Kararlı Yada Kararsız Olmak

0
963

Yaşadığımız her gün, bizi olaylar karşısında tercih yapma durumuna getirmiştir ve getirecektir. Önemli olan, bu noktaya geldiniz mi yoksa getirildiniz mi sorusuna cevap bulmaktır. Neyin ne kadar farkındayız. İki parmak arasında sıkışan kalemi, bırakmakla bırakmamak arasındaki ince hattı tanıyor muyuz? Bu yazıda, fırsatları parmak uçlarına sıkıştırmış hayatların iç yüzünü inceleyeceğiz. Hayat kalitesinin, parmak uçlarından başlayan bir serüven olduğunu anlayacağız. Tutulan kalemlerin, beraberinde getirdiği  riskleri irdeleyeceğiz.
Maharet, kalemi tutmak değil bırakacağın kalemi eline almamaktır.  Üçgenin ilk kenarında kaslarıyla yenik, duygularıyla ezik yurdum insanını irdeleyelim. Bu kişiler  karar almada hep duygularıyla hareket ederler. Realiteyle, geleneği hep karıştırmaktan yakınırlar. Hisleriyle hareket eden kişinin hayatına çevrenin reaksiyonları şekil verir. Bu kişiler doğal olarak dışa bağımlılık eğilimindedir.

 

Şaban Yılmaz
saban_yilmaz@hotmail.com

 

Yaşadığımız her gün, bizi olaylar karşısında tercih yapma durumuna getirmiştir ve getirecektir. Önemli olan, bu noktaya geldiniz mi yoksa getirildiniz mi sorusuna cevap bulmaktır. Neyin ne kadar farkındayız. İki parmak arasında sıkışan kalemi, bırakmakla bırakmamak arasındaki ince hattı tanıyor muyuz? Bu yazıda, fırsatları parmak uçlarına sıkıştırmış hayatların iç yüzünü inceleyeceğiz. Hayat kalitesinin, parmak uçlarından başlayan bir serüven olduğunu anlayacağız. Tutulan kalemlerin, beraberinde getirdiği  riskleri irdeleyeceğiz.
Maharet, kalemi tutmak değil bırakacağın kalemi eline almamaktır.  Üçgenin ilk kenarında kaslarıyla yenik, duygularıyla ezik yurdum insanını irdeleyelim. Bu kişiler  karar almada hep duygularıyla hareket ederler. Realiteyle, geleneği hep karıştırmaktan yakınırlar. Hisleriyle hareket eden kişinin hayatına çevrenin reaksiyonları şekil verir. Bu kişiler doğal olarak dışa bağımlılık eğilimindedir. Bu durumu organları makineye bağlanmış şekilde yaşamını sürdüren hasta benzetmesiyle açıklamak mümkündür. Sokakta yürüyen ve hayatını başkalarının yaşam destek ünitesine bağlamış milyonlarca insan var. Biz onları “dur oğlum ben yaparım, dur kızım ben alırım” diyerek büyüttük.  Şimdinin kalabalığı bir zamanlar çocuktu ve büyüdü. Eee onlar şimdi büyüdü ve yine sizin yapmanızı ve almanızı istiyorlar. Tercihinizi, kararlı olmaktan ziyade, duygulu olma yönünde kullanmak birinci risk faktörüdür. Hayatımız çoğu zaman farkında olmadığımız tercihlerle şekil alır. Önemli olan bu tercihleri kimin adına kimin yaptığıdır. Restorandaki menüden seçim yapma özgürlüğü önemliyken, yarınların rengine fırça vuracak konulara karşı duyarsız kalmak niye? Sadece masamızdaki yemeğin değil, her doğan günün bir dizi alternatifle geldiğinin neden farkında değiliz. Emin olun siz farkında olmadığınız sürece birileri sizin için rota tayin etmeye devem edecektir.
İkinci risk bizim çiftliğin içinde olmayanı, çitlerin içinde kabul etmekle başlar.  İlk tiple tam tezat bir durum aslında. Ne kadar insan ve iş kontrolünde ise kendilerini o denli güçlü ve güvende hissederler. Birinci risk sahasındakiler genelde bu bölümdeki insanların etkisindedir. Her durumdan vazife çıkartarak, başkalarının hayatını kontrol etme çabası haz vermektedir. Atalarımızın bu konudaki maydanoz benzetmesi çok yerindedir.
Üçüncü risk temel öğretidir. Karar kararsızlık dengesini sağlamak ve ayakta kalabilmek. Bu gruptakiler, kontrol noktasını belirlemekle beraber, dışardan müdahalelere karşı refleks geliştirebilmiştir. Ne başka bahçeye girmiş ne de başka sofraya maydanoz olmuşlardır. Temel prensipleri önceliklerini gözetmek olmuştur. Öncelik verdikleri işin, yarın kürsüdeki yerlerini etkileyeceğini bilirler. Örneğin; bu kişi için üniversite sınavı önemli ise ders çalışmak, test çözmek gibi uğraşlar da öncelikten sayılır. Yukarıdaki  dengeden kasıt neden-sonuç ilişkisine sadık kalmaktır bir nevi.
Ayna insan, insan da aynadır. Aynaya bakmak ve neyi istediğimizi sorgulamak bu denge sürecinin ilk basamağıdır. Aynayla bakışmaktan ve yüzleşmekten çoğu zaman çekiniriz. Neyle mi? Yaşanan ve yaşanmak istenene dair her şeyle.
Çözüm. Yani kalemi bırakmakla, bırakmamak paradoksunu çözmek diyelim buna. Önce, sizin etki alanınız içinde ki yani gözünüzün önünde olup bitene müdahale mesela. Kalem seninse, senin etki alanının dışına çıkmasına ve başka ellerde dolaşmasına izin vermemek mesela. Elinde olanı kendi tasarrufunla harcamak, kendini başkalarına harcatmamak mesela. Bir şeyler için karar vermeye başlamak mesela. Hepsini yaparken kararlı olduğunuzu göstermek kişisel mutluluğunuzu pekiştirir. Bu noktaya geldiğinizde hem kendinize hem de etrafınızdaki insanlara güven aşılanmış demektir. Sonuca varmak için artık eyleme geçme zamanıdır. Bu güvenle harekete geçtiğiniz her işlev, sizi sonuca ve başarıya taşıyacaktır.
Unutulmamalıdır ki, tersi durumlar hüsrana teslimiyet durumlarıdır. Her hal kimse kendini hüsranda görmek istemez.
Bu sebepledir ki, karar almak ve kararlı olmak önceliklerimizden olmalıdır.
İyi karar, kötü karardan iyidir.
Kararsızlık, kötü karar ihtimaliyle tolere edilemez.

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız