Peki biz hangi bölümü ne kadar kullanıyoruz? Tarihe baktığımız zaman büyük başarılara imza atan insanlar, bilerek ya da bilmeyerek, beynin her iki lobunu da birlikte kullanmışlardır. Kullanmaya başlamadan önce lobları biraz tanıyalım. Beynimiz sağ ve sol olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır.
SAĞ BEYİN: Vücudun sol yanını kontrol eder. Ritim, müzik, bütünü görme, hayâl gücü, hayâl kurma, sentez, renkler ve şekiller, üç boyutlu düşünme, görüntüler sağ beyni ifade edebilen temel kavramlardır. İnsanın daha çok sosyal yönüyle ilgilidir. Sağ beynini daha etkin kullananlar toplumda sosyal kişiliklerdir denebilir. Genel olarak görüntülerle düşünürler. Anahtarı, görüntülerdir. Muhteşem bay S’nin beyninin hangi lobunu daha fazla kullandığını eminim daha iyi anladınız. İyi birer konuşmacıdırlar. Dili en hoş ve çarpıcı şekilde, duygusal ayrıntı ve sembollerle kullanabilirler. Zor ve karmaşık bağlantıları kavrayıp çözebilirler. Birçok farklı şeyi bir anda algılayabilir ve aynı anda çok şey düşünürler.
SOL BEYİN ise vücudun sağ yanını kontrol eder. Sözcükler, listeleme, konuşma, yazma ardışıklık, mantık, sayılar, matematik ve analiz sol beyni ifade eden kavramlardır diyebiliriz. Sol lobu daha fazla kullanan kişiler genelde kelimelerle ve sayılarla düşünür. Yani, sol beynin anahtarı kelimeler ve sayılardır. Yazma işini kelimelerle yaparlar. Zor ve karmaşık işlerde yavaştırlar ve zorlukla ilerleyebilirler. Her şeyi bir anda algılayamazlar. Daha çok ayrıntılarla ilgilenirler. Örneğin, ormandaki bir ağaç onların daha çok ilgisini çeker.
Bir bütün olan beynin bir tarafını daha yoğun olarak kullanıp diğer yarısını ihmal eden insanların yaptıkları işlerdeki performansları da her iki lobu kullananlara göre daha düşüktür.
Örneğin sol ayağını kullanan Fenerbahçeli Emre’yi yada sağ ayağını kullanan Beşiktaşlı Nihat’ı düşünün. Her ikisi de kendi takımında iyi işler yapan oyunculardır. Bunun yanında yeri geldiğinde her iki ayağını da kullanabilen Real Madridli Ronaldo’ya ne dersiniz? Dünyanın en pahalı, en değerli oyuncularından belki de en önemlisi. Yada Barçalı Messi.
Günümüzde uygulanan eğitim sisteminin de etkisiyle ne yazık ki beynimizin yalnızca mantıksal ve sözel bölümü olan sol lobumuzu kullanmaya itiliyoruz. Ve sosyal yeteneklerimizin ağır bastığı sağ lob ne yazık ki ihmal ediliyor. Anaokuluna giden miniklerin yaptıkları resimlere yada anlattıkları hikayelere bakarsanız hepsinde mükemmel bir hayal gücünün olduğunu görürsünüz. Aynı öğrencilere bir de ilkokul 5. sınıfta bakın. Değişen ne?
Ama yapılan araştırmalar her iki lobun da etkin biçimde birlikte kullanılmasıyla harika işler yapılabileceğini ortaya koyuyor. Gelişen günümüz koşullarında, mantık ağırlıklı sol lobla beraber, hayâl gücü, renk, şekil, ritim, bütünü görme gibi fonksiyonları olan sezgisel, üretken sağ lob da kullanılsa, insanların yeteneklerinin ve potansiyellerinin kat kat artacağı ortadadır. Düşünsenize; beynimizin sağ ve sol lobunu, sağ ve sol ele ve ayağımıza benzetelim. Koşu yarışmasına giriyoruz. Sağ el ve ayağımızı bağlıyoruz. Yarış başlıyor. Ve koşmaya başlıyoruz. Sonuç sizce ne olurdu?
Yaptığımız işlerde ve düşüncelerimizde beynimizi tek tarafını kullanmaya mecbur etmek de örnekteki gibi hayat koşusunu başarıyla tamamlamamıza engel olacaktır. Bırakın beyniniz uçsun. Anahtar sizin elinizde. Tek yapmanız gereken kapıları açmak.
Beyninizi bir kale gibi düşünün. Başarısızlık, üzüntü, unutkanlık gibi düşmanlar kaleyi sarmış devamlı saldırıyorlar. Kalenizin içinde de harika yetenekleri olan birbirinden habersiz iki ordu var. Bunların biri sağ diğeri ise sol lobunuz. Bu düşmanları yenmeniz için tek yapmanız gereken yıllardır aynı kalede yaşamalarına rağmen birbirini çok iyi tanımayan sağ ve sol lobunuzu tanıştırmak. Ve aynı düşmanlarla tek çatı altında savaşmalarını sağlamak. Bu iki orduyu etkili bir şekilde kullandığınız zaman ne unutkanlık nede başarısızlık hiçbir düşman size zarar veremez.
Beyninizdeki zincirleri kırıp, beyninizi tutsaklıktan kurtarıp, orada uyuyan dâhiyi uyandırmak için yapmamız gereken en önemli şeylerden biri de hafıza eğitimiyle fotoğrafik bir belleğe sahip olmaktır. Çok nadir bulunan bu yetenekteki kişiler gördükleri nesneleri olduğu gibi hafızalarına alabiliyordu. Özellikle de gizli görevlerde çalışan casuslar bir belgeyi çalmak için muhabir kılığında gidip geziyormuş gibi yaparlar ve belgeleri bir kez gördüklerinde hemen hafızlarına alırlardı. Yada eline geçirdikleri belgeleri hafızalarına aldıktan sonra geride kanıt bırakmamak için genelde kağıtları yerler yada bulunamayacak şekilde imha ederlerdi. Bir gün casusun biri yakalanıp hapse girmişti. Gardiyan onu hücresine bırakıp çıkarken kapıyı kilitlemek için anahtarları çıkardığı sırada genç casus bir anlığına anahtarları gördü. Ve anahtarların şekillerini hemen hafızasına aldı. Daha sonra da hücrede bulunan plastik aynadan aynı şekillerde bir anahtar keserek hapisten kaçtı.
Siz de belki bu yeteneğe sahipsiniz. Ama henüz farkında değilsiniz. Kitaptaki teknikleri kullanarak bu yeteneğinizi ortaya çıkarmaya hazır mısınız? O halde beyin denen bu mükemmel dahiyi harekete geçirmek için beynimizin nasıl düşünmesi gerektiğine geçebiliriz.
Kigeder & Webmasder Yönetim Kurulu Başkanı
Nlp Master Trainer & MCC