Hepimizin isteyeceği şeydir iyi hissetmek, mutlu olmak, sevdiklerimizle vakit geçirip hep birlikte olmak.
Hayat ne yazık ki hiç te öyle değil. Ayrılıklar, firaklar, ölümler, hastalıklar, fakirlik gibi sizi mutsuzluğa iten çok faktör var. Bu konuda Psikoloji mesleğinin erbapları dışında büyük konuşanların bu türlü imtihanlara maruz kaldıklarına şahit olabilirsiniz.
Ünlü Kişisel Gelişimci Anthony Robbins Sonsuz Güç kitabında eşiyle olan mutluluğunu paylaşırken hayat dersi veriyordu, sonra eşinden boşanıp ikinci bir evliliğini yaptı. Dale Carnegie Kişisel Gelişim’de ilklerden kabul ediliyordu ve ani ölümünü kimse bilmiyor numaraları yapsalar da onu tanıyanlar intihar ettiğini söylüyordu.
İyi hissetmenin içinde kaderin rolünü hesaba katmak gerekiyor. Ben iyi hissetmeyi değiştiremeyeceğiniz şeyleri kabullenip elinizden geleni yapıp gerisini oluruna bırakmak olarak anlıyorum. Değiştiremeyeceğiniz şeyleri kabul ettiğinizde değiştirebileceğiniz imkanlarla karşılaşırsınız. Bir engelliye kendisini iyi hissetmesi gerektiğini anlatamazsınız, özellikle bir sağlam hiç anlatamaz. Kaderin payını ona kabullendirmeden onu mutlu edemezsiniz.
Ya benimsin ya da toprağın deyip bir kızı alamazsınız. İnsanların tercihlerini değiştiremezsiniz. Sevmiyorsa sevmiyordur, zorlayamazsınız, daha sonraki seçeneklere bakmak zorundasınız. İşte kaderin payını kabullendikten sonra değiştirebileceğiniz seçenekleri de anladığınız anda kendinizi artık iyi hissetmeye başlayabilirsiniz.
Kendi hayatınızı ve hatta başka insanların hayatlarını değiştirebileceğiniz seçeneklere sahip olduğunuzu anladığınız anda bu yolda gösterebileceğiniz her türlü zorluklarda bile kendinizi iyi hissedersiniz. İyi hissetmek yan gelip yatma yeri değil, zorluklara göğüs germek, hayal kurmanın bedelini ödemek, gerektiğinde ağlamak, gerektiğinde delice mücadele etmektir.
Mutluluk mutsuzlukla birlikte değer kazanır. Rahat en büyük meşakketten sonra tatlı gelir. Aşk uzun ayrılıklardan sonra sonsuzlaşır. Cennet ölümden sonra başlar. Aslında bu dünyada iyi hissetmek Unuttuğumuz değer Sabır’dan başka bir şey değildir. İnsanlara karşı sabır, zorluklara karşı sabır, günahlara karşı sabır, kulluğa karşı sabır. Sabır taşı olmadan kendini iyi hissedebileceğini mi sanıyorsun? Zengin sırça saraylar içindeki insanların kendilerini iyi hissettiğini mi sanıyorsun? O zaman sen bu dünyada yaşamıyorsun.
Öyle olsaydı dünyaca ünlü genç şarkıcı Amy Winehouse kendisini sürekli iyi hissederdi ve kendisini alkole verip 27 yaşında dünyaya gözlerini kapamazdı. Onun içinde esen fırtınaları kimse anlamıyordu. Parası vardı, şöhreti vardı, her şeyi vardı halbuki. Öyle olsaydı ünlü şarkıcı Witney Houston kendisini uyuşturucuya verip bir otel odasında ölü bulunmazdı.
İmtihan dünyasında iyi hissetmek mevcut imkanlarınla ruhun tatmin olmasından başka bir şey değildir. İnan kendi fakirhanende yiyeceğin peynir zeytin, altınlar dolusu servetli insanların sofralarından daha lezzetli olacaktır. Hayat okulunda öğrendiklerin Oxford’lu öğrencilerin öğrendiklerinden daha önemli olacaktır. Ünlü insanların uyuşturucu ve alkol komasındaki ibretlik hikayeleri karşısında sen kendi iyi hissederek dünyanın süsü ve şamatasından imtikan alacaksın. İmtihan dünyasında doğru şeylerden imtikam aldığında kendini iyi hissedeceksin.
Yanlış anlama, fakirhane dediksek bir lokma bir hırkaya razı ol diye değil. Gerekirse büyük şirketler kur, milyon dolarlarla oyna, çok kişiyi istihdam et, iyi bir girişimci ol ama parayı gönlüne sokma. Hırs ile azim arasındaki farkı anladığında kendini iyi hissedeceksin. Cebin parayla, kalbin şükür ile dolduğunda kendini daha iyi hissedeceksin. İyi hissetmek için kalbinin neleri sevdiğine dikkat et çünkükalbine neyi sokarsan onunla imtihan olursun.
İyi hissetmek kişisel bir tercihtir. Nerede doğduğunu, anne babanı, şeklini şemalini, kardeşlerini tercih etme hakkın yok ama değiştirebileceğin daha fazlası var. Kendini değiştirebilirsin, düşünce ve duygu sistemini baştan aşağıya resetleyip kendini tekrar hayat mücadelesine atabilirsin. Reddedilme Korkusu‘nu aşıp kendini olabildiğince ifade edebilirsin. El alem ne der, ailem karşı çıkar mı, rezil olur muyum duygularını aşmak için girdiğin mücadelede başardığın her küçük adımda kendini daha iyi hissedebilirsin.
Zaten çevren seni o kadar da önemsemiyor, henüz tam başarılı olmadın, kıskanç arkadaşlarının kimler olduğunu henüz bilmiyorsun, başarını kimlerin kıskanacağını aklının ucundan bile geçiremezsin. Gücün, başarın olduğunda kendini iyi hissedeceğini sanıyorsan çok fena yanılıyorsun. Etrafın riyakarlarla, panter tilkilerle dolu olacak ve o çok önem verdiğin el alemin kim olduğunun farkına varacaksın ve kendini tekrar iyi hissedemeyeceksin. O zaman neden şimdi iyi hissetmeyi denemiyorsun.
İyi hissetmek kalplerin yakın olmasıdır. Hemen yanında birbirlerine bağırıp çağıran insanların kalplerinin birbirinden ne kadar uzakta olduğunu farkettin mi hiç. Halbuki kalpleri birbirine yakın olan insanlar bir kaç fısıltıda bile anlaşabilirler. Dünyanın bir ucundan telefonla konuşurken tek kelimelik ses bile birbirlerini anlamalarına yeter de artar. Onun gözlerine bakıp bir gülümsemeyle anlaşabiliyorsan kalblerinizin birbirine değdiğini hissettiğiniz içindir. Kalplerin birbirine yakın olması kadar insana kendini iyi hissettiren ne vardır bu dünyada.
İyi hissetmenin çok fazla konuşmayla da fazla bir ilgisi yoktur. Konuşmayı bilmeyen bir bebeğin sevimliliğini görüp kendini iyi hissedebiliyorsun. Bir bebeğin tenindeki Cennet kokusunu koklayıp mutlu olabiliyorsun. Cıvıl cıvıl çocukların oyunlarını izlerken de tek kelime etmeden kendini iyi hissedebiliyorsun. Bir kedinin miyavlamasından başka bir kelime duymadan da onu okşayarak kendini iyi hissedebiliyorsun. Bir yunus balığının sadece gülümsemesi ve türlü türlü oyunlar yapması karşısında sen de birlikte gülümseyebiliyorsun. Kainat seni iyi hissettirmek için coşku ve neşe üzerine tasarlanmışken bu kadar karamsarlık ta neyin nesi. Gülün kokusunu içine çekerken eline batan dikenlerin hesabını sormaya kalkmak nankörlük değildir de nedir.
İyi hissetmek pozitif düşünceyi ithal etmek te değildir. İyi hissetmek kendi kültüründe “sürur” halini idrak etmektir. Sürur iç dış denge halidir, içindeki çoşkunun dışarıya değişik dalga boyutunda aksetmesidir. Üzerindeki latifelerin dışarıdan bir sinema perdesi gibi izlenebilmesidir sürur.
İyi hissetmek sadakattır, hoşgörüdür, hasbiliktir, diğergamlıktır, nefsini başkasına tercih etmektir. Başkasını yaşatma arzusudur iyi hissetmek. Senden sonraki milyonlarca nesli düşünüp büyük projeler inşa etmektir. İyi hissetmek her zaman geçmişteki olumsuzlukları görmezden gelmek veya şu andaki duruma sabretmek te değildir, iyi hissetmek aynı zamanda vizyondur, ümittir, gelecektir, senden sonrakilerin hayatlarını değiştirecek yegane kutsal duygudur.
İyi hissetmek bencillikten arınmak, kalp onarmak, sılah-ı rahim yapmak ve yetimin başını okşamaktır. İyi hissetmek her şeyinizi kaybettiğinizde sizi yine harekete geçirebilen pek az insanın haiz olduğu enfes bir duygudur. İyi hissetmek imandır, tevekküldür, kendi nefsinize meydan okumaktır.
İyi hissetmek, ruhsal bir yolculuktur. Bu yolculukta katettiğiniz her mertebede gururunuzun alçalması, öz saygınızın artmasıdır. İyi hissetmek kişinin peşinden koşmak yerine aşkı ve sevgiyi kovalamak, şirket aramak yerine fıtratına göre işin kendisini bulmak, herkesin sizi reddettiği bir zaman diliminde sizin hayalinizin ve hedeflerinizin peşinden koşmaya devam etmenizdir.
İyi hissetmek kabullenmek, değiştirmek, odaklanmak, mücadele etmek, tasavvur etmek ve ilerlemektir.
Kısaca iyi hissetmek size verilen bir emanettir ve bu emaneti sahibine iade etmek için göstereceğiniz mücadelenin sembolüdür.
*
