Hepimiz yaşamımızda değiştirmek istediğimiz davranışlara ve farklı sonuçlar elde etmek istediğimiz hedeflere sahibiz. Yeni bir yıl, mükemmelliğe adanmış yeni hedefler demektir. Yeni bir yıl istenmeyen olayların, üzüntülerin, yanlışların geride bırakıldığı, bize hayata bir kere daha “merhaba” diyebilme fırsatını sunan yepyeni bir sayfadır. Gelin bu yıl bu tertemiz sayfamıza hep birlikte bir uğur böceği ve bir de dört yapraklı yonca ekledikten sonra içini hep birlikte dolduralım. Yoğun iş temposunda toplantıların arasında kaybolup kalmaktan, banka hesaplarının zihnimizi donduran karmaşasından ilgilenmeye fırsat bulamadığımız vücudumuzla konuşalım. Konuşalım ki sağlığın ve birlikteliğin gücü, sağlıklı beslenmede davranış değişikliği modeli ile bu yıl bizimle olsun.
4 Yapraklı Yonca
Dört yapraklı yonca modeli, beslenme kültürümüzle uyum sağlayan, bizlere sağlıklı bir yaşamın anahtarını dört besin grubunun dengeli bir şekilde tüketimi ile sunabilen bir besin tüketim modelidir. Dört yapraklı yoncanın birinci yaprağını süt ve süt ürünleri, ikinci yaprağını et, yumurta ve kuru baklagiller, üçüncü yaprağını sebze, meyveler ve son olarak dördüncü yaprağını enerji gereksinimimizin %58’ini karşıladığımız ekmek ve tahıl grubu oluşturmaktadır.
Süt ve Süt Ürünleri: 5000 yıldan beri içildiği varsayılan, yapılan çeşitli çalışmalarda M.Ö. 8. yüzyılda Homer’in yazılarına konuk ve M.Ö. 26. yüzyılda Babil kabartmalarına tema olan bu beyaz mucizenin kanserin önlenmesinden beyin gelişimine kadar birçok alanda faydası bulunuyor. Nil’in kraliçesi Cleopatra’nın güzellik sırlarından kabul edilen, doğumda anne sütü ile başlayan bu serüven yaşamımızın her döneminde sağlığı temsil ediyor. Dünyanın en faydalı içeceği olarak addedilen süt ve süt ürünlerinden mucizesinden yararlanmak adına günde en az iki su bardağı süt beslenme planınıza dâhil edilmelidir.
Et, Yumurta, Kuru baklagiller: Dokularımızın temel taşı olan protein, kansızlığın önlenmesinde etkili olan demir, hücre büyüme ve onarımında görevli olan fosfor, demirin kullanımına yardımcı olan B12 vitamini gibi önemli vitamin ve minerallerle birlikte çinko, B6, B1,A vitamini ve posa(kuru baklagiller) içerirler. İmmünolojik faaliyetlerin sürdürülmesinde, kas ve sinir sisteminin sağlıklı gelişiminde, göz ve deri sağlığının korunmasında önemlidirler. Kuru baklagiller içerdikleri çözünebilir posa ile sağlıklı olmak için posa tüketim ilkesine uyumu kolaylaştırarak kan kolesterol düzeylerinin düşürülmesinde de etkili olmaktadır.
Sebze ve Meyveler: Bin bir rengiyle içinize neşe veren mevsim meyve-sebzelerini kullanarak hazırlayacağınız bir tabak, bu görsel şölenin yanı sıra sizlere sağlığın kapılarını da aralıyor. Meyve ve sebzeler içerdikleri antioksidan öğeler sayesinde yorgunluk, stres, anemi, çevre kirliliği gibi durumlarda açığa çıkan serbest radikallerle savaşma gücüne sahip olmamıza katkı sağlayarak bizleri oksidatif stresten koruyor. Antioksidatif etkileri ile yaşlanma gibi doğal fizyolojik süreç ve oksidatif stres kaynaklı hastalıkların önlenmesinde etkili olan bu grubun Dünya Sağlık Örgütü (WHO) önerileri doğrultusunda 5-9 porsiyon tüketilmesi gerekiyor.
Ekmek ve Tahıl Grubu: Süt ile benzer bir şekilde tarihi eski zamanlara dayanan ekmek Türk toplumu tarafından severek tüketiliyor. Devlet Planlama Teşkilatı ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) raporlarına göre Türkiye’de günlük alınan enerjinin %44’ü sadece ekmekten ve %58’i ise ekmeğin de dâhil olduğu tahıl ve tahıl ürünlerinden geliyor. Buğday, mısır, pirinç, çavdar, yulaf gibi tahıl ve ürünlerinin yer aldığı bu grup protein, vitamin ve mineralin yanı sıra içerdikleri çözünmez posa ile artık maddelerin kolondan geçişini kolaylaştırıp, dışkıya yumuşaklık ve hacim vererek bağırsakların düzenli çalışmasını sağlıyor ve kabızlık sorunun çözülmesinde etkili oluyor.
Unutmamalıyız ki yaşamda her şeyden önce sağlık gelir. Bizler günümüzde işler yolunda gitmediğinde sağlık olsun diyerek yola devam ediyorken, bundan 500 yıl önce Kanuni Sultan Süleyman sağlığın önemini “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” diyerek anlatıyordu. Yeni yıl ile aldığımız sağlıklı beslenme kararlarının yüzlerinin hep yeni merhabalara dönük olması dileği ile…
*
Derya Zünbülcan