -ki her zaman temsil makamındadırlar. Öğretmenin fert üzerindeki etkisi, anne-baba ve toplumun diğer fertlerinin etkisinden kat kat üstündür. Anneyi, babayı ve diğer meslek gruplarına mensup kişileri de yetiştiren, yoğuran ve şekillendiren öğretmendir. Öğretmen doğumundan ölümüne kadar hayatı şekillendiren kudsi bir üstaddır, giyim kuşam konusunda da titiz davranmalı ve mesleklerine uygun giyinmelidirler. Kıyafetlerinin tarzları, renkleri ve kullandıkları aksesuarlar temsil ettikleri öğretmenlik mesleğine uygun olmalıdır. Dolayısıyla, uygun bir giyim tarzı, hem kendisine hem mesleğine hem de ileride toplumu şekillendirecek olan öğrencilerine gösterilen özen demektir.
İlk İzlenim
İnsan beden ve ruhtan oluşan bir varlıktır. Onun fıtratında çeşitli duygular ve birtakım ruhi özellikler vardır. Gördüğüne göre hükmetme ve kendi bakış zaviyesinden gördüğünü şuuraltına yerleştirme özelliği vardır. İlk öğretmenlerimizi hayatımızın her döneminde iyi ya da kötü yönleriyle hatırlamışızdır. ” İşte, falan tarihteki, falan dersin öğretmeninin taktığı o ilginç kravat hala gözlerimin önünde.” gibi cümlelerle öğretmenlerimizin daha çok, davranış şekillerini ve kıyafet seçimlerini hatırlarız.
Öğretmen sınıfa girdiği zaman bıraktığı olumlu ya da olumsuz ilk izlenimlerin zihnimizden uzun süre silinmediğine şahit oluruz. Genel kabul görmüş bir kurala göre ilk izlenimler, kişinin nasıl göründüğü ile ilgili bir mantık çerçevesinin oluşturulmasına ve daha sonra da elde edilen verilerle bu çerçevenin doldurulması ya da tümden değiştirilmesine dayanmaktadır.” (Dinçer, Kişisel İmaj, s.10)
Genel olarak, öğrencilerle aramızda ilk ilişkilerin kurulmasında öncelikle görünüş, ikinci olarak ses tonu ve üçüncü olarak da söylediğimiz sözler önem taşımaktadır. Unutmayın ki, çocukların karşısına çıkarken bıraktığımız ilk izlenimi oluşturmak için ikinci bir şansımız asla ve asla olmayacaktır.
Öğrenci Dikkatli Bir Gözlemcidir
Başarılı olmanın bir çok yolu vardır. Bunlardan bir tanesi de giyim tarzınız ile sınıfta pozitif bir imaj oluşturmaktır. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Sungur Kılıç, öğretmenliğe başladığı ilk yılı şöyle değerlendiriyor: Öğretmenlikteki ilk maaşımla kendime kaliteli bir takım elbise almıştım.
Yaklaşık beş ay sonra sınıfta dersimi anlatırken bir öğrencimin bana dikkatlice baktığını fark ettim. Yanına yaklaşıp yavaş bir ses tonuyla sordum, Hayrola Ahmet, bir şey mi var? Ahmet biraz mahcup ama yüksek bir sesle, Hocam, kıyafet seçiminize hayranım, kravatınızın rengi ile gömleğinizin düğmesinin deseninin bile aynı olmasına dikkat ediyorsunuz.” dedi. Bu sözleri duyunca şok olmuştum. Çünkü üzerimdeki gömleği alalı beş ay olmuştu ama Ahmet söyleyene kadar düğmesinin renkli olduğunu fark etmemiştim. Beş aydır giymeme rağmen, gömleğin düğmesini beyaz biliyordum.
Kıyafet Seçiminde Nelere Dikkat Etmeliyiz?
Bir eğitimcinin kıyafet seçerken dikkat etmesi gereken birkaç ipucunu şöyle sıralayabiliriz.
< İnsanlar, karşılarındakinin yeteneklerini öğrenmeye zaman harcamadan sadece giyimleriyle de onları değerlendirmektedir. Konumuza uygun kıyafeti seçmek en önemlisidir. Bir öğretmen için ani kararla kıyafet almak iyi olmayabilir. Ucuzluktan ve rasgele alacağımız onlarca kıyafet yerine kaliteli ve iyi seçilmiş birkaç tane takım elbise daha iyi görünmemizi sağlayacaktır.
< Bir öğretmen kıyafetinin bakımına da özen göstermelidir. Ütüsüz, buruşuk, yıpranmış bir kıyafetle öğrencinin karşısına çıkmak iyi olmayacaktır. Kıyafetimizin bakımını iyi yapmak zorundayız. Bakım için neler yapabiliriz:
< Kıyafetimizi, okulda öğretmenler odasında ya da evde mutlaka askıya asmalıyız.
< Geceleri ceplerimizi mutlaka boşaltmalıyız. Hele hele tebeşir ve benzeri eşyaları ceplerimizin yanına bile yaklaştırmamalıyız. Mümkünse derse girerken sınıfta ceket yerine önlük giymeliyiz.
< Kış aylarında şemsiye kullanmayı ihmal etmemeliyiz. Yağmurda ıslanan bir takım elbise bozulur ve hiç de iyi bir görüntü vermez.
< Ütüyü asla kıyafetimizle doğrudan temas ettirmemeliyiz. Parlayan bir kıyafetle öğrencinin karşısına çıkmak doğru olmaz.
< Birkaç tane değişik renk ve desende kravat almalıyız. Bir hafta boyunca aynı kravatı takmamalıyız.
< Öğretmenler, meslekleri gereği ayakta çok kaldıkları için ayakkabıları çabuk deforme olur.
Mutlaka ayakkabı kalıbı kullanılmalıdır. Ayakkabıların koyu renk ve boyalı olmasına dikkat etmelidir.
< Okulda ciddi bir giyim tarzı olan takımlar tercih edilmelidir. Modayı takip etmek gibi bir düşünceye kapılmayın. Bazı kıyafetleri öğretmenlerin giymesini hem öğrenciler hem de veliler yadırgamaktadır. Koyu renk (lacivert, siyah, gri, kahverengi ve tonları) bir öğretmenin tercih edeceği renklerdir. Özellikle bayan öğretmenler çok cafcaflı renklerden kaçınmalı, sadeliği tercih etmelidir.
< Kıyafetleri satın almadan önce mutlaka üzerinizde denemelisiniz. Yakışıp yakışmadığını, rengin doğru olup olmadığına ancak siz karar verebilirsiniz. Satıcılar her zaman mallarını satmak isterler. Onların sözlerini dinlemek ama güvenmemek gerekir.
< Dar kıyafetler bir öğretmen için çok iticidir. Kıyafetlerin içinde rahat hareket edilmelidir. Vücudunuzu çok sıkan ve teninizi belli eden kıyafetlerden sakınmalısınız. Yoksa teneffüste sizin sınıftaki rahatsız hareketlerinizi taklit eden öğrencilerle karşılaşabilirsiniz. Özellikle bayan öğretmenler giydikleri pantolonların koyu renk olmasına ve dar olmamasına özen göstermelidir. Yüksek topuklu ayakkabıyı partilerde ve davetlerde giyebilirsiniz. Ama sınıfta giymenizin iyi olmayacağını bilmelisiniz.
< Alacağınız kıyafetlerde renk uyumu olmasına özen gösterin.
< Takı konusunda da duyarlı olun. Öğrencilerin karşısında sade olmak her zaman faydalıdır. Özellikle bayan öğretmenler sınıfta lolipop şekeri gibi giyinmemelidir.
< Bir öğretmen mutlaka çanta kullanacaktır. Çantanızın siyah ya da koyu kahverengi deri olmasına ve içinin tıka basa dolu olmamasına özen gösterilmeli.
< Bir öğretmen için saç görünümü çok önemlidir. Erkek öğretmenlerin saçları kısa, iyi kesilmiş ve bakımlı olmalıdır (kepekli olmamalıdır). Bayan öğretmenler ise vahşi ve dağınık saç stilinden sakınmalıdır. Saçınızı bakımlı tutmaya ve eğer uzunsa arkadan bağlamaya çalışın.
Öğretmeyi, anlatmayı, hal ve hareketleri ile örnek olmayı meslek edinmiş bir kişi, giyim-kuşamına da çok dikkat etmelidir. Unutmamalıdır ki, özensiz giyinen kadınların sorunu vardır. Özensiz giyinen erkekler ise bakıma muhtaç kişilerdir. Bizim öğretmenlerimiz her zaman özenli giyinmek zorundadır.
Sınıf ortamında etkili bir iletişimin gerçekleşebilmesi için öncelikle öğretmen ve öğrenciler arasında sağlıklı bir iletişim kurulmalıdır. İletişim sözel ve sözel olmayan yollarla kurulabilir.
Sözel iletişim insanoğlunun kullandığı en geleneksel iletişim türüdür. Toplumların kültürel kimliklerinin korunmasında ve geleneklerinin yaşatılmasında sözel iletişim büyük rol oynamıştır.
Ancak sözel iletişimin yaygın kullanılmasına rağmen istenileni ifade etme ve anlaşma taşıma kapasitesi bakımından en düşük iletişim türüdür.
Albert Mehrabian’ın beden, ses ve sözcüklerin iletişimi ne kadar etkilediğini belirlemek için yaptığı araştırmada, beden dilini % 55, sesin % 38, sözcüklerin de %7 oranında etkili olduğu belirlenmiştir.
Mehrabian’ın elde ettiği sonuçlar beden dili aracılığı ile gönderdiğimiz mesajların söylediklerimizden daha etkili olduğunu göstermektedir. Aşağıda beden dili ile ilgili bir diyalog verilmektedir.
Gözlemci: Öğretmenimizin bir şeyi yapmanızı gerçekten istediğini nasıl anlarsınız?
Öğrenci: Gözleri açılır ve yuvarlaklaşır, doğruca bize bakar. Hareket etmez ve sesini biraz yükseltir. Bazen de yanımıza dikilip sessizce bize bakar.
Gözlemci: O zaman ne olur.
Öğrenci: Hemen dediğini yaparız.
Bu diyalogdan da anlaşıldığı gibi öğrenci öğretmeninin davranışlarını açıklarken sözel mesajlardan ziyade beden dili üzerine yoğunlaşmaktadır.
Yüz İfadeleri:
İnsan bedeninin en dikkat çekici yeri yüzü. Yüzde ise en dikkat çekici yer gözleridir. İki insan arasında iletişim göz göze gelmeye başlar. Sınıfta da öğretmen ve öğrencilerin arasındaki iletişim göz teması ile kurulmaktadır. Bu temas; öğrencilerin ilgilerinin çekilmesi ve ders boyunca ilgilinin canlı tutulması açısından yararlı olacaktır. Karşıdaki insan ya da nesneye ilgi duyan insanın göz bebekleri açılır. Karşıdaki insan ya da nesneden gözler kaçılıyorsa ya da göz göze gelinmek istenmiyorsa bu durum bir şeylerin gizlenmek istendiği veya göz temasından kaçınan kişinin içine kapanık olduğu mesajını verir.
Araştırmalar insanların bir şeye uzun süre veya sıklıkla bakmaları halinde, o durumla ilgili şüphe taşıdıklarını veya o şeyi anlamadıklarını göstermiştir. Sınıfta öğretmen, öğrencilerin bakışlarını yorumlayarak anlatılan konu hakkında gerekiyorsa tekrar yapmalı veya bir sonraki konuya geçmelidir. Kişiler arası ilişkilerde, iletişim kurulan kişinin doğrudan gözlerine bakmak genellikle sana ve senin anlattıklarına önem veriyorum mesajını sözsüz bir biçimde ifade etmektedir.
Bu mesaj özellikle iletişim kurmakta zorlanan içine kapanık öğrencilerle yakınlaşmada kullanılabilir. Yine yüz kaslarının anlatım amaçlı kullanımı mimikleri; el-kol-baş-bacak ve bedenin kullanımı ise jestleri oluşturmaktadır. Jest ve mimiklerimiz, düşünce ve duygularımızı destekleyen, onları somutlaştıran hareketlerdir.
Öğrencisi ile yüz yüze iletişimde olan öğretmen, öğrencisini yüzünde beliren olumsuz ifadeyi yorumlayarak yeni mesajlarla öğrencisinin rahatlamasını sağlayabilir. Verilen bir tanımı anlamayan öğrencinin yüzünde şaşkınlık ifadesi oluşur.
Öğretmen bu ifadeyi yakaladığında ek mesajlar göndererek öğrencisine yardımcı olabilir. Bir öğrenci tarafından jestler normal düzeyden fazla kullanılıyorsa, bu durum öğrencinin kısıtlı kelime bilgisinin olduğu anlamına gelmektedir. Bu durumdaki bir öğrenciye kelime hazinesini geliştirmesi için ek okuma kaynakları verilmelidir.
Öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmada genellikle yalan söyleyen öğrencinin genellikle burun deliklerinin genişlediği gözlemlenmiştir. “Kopya çektin mi?” sorusu yöneltilen öğrenciler “hayır” yanıtını vermelerine rağmen burun deliklerinin büyümesini, yüzlerinin kızarmasını engelleyemedikleri için gerçek durum anlaşılmaktadır. Öğrencilerin jest ve mimikleri kadar öğretmenin jest ve mimikleri de sınıftaki iletişimi etkilemektedir.
Öğretmenin sınıf içerisinde duruşu, sesi ile hareketleri arasındaki uyum, hareketlerinin hızlı veya yavaş oluşu, sakin veya sinirli oluşu öğrencileri etkilemektedir. Bazı araştırmacılara göre öğretmenlerin başvurdukları iletişim biçiminin % 80′ i beden diline dayalıdır.
Baş Hareketleri:
Başın aşağı-yukarı veya sağa-sola doğru hareketleri söz konusudur. İnsan kendisine yakın bulduğu ya da kendi görüşüne yakın görüş bildiren kişilere doğru başlarıyla hafifçe yaklaşır. Uzak bulduklarında ise uzaklaşırlar. Ayrıca başın bu hareketleri ile karşımızdaki insanı cesaretlendirici ya da reddedici mesajlar veririz. Konuşurken başımızı hafifçe yukarı kaldırmamız karşımızdaki kişide büyük rahatsızlık yaratır, söylediğini tekrarlamaya ya da sesini yükseltmeye başlar.
Öğretmenlerin de sınıf içinde baş hareketlerini çok dikkatli kullanmaları gerekmektedir. Öğrenci konuşmasını bitirmeden başını yukarı doğru kaldıran öğretmen öğrencisinin cesaretini kırabilir. Bu durum öğrencinin başka şeyler söylemek için girişimde bulunmasını ya da gelecekte konuşmak için söz istemesini engelleyebilir. Öğretmenler katılmasalar bile öğrencilerin görüşlerini sonuna dek dinlemeli ve katılmadıkları yönleri öğrencinin konuşması bittikten sonra açıklamalıdırlar.
Dokunma:
İnsanlar arasında yakınlık ve sevgi dokunma davranışları ile ortaya çıkar ve güçlenir. 19. yy. sonları ve 20. yy. başlarındaki kimsesiz çocuklardaki yüksek ölüm oranı konusunda bir araştırma yapılmış ve bu çocukların gıda yoksunluğu ya da sağlık şartlarının elverişsizliğinden değil, kucağa alınıp sevilmemekten kaynaklanan ruhsal kökenli hastalıklardan öldüğü ortaya çıkarılmıştır.
Bu araştırmadan sonra kimsesiz çocuk yuvalarında bebeğin günde birkaç kez kucağa alınması, sevilmesi ve bebekle konuşulması uygulamasına başlanmıştır. Öğrenciler bebek değildir. Fakat onların da sevgiye ve yakınlığa ihtiyaçları vardır. Toplumumuzda öğretmenler ilköğretim kademesinde öğrencilere şefkatle daha çok dokunabilirken, öğrencinin bedensel gelişimi ile birlikte bu iletişim türünün üst sınıflara doğru azaldığı görülmektedir.
İletişim sadece kelimeleri söylemekten çok daha fazla öğeyi içerir. Gönderme becerileri, mesajın aktarılması için seçilmiş olan sözcükler, beden dili ile ve sesten oluşan bir bütündür. Bir iletişimin yapılandırılmasında ortalama olarak kelimeler % 10, ses tonu % 30 ve beden dili % 60 rol oynar.
Sonuç olarak öğretimin etkili olmasında iletişimin merkezi bir rol taşıdığı, bunun için öğretmenlerin etkili iletişim becerilerine sahip olması ve bunları öğrencilere de kazandırmaya çalışması gerektiği söylenebilir.
Örnek Davranışlar
< Dinlemeye Açıklık: Başı ve vücudu öne eğmek, ellerini bir araya getirmek, çenesini avucunun içine almak.
< Dostça Duygular: Sık sık gülümseme, ceket ya da gömleğinin düğmesini açmak, göz iletişimi kurmak.
< Onaylama: Saçını okşama, omzuna dokunma.
< Derin Düşünme: Burnun üst kısmını kaşıma.
< Konuşmayı kesmek isteme: Kulağına dokunma, işaret parmağını dudağına getirme, elini konuşanın koluna koyma.
< Düş Kırıklığı: Ellerini birbirine vurma, yumruğunu masaya vurma.
< Reddetme: Parmağı ile burnuna dokunma, ceket ya da gömleğini ilikleme.
< Savunmacı Duygular: Kollarını ve bacaklarını göğüs hizasında çapraz olarak tutma.
< Üstünlük: Parmağıyla işaret ederek konuşma.
< Oyalama: Gözlük temizleme, kalemi dudaklarına değdirme.
< Uzak Durma İsteme: Elini kaşına koyma, başını alçaltma, ayaklarını masaya koyma.
< Etkileşimi Kesme: Konuştukları insana bakmama, başını kaldırma, kişisel eşyalarını alarak ayağa kalkma.
www.gencgelisim.com
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir: