İŞİNE GÖRE EVLAT
Doğumevi bekleme salonuna hemşire koşarak girer, ilk sırada oturan adama yaklaşarak:
‘Sizi tebrik ederim, ikiz çocuğunuz oldu’ der.
‘Ne tesadüf’ der adam. ‘Minnesota İkizleri – Basketbol Takımındayım’
Bir saat sonra, aynı hemşire yine koşarak gelir,
‘Mr.Smith’ ismini anons eder. Mr.Smith yerinden heyecanla doğrulur, Hemşire:
‘ Artık üçüz babasısınız’ der.
Mr.Smith şaşırır ve ‘Olacak şey değil, ben de 3M şirketinde çalışıyorum’ der.
Hemşire bir daha göründüğünde üçüncü adama:
‘Eşiniz dördüz doğurdu, kutlarım’ der. Adam da şaşkınlıkla ‘Ben de Dört Mevsim Otelinde çalışıyorum’ der.
O sırada yanında oturmakta olan adam hafif baygınlık geçirerek oturduğu yerden aşağı doğru kayar, yetişip müdahale eden hemşire sorar:
‘İyi misiniz, ne oldu size?’
Adam kendine gelmeğe çalışarak doğrulur:
‘Temiz havaya ihtiyacım var, 101 Dalmaçyalı mağazasının müdürüyüm de…’
İŞTE REÇETENİZ
Kadının biri eczaneden içeri hışımla dalar ve eczacıdan 1 şişe arsenik ister. Eczacı kadına arsenikle ne yapacağını sorar ve kadın
“Kocamı öldüreceğim” diye cevap verir. Eczacı
“Kusura bakmayın ama size bu sebeple arsenik satmam olanaksız” der.
Bunun üzerine kadın çantasına uzanır ve içinden kocasıyla eczacının karısının yatakta çekilmiş fotoğrafını çıkarır.
Eczacı fotoğrafa bakar ve “reçeteniz olduğunu neden daha önce söylemediniz!!”….
İYİ DOKTOR
Kadının beşinci kocası ağır hastalanmış.Adam korkunç ağrılar içinde kıvranırken kadın telaşla söylenmiş :
-Hemen gidip bir doktor çağırayım!
Kocası :
-İyii ama, demiş, bari doğru dürüst bir doktor çağır.İyi bir doktor olduğundan emin misin?
Kadın :
-Emin olmaz olur muyum, demiş.Ölen kocamı da aynı doktor tedavi etmişti!…
İYİ DOKTOR
Temel çok iyi bir doktordur” demiş Cemal…
“Nereden biliyorsun” demişler.
“Geçen yıl çok pahalı bir ameliyat olmam gerekiyordu, param yoktu, röntgende rötuş yaptı.”
İYİLİK
Okulda öğretmen çocuklardan hafta sonu bir iyilik yapıp gelmelerini ister..Sınıftada 3 afacan çocuk vardır.. Hafta başı gelince öğretmen sırayla herkese ne tür iyilikler yaptıklarını sormaya başlar.. Sıra bizim afacanlara gelmiştir..
Ali’ye sorar: Ali söyle bakalım sen nasıl bir iyilik yaptın..?
Ali övünerek: Hocam yaşlı bir bayanın karsiya geçmesine yardım ettim der.
Öğretmen: Aferin der..
Sıra Veli’ye gelir: Onada aynı soruyu sorar..
Veli’de: Hocam bende Ali’ye yardım ettim..Yaşlı bayanı karşıya geçirdik..
Öğretmen : Peki hala der..
Sıra Osman’a gelir.. Aynı soruyu onada sorar..
Osman’da: Hocam bende Ali ile Veli’ye yardım ettim, Yaşlı bayanı karşıya geçirdik..
Hoca biraz düşünür ve sorar:
-Neden üçünüzde aynı kişiye yardım ettiniz peki?
Çocuklar hep bir ağızdan:
-Hocam, yaşlı kadın karşıya geçmek istemeyince üçümüz bile az geldik, ne diyonuz siz?
JEAN CLAUDE VAN DAMME
Temel bir gün uçakla Amerikaya gitmiş çok yorgun oldugu için bir otele yerleşmiş ve uyumaya koyulmuş. Fakat tam uyuyacakmış ki yandaki daireden müthiş bir gürültü ve müzik sesleri gelmiş. Temel dayanamamış, duvarı yumruklayıp: – “Kimsin ulan! Uyumaya çalışıyoruz, bu ne gürültü”, diye bağırmış. Karşı daireden tek ses: – “Jean Claude Van Damme!” Temel yine bağırmış: – “Gelirsem dördünüzünde bacaklarını kırarım!”
JİP DE YOKSA
İki acemi er paraşüt eğitimlerini tamamladıktan sonra ilk atlayışları için havalanırlar. Makul seviyeye geldiklerinde komutanları son kontrolleri yapıp: – “Atladıktan bir süre sonra paraşütün sağ tarafındaki ipi çekin, paraşütleriniz açılacaktır. Şayet açılmazsa hiç telaşa kapılmayın, sol tarafta yedek bir ip var onu çekin, sorun kalmaz. İndiğinizde sizi bir jip bekliyor olacak;sizi karargaha geri götürecek.” Askerler korkarak da olsa atlamışlar. Heyecanla sağ taraftaki iplerine asılmışlar.. Tık yok. Biraz da korkuyla sol taraftaki iplere asılmışlar, paraşütler yine açılmamış… Çok sinirlenen asker: – “Bu komutanın hiçbir dediği çıkmıyor; dur bakalım, aşağıda jip de yoksa o zaman görüşürüz onla!”
KAÇ ÇEŞİTMİŞ
Temel’e sormuşlar?
– kaç çeşit insan vardır?
Temel:
-üç çeşit vardır demiş. bunlardan ilki sayı saymayı bilenler, ikincisi sayı saymayı bilmeyenler.
KAÇ DELİ VAR?
Bir gün tımarhaneden nasıl olmuşsa 20 deli birden kaçmış.Doktorlar ne yapacaklarını düşünürken,biri fikir vermiş;
“-Birimiz dışarı çıksın..Lokomotif gibi “çuf çuf” diyerek şehri dolaşsın.Eminim hepsi peşine takılacaktır..
Bakmışlar başka çare yok,birini bu iş için dışarı göndermişler..Adam akşam döndüğünde peşinde 20 değil 65 kişi varmış!..
KAÇ EDER
Kayseriliye sormuşlar.2 kere 2 kaç eder?
Cevaplamış :
-Alıyormuyuz, satıyormuyuz…
KAÇ KİŞİ
Delinin biri tımarhanenin penceresinden bakıyormuş..Yoldan geçen bir adam deliye seslenmiş;
“-Hey siz içerdekiler kaç kişisiniz? Deli;
“- Siz dışarıdaki deliler,esas siz kaç kişisiniz?
KAÇMAYA MI ÇALIŞIYORSUN
İkinci Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz,
Almanya üzerinde düşürülür. Almanlar bunu
esir alırlar, fakat İngiliz’in bir bacağı ve iki kolu
kangren olmuştur. Almanlar ilk önce bacağı
keserler ve İngiliz, Almanlardan bu bacağı ana
vatanı olan İngiltere’ye atmalarını ister.
Almanlar da İngiliz’in isteğini yerine getirir.
Sonra İngiliz’in kolu kesilir, İngiliz yine aynı
dilekte bulunur ve Almanlar da yerine getirir.
Bu sefer de Almanlar öteki kolu keserler. İngiliz
her zamanki gibi Almanlardan kolu anavatanına
atmalarını ister, fakat Almanlar ” OLMAZ!” derler,
İngiliz nedenini sorunca şöyle cevaplarlar:
“Sen Galiba Kaçmaya Çalışıyorsun!”
KAVGA SEBEBBİ
Küçük Vincenzo, nefes nefese karakoldan içeri girer.
-Koşun polis amca, biri babamı dövüyor!
Polis sokağa fırlar. İki adamın alt alta, üst üste yuvarlandığını görür.
-Evlâdım sen merak etme. Ben şimdi onları ayırırım. Söyle bakalım hangisi senin baban?
-Ben de bilmiyorum. Zaten onlar da bu yüzden kavga ediyorlar!
KAYSERİLİ ASKERDE
Askerde komutan okuma bilenlerin öne çıkmasını istemişti. Ortaya fırlayan bir tanesinden şüphelenmiş. Tekrar sorunca, asker,
– Okumam yazmam yok, ama Kayseriliyim, demiş..
KEÇİ UÇAR MI
Temel ile Dursun karanlık bir tepe üstünde 1 şey görmüşler. temel bence bu bir keçi demiş. tursun ise bence bu olsa olsa kartaldır demiş. keçiydi kartaldı bir tartışmaya girmişler.Sonra o tepeye çıkarak havyanı görmeye gitmişler. Tam yaklaşırken o hayvan uçarak kaybolmuş. bunun üzerine Dursun ula Temel ben sana demedim mi kartal diye. Temel şaşkın bir ifadeyle ula ömrümde ilk defa uçan bir keçi gördüm demiş.
KİMSE YOK
Temel Fadime’yi aramış.
– Fadime ev boş yarın bize gel, demiş.
Ertesi gün Fadime Temel’in evine gidip kapıyı çalmış kimse yok.
KIRMIZI OTOBÜS
Bir gün doktorlar delileri test etmek istiyorlarmış ve kim akıllandıysa, onu bırakacaklarmış. Duvara kocaman bir resim asmışlar. Resim kırmızı otobüs resmiymiş. Doktarlar delilere “Atlayın otobüse” demişler. ve deliler resime doğru yürüyüp girmeye çalışmışlar. Bir deli arkada dikilmiş. Doktorlar “Bu neden otobüse girmiyor” diye. Deli cevaplamış:
-Biletim yoktu…
KODLAMA
Maç haberini telefonla yazdıran Temel, hatlardaki arıza nedeniyle Trabzonspor sözcüğünü kodluyormuş:
-Trabzon’un T’di, Trabzon’un, R’si, Trabzon’un A’sı, Trabzon’un B’si…
-Temel, sen ne diyorsun? Ne biçim kodlama bu böyle?
-Trabzon’da ha bu harfler yok midur?
KOLA İSTEYİNCE
Akıl hastanesinde birgün bir deli, bir hasta bakıcıyı yanına çağırır,
– Bana çabuk 5 şişe kola getir, der.
Hasta bakıcı bu duruma kızar ve hastaya beş tane tokat atar ve
– Al işte kolalarını, der.
Aradan zaman geçtikten sonra yine aynı hasta, bakıcıyı yanına çağırır ve bakıcıyı tokatlar. Bu durum karşısındar bakıcı hastaya
– Ne oluyor? der.
Hasta cevap verir,
– Şişeleri getirdim abi… 🙂
KOPYALA
Bir makine mühendisi, bir elektrik mühendisi ve bir de bilgisayar mühendisi binmişler bir arabaya gidiyolar. Yolun yarısına geldiklerinde araba bozuluyor ve makine mühendisi ‘ben hallederim’ deyip yatıyor arabanın altına, bi kaç yere çekiç vuruyo, vida sıkıyo falan, biniyorlar arabaya, hala bozuk.
Bu sefer elektrik mühendisi hemen atlıyo, ‘bana bırakın’ diye. Kabloları kontrol ediyo, elektrik aksamına bakıyo, biniyolar arabaya ama tık yok gene.
Makina ve elektrik mühendisi bilgisayar mühendisine dönüyorlar. sıranın kendisine geldiğini anlayan bilgisayar mühendisi: -eee..şey…arabadan çıkıp bi daha girsek?
Bu sırada elemanlarla ilgili gözlemlerini sürdüren endüstri mühendisi, etüd çalışmaları sonucunda her üç elemanın da verimsiz çalıştığına kanaat getirerek üçünü de arabadan indirir ve direksiyona geçerek diğerlerine arabayı ittirir.
KORSAN TEMEL
Temel’in her konuda yarıştığı bir arkadaşı varmış ve bu arkadaşı bir gün uçak kaçırmış. Temel, arkadaşının bu hamlesinin altında kalmamak için gitmiş Karaköy-Galatasaray arasında çalışan nostaljik tramvayı kaçırmış.
KÖTÜ HABER
Doktor telefonda yakaladığı hastasına:
“Tahliller belli oldu,” demiş, “sana bir
kötü, bir de daha kötü
haberim var.”
“Nedir kötü haber?”
“Maalesef 1 günlük ömrünüz kaldı.”
“Peki daha kötü haber nedir?”
“Size 24 saattir ulaşmaya çalışıyorum, anca
buldum.”
KOYUN VE KEÇİ
Koyun ve keçi yıllardır iyi arkadaşlarmış.Bir gün köprüden geçerken koyun sendelemiş ve kuyruğu sallanınca arkası görünmüş.Her nasılsa geride kalmış olan keçi başlamış bağırmaya;
-“Gördüüm,gördüüm..
Koyun kızmış;
-“A edepsiz,ben seninkini her gün görüyorum bir şey dedim mi?..
KUAFÖR
Adam, lüks erkek kuaföründe oturmuş bir yandan sakal tıraşı yapılırken bir yandan da elleri manikürlenmektedir.
Manikürü yapan sarışın adamın ilgisini çekmekte gecikmez, “Güzelim, bu gece benimle çıkmaya ne dersin??”
Kız gülümser, “Özür dilerim ama ben evliyim.”
“Boşversene” der adam, “Seninkine telefon et bu gece işin çıktığını eve gelemeyeceğini söyle!”
“İstersen sen söyle, şu anda seni tıraş ediyor…”
KURTARMAZ
II. Dünya Savaşı sırasında Rus orduları geri çeliyorlar. Ve Rus generali durumu kurtarmak için askerleri teşvik etmeye karar vermiş. Her getirilen ölu Nazi için 10 ruble vaad etmiş. Askerler saldırdılar. Çatışmadan sonra kimi 1 kimi 3 ceset getiriyorlar ve paralarını anında alıyorlar. Birara bir Yahudi asker bir vagon sürükleyerek getirdi. Vagonun kapısını açtı, içerisi ceset doluydu. General bunu görünce şaşırdı ve askeri kenara çekerek şöyle dedi :
-Asker, anlarsın ya bütçemiz zayıf, haydi ben sana 7.50 ruble ceset başı veriyim.
Asker : -Olmaz, dedi, Zaten bana geliş fiyatı 8.30 ruble
KUŞ BEYİNLİ
Fadime kumar oynuyormuş. Temel de arada sırada gidip soruyormuş:
-Nasıl gidiyor kanaryam?
-Kaybediyorum.
Bir müddet sonra yine:
-Nasıl gidiyor güvercinim?
-Kaybediyorum
Bu konuşma bülbülüm, serçem diye devam edince Cemal sormuş,
“Neden karına hep kuş isimleriyle hitap ediyorsun?”
“-Bu kadar kişinin içinde kuş beyinli diyemem ya!” diye fısıldamış Temel.
KUŞ SANDIM
Yüzbaşı evin papağanına belli başlı kelimeleri ezberletmişti.Mehmet gel, Mehmet git, şunu yap, bunu yapma v.s…
Evde kimsenin bulunmadığı bir sırada.Evin yeni emir eri ortalığı silip süpürmekle meşgul görünüyordu.İçeriden MEHMED diyen sesi duyunca fırladı koştu :
-Buyur, dedi ama arkası gelmedi .
Tekrar işine daldı.Bir zaman sonra tekrar çağrıldı. Şaşırmıştı. Odada bu emri beklemeye karar verdi.Papağana gözü takıldığı anda da papağan “MEHMED” diye çağırmasın mı!Derhal hazır ol vaziyetine geçerek :
-Buyur komutanım, dedi.Kusura bakma seni guş sandımdı.
NEDEN KORKUTTUN ?
Bir gün taksiye binen bir müşteri şoföre bir şey sormak için hafifçe omzuna dokunur. Şoför bir çığlık atıp, direksiyonun kontrolünü kaybeder, bir otobüse çarpmak üzere iken direksiyonu kırar, kaldırıma çıkıp, bir vitrinin önünde arabayı durdurur. Arkaya dönüp müşteriye:
-Bir daha bunu yapmayın! diye bağırır.
Müşteri ise sâkinlikle bir ufacık dokunmanın onu bu kadar korkutup sıçratacağını düşünemediğini söyler.
Bu arada kendini toparlamış olan şoför:
-Haklısınız, aslında sizin kabahatiniz yok, der, bugün benim ilk taksi şoförlüğüm, 25 senedir cenaze arabası şoförüydüm…
NERESİNDEN ?
Kore’de Türk Tugayından iki Anadolu’lu asker biraz gezmek için firar ederler. Şehirde bir aşağı bir yukarı dolaşırken inzibat subayı bunları yakalar ve sorar :
-Hani sizin izin kağıtlarınız?…
Erler subayı atlatırız umuduyla :
-Biz Amerikalıyız…diye cevap verirler. Subay durumu anlar, ama hiç bozuntuya vermez :
-Amerika’nın neresindensiniz? diye sorunca :
-İçindenik kumandanım!…diye yanıt verirler.
NEREYE BAKIYORLARMIŞ
Ünlü Psikiyatr Mazhar Osman bir gün tüm akıl hastalarının duvarda bir yere baktıklarını görmüş.Yanlarına gitmiş, kimse oralı değil, herkes aynı yere bakmaya devam ediyor. Hoca da bakar, ama bir şey göremez. Bakılan yerde bir delik vardır. Hastalara sorar, “Neye bakıyorsunuz öyle? Ben baktım bir şey göremedim.” Hastalardan biri, “Hocam, biz bir saattir bakıyoruz da bir şey göremedik, sen öyle bir bakmayla ne göreceksin!” diye yanıtlar .
NEREYE GİTMİŞ ?
Temel arabası bozulan bir kadına yardım etmiş..Kadın onu yemeğe davet etmiş.Temel eve sabaha karşı dönmüş.Kulağının arkasına bir tebeşir koymuş…
Fadime henüz yatmamış,onu bekliyormuş..Temel başlamış sıralamaya;
-Bir kadına yardım ettim…Beni yemeğe davet etti…Oradan çıktık,birşeyler içtik,sohbet ettik,gülüp eğlendik…Falan filan…
-Yalancı,demiş Fadime; -Kulağının arkasındaki tebeşiri görmedim sanma…Sen yine bilardo oynamaya gitmişsin…
NESİ VAR DOKTOR
Doktor, ünlü bir ressam olan arkadaşını ziyarete gitti. Ünlü ressam, son olarak yaptığı hasta bir adam tablosunu doktor arkadaşına gösterip:
-Eee, söyle bakalım fikrin ne? diye sordu:
Doktor tabloya tekrar bakıp cevap verdi:
-Merak edilecek bir şey yok. Sadece üşütmüş, o kadar…
NEYİN DİR
Komutan Mehmete soruyor, “vatan senin neyindir”, ::”Vatan benim anamdır komutanim diye bağırıyor. Sıra Temel’e geliyor. Vatan senin neyindir asker, Temel: ” Vatan Mehmet’un anasidir komitanum”.
NİÇİN ?
Karadenizlilere niçin Perşembe günü fıkra anlatılmaz?
Cevap: cuma namazında gülmesinler diye ..
NİŞAN YÜZÜĞÜ
Rebeka, parmağındaki nişan yüzüğünü çıkarıp nişanlısına uzattı:
“Artık seni sevmiyorum Salamon. Ayrılalım.”
“Peki kimi seveorsun?”
“Moiz’i…”
“Ya… Nerede şimdi o kerata?”
Rebeka ağlayarak Salamon’un ellerine sarıldı:
“Sakin ona bir şey yapma!..”
“Yapacayim.”
“Yapma Salamon…”
“Yapacayim Rebeka!..”
“Ne yapacaksin? Üldürecek misin?”
“Yok be kuzum. Şu nişan yuzüğini satacayim.”
NİYE GÜLMÜŞ
Uçak, Yeşilköy’den kalkmıştı. Bakırköy Akıl Hastanesinin üzerinden geçerken, pilot birden gülmeye başladı. Hostes bu gülüşün sebebini sorunca, pilot şu cevabı verdi:
– “Başhekim kaçtığımı öğrenince kimbilir nasıl şaşıracak!”
NOŞUT
Temel Afrika’ya safariye gitmiş.
İlk günün sonunda gece otelin lobisinde avcılar konuşuyormuş.
İngiliz ben bugün 1 gergedan vurdum demiş.
Fransız ben de 1 aslan vurdum demiş.
Temel de ben de 1 noşut vurdum demiş.
İngilizle Fransız anlamamış ama cehaletleri belli olmasın diye de sormamışlar.
Ertesi gün yine ava gidilmiş gece yine toplanmışlar.
İngiliz ben 2 kaplan vurdum demiş.
Fransız ben de 1 fil vurdum demiş.
Temel ben 4 noşut vurdum demiş.
İngiliz dayanamamış sormuş:
“Kusura bakma ama noşut nasıl birşeydir? Bunca yıllık avcıyım hiç duymadım.”
Temel de “Ben de ilk defa burda gördüm.
Kara kara birşeyler insana benziyorlar.
ellerinide kaldırıp noşut noşut diye bağırıyorlar demiş.
O BİLMİŞ
Temelcik, okul dönüşü annesine,
– Pugün öğretmen bir soru sordi, pir tek pen pildum.
– Soru neydu, uşağum?
– Pizim evin adresi, daaa…
O KADAR ÖNEMLİ Kİ..
Amerika’ya gezmeye giden Papa, otelde sıkılmış ve şoföründen anahtarı alıp, limuziniyle dolaşmaya başlamış. Bir ara kırmızı ışıkta geçince polis durdurmuş. Memur bir bakmış ki arabayı Papa kullanıyor. Hemen telsizden âmirini aramış.
– Âmirim çok mühim birisini durdurdum, ne yapayım?
– Bill Gates’i mi?
– Hayır.
– Clinton’ı mı?
– Daha mühim…
– Daha mühim kim var?
– Valla âmirim, bilmiyorum ama, şoförlüğünü Papa yapıyor.
ÖKSÜREMİYORUM Kİ
Adamın biri çok kuvvetli öksürüyormuş, doktora gitmiş derdini anlatmış. Doktorda adama yanlışlıkla öksürük ilacı yerine müshil ilacı vermiş ve demişki:bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve yanıma gel. Adam bir hafta sonra gelince doktor: Öksürüğün nasıl oldu deyince, adamda: Cesaret edipte öksüremiyorumki,demiş.
ONA OLMAZ
Ölüm yatağındaki kadın kocasına sormuş:
Bana söz ver ben öldükten sonra elbiselerimi evleneceğin kadına giydirmeyeceksin…
Adam;
-Saçmalama birincisi sen haftaya kalmaz iyileşirsin, ikincisi onun boyu seninkinden ufak elbiselerin ona olmaz…
ÖNCE KAÇANLARI YİYELİM
Akıl hastanesinden iki deliyi salivereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında “Şunlara son bir test yapalım da görelim akılları başlarına gelmiş mi?” demişler. Bunun üzerine iki deliyi bir masa başına cağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dokmuşler ve
-“Buyrun beyler, yiyiniz.” demişler. Delilerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, oteki araya girmis,
-“Once kaçanları yiyelim, öbürleri nasıl olsa duruyor!
MİLAT
Küçük Temel’e sormuşlar:
– 1881’de ne oldi?
– Atatürk toğdi.
– Peci, 1884’te ne oldi?
– Atatürk üç yaşina bastı!
MİYAV
İki deli, akılhastahanesinden kaçmaya karar vermişler. Gece vakti hızlı bir şekilde duvardan atlayarak
boşluktaki tarlaya çıkmışlar. Tellerin arasından sürünerek ilerlerken bir bekçi bunların hışırtısını duymuş.
Hemen bağırmış:
-Kim var orada?
Delilerden biri hemen:
-Miyaw, miyaww diye seslenmiş. Huşırtıyı kedinin çıkardığını zanneden bekçi tam geri dönecekken deliler yine
sürünmeye başlamışlar ve yine bir hışırtılar başlamış. Bekçi hemen dönmüş ve bağırmış:
-Kim var orada?
İyice sinirlenen deli:
Miyaw dedik ya len demiş
MUAYENE
Adam karısı ile birlikte doktora muayene olmaya gider. Muayene biter ve doktor odasından çıkarak kadının yanına gelir ve Kocanızın ölmemesini istiyorsanız şu kağıda yazdıklarımı uygulayacaksınız der:
1- Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve ise mutlu gitmesini sağlayın
2- Ögleleri eve geldiğinde güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin, böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesine yardım edin.
3- Akşamları eve geldiğinde yemek özellikle güzel olmalı. Eve gelince eline bir kadeh içki verin dinlenmesini sağlayın.
4- Onun gönlünü hoş edin
– “Eger bu dediklerimi harfiyyen uygularsanız kocanızın sağlık yönünden hiçbir problemi olmayacak” der doktor.
Eve geldiklerinde adam karısına sorar,
– “Ne dedi doktor sana?”
– “… ölecekmişsin..”
MÜEBBED
Zamanın en büyük Mafya babası çok ağır bir suçtan yargılanmaktadır ve idamı istenmektedir. Jüri üyelerinin içinde Temel de vardır. Mafyanın adamları mahkemeden önce Temeli bir kenara çekerler ve şöyle derler:
– Temel ne yap et Baba için alınacak kararı müebbet’e çevir yoksa bu senin sonun olur derler!!! Temel’in içine korku düşmüştür: Acep ne yapsam da bu adamı kurtarsam” diye düşünür. Dava başlar günlerce devam eder ve nihayet Jüri üyeleri karar vermek üzere odalarına geçerler. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra jüri geri gelir ve kararını okur:
– Müebbet hapis derler. Bunu duyan Babanın adamları ne yapacaklarını şaşırırlar doğru Temel’e gidip:
-Afferim sana Temel şimdi gözümüze girdin derler. Ehh be Temel iyi güzel de bu işi nasıl başardın, diye sorarlar. Temel:
– Sormayın bre uşaklar, der millet Beraat Beraat diye tutturdu Müebbete çevirmek kadar aklan karayı seçtim der.
MÜHENDİS GETİRİRDİK
Kayseri’nin bir köyünde imece yöntemiyle yol yapılıyor. Bunun için de eşekten yararlanılıyor.Eşek hangi yolu izlerse, orası genişletip araba yoluna dönüştürülüyor…. Köye gelmiş olan Amerikalı Barış Gönüllüsü, ne olup bittiğini kavrayamadığı için sorar :
-Ne yapıyorsunuz böyle?
-Yol yapıyoruz.
-Bu eşek ne için?
-O, yolun mühendizi. Yola uygun geçeneği o gösterir.
Barış Gönüllüsü katıla katıla güler :
-Ya eşek bulamasaydınız?
-İşte o zaman Amerika’dan mühendiz getirirdik!
NASIL ANLADIN
İki sarışın bir yandan içerek yolculuk yapıyorlarmış.Bir ara biri diğerine;
-“Kasabaya yaklaştık galiba?..Öteki;
-“Nereden anladın?..
-“Git gide daha fazla adam ezmeye başladık ta…
NASIL BİLDİN
Genç delikanlı heyecanla annesine gelir ve aşık olduğunu, evlenmek
istediğini ve annesini tanıştırmak istediğini söyler. Ama sadece
eğlence olsun diye eve 3 kız getireceğini ve annesinin evleneceği kızı tahmin etmesini ister.
Ertesi gün 3 güzel kızla eve gelir. Otururlar bir süre sohbet ederler.
Bir süre sonra çocuk heycanla annesine sorar tahmin ettin
mi diye. Anne, duraksamadan cevap verir: “Ortadaki kızıl saçlı” Oğlan
hayretle annesine sorar: “İnanılmaz, nasıl bildin?”
Anne cevap verir: “Ondan hoşlanmadım.”
NASIL BİR ŞEY
Milli Park Polisleri, adamın birini, nesli tükenmekte olduğu için koruma altına alınan bir Boz Kartal’ı kesmiş, pişirip yerken görmüş ve derhal tutuklamışlar…Mahkemede adamın avukatları müthiş bir savunma yapmışlar:
-“Bu adam ormanda yolunu kaybetmişti.Günlerdir aç olduğu için ya kartalı öldürecekti,ya kendisi ölecekti.” diye…Yargıç bu savunmayı kabul edebileceğini söylemiş.Kararını açıklamadan önce, sanığa dönmüş:
-“Son bir şey sormak istiyorum,Ben de av meraklısıyım da.. Bu Boz Kartalın tadı nasıl bir şey?”
-“Valla efendim!” demiş adam, “Tam olarak Kelaynak ile Mavi Gagalı Puhu Kuşu tatlarının arasında bir şey..!”
NASIL ÇALARMIŞ
Uzun yıllardır görüşemeyen iki Kayseri’li arkadaş, bir gün yolda karşılaşırlar.Kucaklaşıp hasret giderdikten sonra biri diğerine;
-“Bu kadar zamandır görüşmedik.Akşama yemeğe bize gel..Yer,içer sohbet ederiz”dedi..
Öteki bir Kayseri’liden beklenmiyecek bu cömertliğe şaşarak;
-“İyi ya,gelirim..Yalnız bana adresi ver”dedi..
Arkadaşı;
-“Falanca mahalle,filanca sokak”diye tarife başladı..”İşte o sokağa gelince soldaki büyük beyaz kapının zilini burnunla çalarsın”deyince öteki sordu;
-“Adresi anladım da zili niye burnumla çalıyorum?..
-“Canım bunda anlamıyacak ne var?..Elin kolun hediyelerle dolu olacağı için zili ancak böyle çalabilirsin…
NASIL ÖLÜRMÜŞ ?
Temel ile Dursun Toronto’ya gelmişler. Dünyanın en yüksek kulesi olan CN Tower’i gösterip Temel, Dursuna:
– Haçan burasi o kadar yüksek ki yukaridan düştüğün zaman aşağiya gelene kadar 3 gün geçer.
Dursun:
– Hadi yaa.. Peki düşünce ölür müsün? diye sorunca,
Temel:
– Ne zannettin ya 3 gün yemeden içmeden yaşanirmi da..
NE AVUKAT AMA
Avukat hırsızlıkla suçlanan müvekkilini yaratıcı bir savunma ile hapisten kurtarmak istemektedir. Avukat Yargıca hitaben;
– “Müvekkilim, arabanın camından içeri sadece kolunu sokup çantayı almıştır. Müvekkilimin kolu, muvekkilimin bizzat kendisi değildir. Sadece bir kol tarafından işlenen bir suç için niye bütün bir kişiyi cezalandırıyorsunuz.” der…
Yargıç , gülümseyerek;
– “Peki o zaman aynı mantıkla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1 yıl hapse mahküm ediyorum. Müvekkiliniz isterse ona eşlik edebilir.” der…
Müvekkil gülümser. Avukatın yardımıyla müvekkilin takma kolunu çıkartırlar ve dönüp giderler…
NE FARKEDER
İki sarışın, anahtarları içeride unuttukları için bir arabanın kapısını telle açmaya çalışırlar. Biri diğerine “çabuk ol, yağmur başladı, ıslanıyorum” der. Diğeri yanıtlar: “Ne farkeder? İçerde de ıslanacaksın, arabanın üstü açık.”
NE FARKETTİ
Arabayı hızlı sürmekle itham ediliyordu. Çünkü, uzmanlar, arabayı kullananın sarhoş olduğu tesbit etmişlerdi. Adam mahkemede:”sarhos değildim. Sadece her zamankinden fazla içmişim, o kadar.” Hakim kararı bildirdi: “Bu iddianızı nazarı itibare alıyoruz. Sizi on beş gün yerine, iki hafta hapse mahkum ediyorum!”
NE İŞİ VARDUR ?
Temel ile Dursun bir gün demişler ki: ‘Ula bütün âlem şâir oldu. Biz niye şiir yazmıyiz.’ Temel hemen oturmuş bir şeyler karalamış:
Bolu Mengen Gerede
Hamsi oynar derede
Benim sevgilim nereye gitmiş olabilir ki?..
Dursun bakmış, ‘Olmadi’ demiş.
-Neye olmadi daa?
-Ha uşağım, hamsinin derede ne işi vardur?
NE YAPARSIN
Güney Amerikalı bir subayla bir er konuşuyorlar.
Savaşta bir düşmana rastlarsan ne yaparsın?
Vururum.
Doğru, peki bir düşman bölüğüne rastlarsan ne yaparsın?
Vururum.
Olmadı. Koşup karargaha haber verirsin. Peki savaş meydanında bir inek görürsen ne yaparsın?
Vururum.
Olmadı.
Koşup karargaha haber veririm.
Yine olmadı. Boynuzlarından tutup karargaha sürüklersin. Şimdi beni görürsen ne yapacağını söyle.
Vururum.
Olur mu canım. Ben senin komutanınım.
Döner karargaha haber veririm.
Yahu ben düşman bölüğü değilim ki.
Hah tamam. Boynuzlarından tutup karargaha sürüklerim…
RESEPSİYON
Temel Londra’da otelin birinin odasında kara kara düşünüyor.’ ulan’ diyor
– Ben aşağıdan içki isterken Laz olduğum anlaşılır mi acaba?
Geçiyor aynanın karşısına ve prova yapıyor….
– Bana bir fvisku,,,,,yok böyle anlarlar
– Bana bir raki……’yok’ diyor ‘böyle de anlarlar’
– Bana bir bira….Tamam diyor böyle iyi anlamazlar……Ve
aşağıya iniyor Masaya dirseklerini dayıyor ve sesleniyor.
-Barmen bana bir bira.
Barmen Temeli biraz süzdükten sonra soruyor:
– Birader sen Laz misin?
Temel:
– Uuuy nasıl anladın diyor;
– Çünkü burası resepsiyon, bar karşıda.
RÖTUŞ
Temel çok iyi bir doktordur” demiş Cemal..
“Nereden biliyorsun” demişler.
“Geçen yıl cok pahalı bir ameliyat olmam gerekiyordu, param yoktu, rontgende rötuş yaptı.”
SAĞLIKLIYMIŞ
Hemşire Doktora, “Ne zaman tansiyonuna bakmak için eğilsem hastanın nabzı hızlanıyor, tansiyonu yükseliyor. Ne yapsam Doktor Bey?” “Bu sağlıklılık belirtisi Hemşire Hanım. Yakanızı iliklemeniz yeterli.”
SAHTE OLMASAYDI
Yahudinin biri, pazara, topal eşeğini satmak için götürür, fakat alıcıyı kandırsın diye, eşeğin tırnağına bir çivi çakar, eşeğe bir Kayserili müşteri çıkar.Kayserili ayaktaki çiviyi görur, içinden “Çiviyi çıkarırım, eşek düzelir!” der, parayı verir, eşeği alır.
Yahudi ertesi gün sağda solda övünür :
-Siz Kayserililer açıkgözüz, diye övünürsünüz, eşek anadan doğma topaldı, o çiviyi ben çaktım, alıcıyı aldattım!
Duyanlar eşeği alan Kayseriliye koşup, anlatırlar.Kayserili elini dizine vurur :
-Tüh yahu, verdiğimi para sahte olmasaydı, bayağı kazıklanmıştım!
SANA NE
Yeni ilçe olan bir köye trafik ışıkları yeni konmuş, ışıkların altında bir polis bekliyor ve halkın ışıklara uymasını sağlamaya yani bir çeşit trafik eğitimi vermeye çalışıyormuş.
O sırada, bakmış ki; bir kadın, elinde tuttuğu çocuğuyla, kırmızı yanarken karşıya geçiyor.Hemen seslenmiş :
-Hanım, hanım! Nereye?
Kadın dönüp :
-Vıy! demiş. Sana ne? Eltimgile gidiyom.
SANADA MI MALUM OLDU
Kayserilinin biri kumarbazmış, bir gün her şeyini kaybetmiş, elinde bir eşek kalmış…Önce sol ön, sonra sağ ön, daha sonra, arka sol, her üc ayağa da zar atmış, kaybetmiş, sıra dördüncü ayağa gelmiş, tam o sırada eşek
hazin hazin anırmaya baslayınca, Kayserili :
-Vah karagözlüm vah!, demiş.
-Sana da mı malum oldu!
ŞANS TANIMIŞ
Hitler ele geçirilen İngiliz, Fransız ve Yahudi üç esire bir şans tanımak istemiş…
– “Size birer soru soracağım, bilirseniz sizi bırakacağım” demiş.
İngilize sormuş:
– “Titanik kaç yılında battı ? İngiliz hemen cevap vermiş
– “1912” Hitler İngilizi göndermis, Fransıza sormuş bu kez,
– “Titanik’te kaç kişi öldü?” Fransız cevap vermiş
– “1050”
– “Tamam, sen de gidebilirsin” diye özgür bırakmış. Ve Yahudi’ye dönmüş:
– “Say lan ölenlerin isimlerini!”
SARIŞIN AKLI
Sarışının biri, İstanbul’da bir galeride yeni otomobillere bakıyordu. Bir spor arabanın önünde durdu:
-Çok hızlı gider mi bu?, diye sordu satıcıya…
-Hızlıdır… Bu araba sizin olsun şimdi, yarın saat 3’te Kars’ta olabilirsiniz… Almak ister misiniz?
-Biraz düşüniim, dedi sarışın ve evine gitti…
Ertesi gün galeriye geri döndü:
– Arabayı istemiyorum. Bütün gece uyumadim ve yarın sabah saat 3’te Kars’ta olmak için bi sebep aradım, ama bulamadım
SARIŞIN BU
Bir sarışını kaçırmışlar. Zorro da onu kurtarmaya gelmiş. Kaçıran herifi bir-iki hareketle devirdikten sonra Zorro, adamın giysilerine kılıçla “Z” harfini çizmiş. Sarışın hayranlık içinde şöyle demiş: “Sağol Züpermen!!”
SARIŞIN DEDEKTİFLER
Üç sarışın detektif olmak üzere polis teşkilatına müracaat etmişler.
Yapılması icap eden bir sürü imtihandan birini idare etmek de Komiser Kâzım’a düsmüs. Komiser Kâzim birinci kiza beş saniye müddetle bir dosyadan çıkarttığı bir resmi göstermiş ve “Söyle kızım” demiş “Bu bir suçlunun resmi, bu adamın bariz ne özelliği var? Bunu ileride nasıl tanırsın?”
Kız şöyle bir durmuş ve “Çok kolay” demiş “Adam tek gözlü” Komiser Kâzım resime bakmış ve “Kızım bu resim profilden, yani yandan çekilmiş. Tabi tek göz göreceksin…” demiş ve aynı resimi ikinci kıza gösterip aynı suali sormuş ve “Bana bak” diye ilave etmis “Doğru dürüst
bir cevap ver”
Ikinci kız “Bu adamı tanımak çok kolay” demiş “Çünkü adamın tek kulağı var” Komiser Kâzım “Kızım” diye bağırmış “Bu resim profilden dedik yaa!…Adamın suratının öbür yanını göremiyoruz. Onun için kaç gözü, kaç kulağı olduğunu bilemeyiz…”
Kâzım üçüncü kıza “Kızım lütfen akıllı bir cevap vermeye çalis. Beni çildirtma. Bu adamin bariz özelliği nedir, bu adamı ileride nasıl tanırsın?” diye sormuş Kız “Bu adam lens takıyor” diye cevap vermiş.
Komiser Kâzım saskin, şaşkın resime bakmış ama adamın lens takıp takmadığıni bir türlü anlayamamış. Merak etmiş adamin dosyasını açıp okumuş, dosyadaki bilgiye göre hakikaten adam lens takıyormuş.
Komiser Kâzım üçüncü kıza hayranlık içinde “Aferin be kızım” demiş “Doğru bilmişsin. Şimdi söyle bakalım bu adamın lens taktığını resimden nasıl anlayabildin?” Kız “Çok kolay” diye cevap vermiş:
“Tek gözlü, tekkulaklı bir adamın gözlük takacak hali yok ya !!”
SARIŞIN ESPRİLERİ
Bir sarışınla evlenmenin avantaji nedir?
Özürlülere ayrılan yerlere park edebilirsiniz.
– Bir sarışını nasıl boğarsınız?
Suyla dolu küvete bir ayna koyarsınız.
— Sarışın yeşilde niye durmuş?
En sevdiği renkmiş, ondan. –
Sarısınlar neden “11” rakamını yazamaz?
Hangi 1’i önce yazması gerektiğini bilmediği için.
– Sarışına kazaların %90’inin evde olduğunu söylerseniz ne yapar?
Taşınır.
– Sarışın pizza ısmarlar. Pizzacı sorar: “6 parçaya mı böleyim, 8 parçaya mı? ” Sarışın “6’ya böl”, der, “sekiz parçayı bitiremem”.
–
– Sarışının biri, elektrikler kesilince yürüyen merdivende 6 saat mahsur kalmış.
– Camdan bir duvara tırmanan sarışın ne yapıyor?
Öbür tarafta ne olduğunu görmek istiyor.
– Sarışının en çok söylediği cümle nedir?
“Ay bilemiyorum…”
– Zeki bir sarışın nedir?
Çelişki.
– Bir sarışının bilgisayarda yazı yazdığı nerden anlaşılır?
Monitöre sürdügü Tipp-Ex’ten.
– Bir sarışını susturmak için ne yapmalı?
“Ne düşünüyorsun?” diye sormalı.
– Sarışının gözlerinin parlaması için ne yapmalı?
Kulagına fener tutmali.
– Sarışınlar neden muz yiyemez?
Fermuarı bulamadıkları için.
– Sarışınlar balığı nasıl öldürürler?
Boğarak.
– Faksın bir sarışın tarafından yollandığını nasıl anlarsınız?
Üstündeki puldan.
– Aynanın karşısında gözlerini kapatmış duran sarışın ne yapıyor?
Uyurken nasıl göründüğüne bakıyor.
– Sarışın neden üçüncüden sonra çocuk yapmamış?
Her dört çocuktan birinin Çinli olduğunu duyduğu için.
SARIŞIN KÜTÜPHANEDE
Sarışının biri kütüphaneye gitmiş ve direk bankoya yönelerek görevliden bir hamburger, bir kola ve bir de patates kızartması istemiş. Görevlinin saf saf yüzüne baktığını gören sarışın bu sefer daha yüksek sesle:
-Anlatamadım galiba beyfendi, bana bir hamburger, bir kola, bir de patates kızartması, demiş.
Artık iyice sinirlenen görevli:
-Hanımefendi, burası kütüphane, demiş.
Sarışının yüzü kıpkırmızı olmuş, özür dileyip çok çok kısık bir sesle fısıldayarak:
-Pardon pardon, bana bir hamburger, bir kola ve bir de patates kızartması…
SARIŞIN ÖĞRETMEN
Sarışının biri ilkokul öğretmeni olarak staja baslar, çok heveslidir.
Bir gün teneffüs sırasında bütün çocuklar futbol oynarken bir çocuğun oyun
alanının sonunda kenarda durduğunu görür. çocuğun iyi olup olmadığını
öğrenmek üzere yanına yaklaşır ve çocuk bir sorununun olmadığını
söyler.Bir sure sonra sarısın çocuğun yine tek basına aynı yerde durduğunu
görür, içi rahat etmez ve tekrar çocuğa yaklaşarak, “senin arkadasın olmamı
ister misin?” diye sorar, çocuk pek hevesli olmamakla birlikte “tamam”
der. İlerleme kaydettiğini düşünen sarışın öğretmen “Bütün çocuklar
topun pesinde koşturup oynarlarken sen neden burada duruyorsun?” diye sorar.
Afallayan cocuk hayretle cevap verir:
“Çünkü ben kaleciyim!!!”
SARIŞINLARA SATIŞ YAPMIYORUZ
Genç ve güzel sarışın, alışveriş merkezinin beyaz eşya reyonuna girer ve satıcıya sorar:
– “Su küçük televizyonu almayı düşünüyorum, fiyatı nedir ?”
– “Kusura bakmayın hanımefendi sarışınlara satış yapmıyoruz.!”
Genc kadın sinirlenir, evine gider, saçının rengini değiştirir ve ertesi gün mağazaya geri gelir, ayni satıcıya yaklaşır ve:
– “Şu küçük televizyonu satın almak istiyorum.” der
– “Kusura bakmayın hanımefendi sarışınlara satış yapmıyoruz !!!!”
Kadın iyice sinirlenmiştir, soluğu bir kuaförde alır, bu defa köklü bir değişiklik yapar, hatta makyajından,göz rengine o tam bir esmer bombadır artık.. Aynı mağazaya gider, aynı satıcının yanındadır ertesi gün:
– “Su küçük sevimli beyaz renkli televizyon ne kadar ???”
– “Kusura bakmayın hanımefendi, sarışınlara satış yapmıyoruz”
– “İnanmıyorum, nasıl anladınız sarışın olduğumu, üç gündür kendimi esmere cevirmek için yapmadığım kalmadı!”
– “Hanımefendi 3 gündür satın almaya calıştığınız şey Mikrodalga fırın!”
ŞAŞIRMADIM
Gorilin biri bara girmiş.Barmenden bir içki istemiş.Barmen çok şaşırmış tabii,ama belli etmeden gorilin içkisini vermiş..Hesap ödeme zamanı gelince de üç misli fazla söylemiş.Goril ses çıkarmadan ödemiş.Barmen;
-“Şey,buraya pek goril gelmez” deyince,Goril;
-“Eh şaşırmadım..Bu fiyatlarla kim gelir buraya?..
SAVURGAN HÜKUMET
Iki deli, yağmurdan sonra kumaşı yırtık paslı bir şemsiyeyi açmışlar yolda gidiyorlardı.
Birincisi, gökkuşağını gösterdi;
– Bak bak …ne guzeel..!
Obur deli baktı ve birden sinirlendi;
– Hükümet te böyle şeyler için para harcıyor da ,
Bizim gibi deliler için doğru dürüst bir hastane yaptırmıyor !cık cık cık
ŞEKER
Deli , kahveye girdiğinde soluk soluğaydı.Boş bir masaya oturup ocağa seslendi;
– Bana bir çay !
çay geldi , şekerleri atıp karıştırdı.Garsonadan yine şeker istedi. Onları da atıp karıştırdı,yeniden istedi.Garson;
– Sekiz şeker koydun çaya ,dedi şaşkın şaşkın,
– Koydum ama , işte görüyürsun, hepsi eriyor!
ŞEMSİYE
Yıllar önce İngiltere’de erler şemsiye kullanmazmış.Şemsiye taşıma hakkı sadece subaylara tanınıyormuş.
O yıllarda bir gün genç teğmenlerden biri, koltuğunun altında bir şemsiye ile hızlı hızlı yürüyen eri görünce, beyninden vurulmuşa dönmüş.Eri çağırarak :
-Bu ne küstahlık, demiş.Ve şemsiyeyi aldığı gibi dizinde iki parça etmiş.
-Bu sana bir ders olsun, bir daha böyle küstahlıklar yapma!
Neye uğradığını anlamayan er :
-Başüstüne, diyerek selamı çakmış ve şöyle sormuş :
-Teğmenim, beni az önce evine yollayan general şemsiyesini istediğinde kim kırdı diyeyim?
SEN NE İŞ YAPARSIN?
Diktatör bir akşam meyhaneden içeri girer.Tezgahtara yaklaşır.Hafif içkili bir sarhoşun yanına çöker.Oradan buradan konuşurlarken sorar :
-Böyle hergün içmek için ne kadar kazanıyorsun?
Sarhoş :
-Günde 2 bin lira.
-Peki kemerleri biraz sıkalım diye ücretleri azaltıp, koşulları ağırlaştırsak, ne kadar kazanırsın?
Sarhoş :
– 4 bın lira.
-Peki biraz daha sıkarsak kemerleri?
-O zaman 5 bin liraya para demem.
Diktatör kızar :
-Bu ne biçim iş.Köküne kadar sıkarsak?
-O zaman muhakkak 10 bin lira kazanırım.
Diktatör şaşırmıştır.Adamın ne iş yaptığını çok merak etmiştir.Sorar :
-Şeytan mısın, nesin.Ne iş yapıyorsun?
-Mezarcıyım!
SERİNLERİM DİYE
Bir sarışın, bir kızıl saçlı ve bir esmer kadın çölün ortasinda arabayla yol almaktadırlar. Hava korkunç sıcaktır. Arabanın motoru birden stop eder.
İnip baktıklarında, motoru tekrar çalıştıramayacaklarını anlarlar. Mecburen çölde uzunca bir yürüyüş yapmaları gerektiğinden, her biri arabadan birşeyler alır.
Esmer, bir şişe su; kızıl saçlı bir paket bisküvi ve sarışın da arabanın kapısını söküp alır. Çölde yürümeye başlarlar ve bir süre sonra dinlenmek için mola verirler.
Mola sırasında sarışın ve esmer kadınlar kızıl saçlıya döner ve niye bir paket bisküvi aldığını sorarlar.
– “Acıkırsam yerim, diye düşündüm” cevabını verir kızıl saçlı “..çölde ne kadar yürüyeceğimiz belli değil..”
Hepsi de bunun çok mantıklı olduğunu düsünür. Ve sonra sarışın kadınla kızıl saçlı olanı esmere döner ve niye yanına bir şişe su aldığını sorarlar.
– “Eğer susarsam, yanımda içecek birşeyim olması gerektiğini düsündüm..” diye cevaplar esmer kadın.
Evet, bu çok akıllıca bir fikir, diye düşünür diğer ikisi. En sonunda esmer ve kızıl saçlı kadınlar sarışına dönerler ve arabanın kapısını niçin söküp aldığını sorarlar.
– “Şeyy..” der sarışın “..çok sıcak olursa pencereyi açıp serinlerim diye düşündüm de..”
SERT KOVBOY
Bir kovboy çiftliğine dönmektedir.Bindiği atı yeni satın almıştır.Atın üstünde bir gün evvel evlendiği genç bir kadını da getirmektedir.Sel yatağı boyunca ilerlediklerinden, kötü bir rastlantı sonucu at kayar.
-Bir,der kovboy kısaca.
Ve on dakika sonra at yine bir yoldan sapma yapar.
-İki, der kovboy.
Biraz daha ileride, at bir engel karşısında, az kalsın dengesini kaybeder gibi olur, bu kez kovboy ne bir, ne iki der.Kadını attan indirir ve :
-Üç, der!
Ve bir tabancayla atı öldürür.
Genç evli kadın, dehşete düşmüştür.İtiraz etmekten kendini alıkoyamaz.
-Herşeye karşın, biraz sert, yapmamalıydın!
Ve kovboy sayar :
-Bir!
SEVİNDİM..
Genç iş adamı uçağa binmek üzere havaalanına gelir ve bilet kontrolü yapılan masaya giderek, elindeki valizleri teslim eder.
Görevli; “Biletinizi alabilir miyim?”
Adam biletini verir ve ekler; “Biletimden göreceğiniz gibi New York’a gidiyorum. Ancak, verdiğim yeşil valizin Londra’ya, mavi olanın da Paris’e gitmesini istiyorum.”
Görevli kız şaşkınlıkla; “Özür dilerim, ancak bunu yapmam mümkün değil”.
Bunun üzerine genç adam; “Bunu duyduğuma çok sevindim. Geçen sene yapmıştınız da!”
Define
Temel bir gün bir yerden define bulur bulduğu hazineyi saklamak ister ve bir yere gömer. Daha sonra bulabilmek için defineyi gömdüğü yere ‘Temel buraya hazine gömmemiştur” diye yazar aradan günler geçer ve temel hazineyi almak için gömdüğü yere gider ve bırakdığı işareti görür fakat işaret değişmiştir: ”Bu hazineyi Dursun almamiştur”
Mucit
Temel elinde “U” seklinde küçük bir demir ve iki ucu arasında gözle görülmesi çok zor bir kil testere ile buluşlara patent veren özel bir şirketin kapısını çalmış…Görevliler pek ciddiye almamakla beraber bulusunun ne olduğunu ve nasıl kullanıldığını anlatmasını isterler. Mucidimiz baslar anlatmaya:; ” Bu gördüğünüz alet son model bir fare kapanıdır. “U” seklindeki bu kapanın uçlarından birine beyaz diğerine de kasar peynir yerleştirilir. Daha sonra kapan farelerin umumi olduğu bir yere konulur. Peynirleri gören fare kapanın altına gelip, “Beyaz peynir mi yesem, kasar peynir mi yesem” diyerek seçim yaparken, basını mütemadiyen sağa ve sola çevirmek durumunda kalır. Bu esnada göremediği kil testere başını keser ve fare Ölür.” Bu açıklamalardan sonra zeki mucit kendini bir anda kapı dışında bulur tabi ki…Herneyse, çabuk pes etmez ve birkaç hafta içinde şirket yetkilileri ile bir buluşma daha ayarlar. Baslar anlatmaya: ” Bu sefer fare kapanından peynirleri kaldırdım, böylece daha ekonomik hale gelmiş oldu. Kullanımı ise ayni kolaylıkta. Kapan farelerin umumi olduğu bir yere yerleştirilir, ve kapanın altina gelen fare , kendi kendine sorar ve düşünür ” beyaz peynir nereye gitti?, kasar peynir nereye gitti?” iste tam bu sırada kafasını sağa sola çevirirken, kil testere tarafından başı kesilir ve fare ölür.”