Alişan HAYIRLI
Hiç şüphesiz dünya üzerinde Amerika’ya, Avrupa ülkelerine ve İsrail’e kafa tutan, onlara haddini bildiren ilk Devlet Başkanı değil Tayyib Erdoğan…
Daha önceleri Küba Devlet Başkanı Fidel Kastro, Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, Bolivya Devlet Başkanı Morales, Kuzey Kore Devlet Başkanı gibi liderler de ağzına geleni söylemiştir emperyalist ülkelere ve İsrail’e…
Fakat bu ülkelerin stratejik konumları, liderlerinin marjinal ideolojisi, kadim birer medeniyete yaslanmıyor oluşları, üç büyük dinden birine mensup olmayışları gibi sebeplerden dolayı fazla kale alınmıyordu.
Emperyalist ülkelerin sömürüsünden bizim gibi canı yanan mazlum geniş halk kitlelerinin hoşuna gitse de, bu tür “kafa tutmalar” fantezi olmaktan öteye gitmiyordu. Sonuçta onlar, miadı dolmuş bir ideoloji olan komünizmin temsilcileriydi ve kafa tutuşları sembolik bir anlam taşıyordu.
Fakat dünyada ciddiye alınan ilk itiraz İran’dan geldi. İmam Humeyni, Amerika’ya “Büyük Şeytan” dediğinde herkes ciddiye aldı ve dikkat kesildi. Ortadoğu’nun en geniş topraklara sahip ülkesinden çıkan bu aykırı ses, “maalesef” İslam dünyasının ikiye bölünmüş iki mezhebinden biri olan Şii İran ülkesinden geliyordu.
Amerika ve Avrupa ülkeleri, İran’ın Şii oluşunu kullanarak, Sünni dünyada yalnızlaştırmayı ve “kafa tutmanın” tesirini zayıflatmayı başardı. Nitekim İran da ilk başlardaki o sert ve caydırıcı tutumunda zamanla yumuşamaya gitti.
Fakat Tayyib Erdoğan’ın İsrail’e “One Munite” çekmesi, “Dünya beşten büyüktür” demesi, Avrupa’yı “ikiyüzlülükle” suçlaması, Şii ve Komünist liderlerin çıkışına benzemezdi.
Sünni ve Müslüman bir liderdi. Daha 100 yıl öncesine kadar dünyanın en büyük İmparatorluğu olan Osmanlı Devleti’nin mirasçısıydı. Dünyaya yön veren belli başlı medeniyetler arasında en güçlüsü olan İslam medeniyetinin önemli bir temsilcisiydi. Dahası Batı için hayati önem taşıyan stratejik bir ülkenin Cumhurbaşkanıydı… Balkanlar, Afrika, Kafkaslar, Ortadoğu, Asya ülkeleri Türkiye’nin ağzına bakıyordu.
Tarihin yönünü değiştirme riski, bölge için uygun görülen planlar açısından tehlike taşıyordu. Bu çıkış, üç komünist liderin bir Şii imamının çıkışına benzemezdi.
Tehlike çok büyüktü.
Üstelik Tayyib itirazını daha da yükseltiyor, her itiraz ettikçe daha da güçleniyordu. Eğer bu aykırı ses bir an evvel susturulmaz, “terbiye” edilmez ise diğer ülkeler için emsal teşkil edebilir, özendirici olabilirdi.
Bu yüzden başına bir çorap örülmesi, haddinin bildirilmesi elzemdir.
Şimdi bugün itibariyle dünya üzerinde “dayak atılması gereken” liderlerin başında gelmektedir Tayyib Erdoğan!
Tayyib’in itirazları, kafa tutuşları iç kamuoyuna yönelik, seçmen tabanını konsolide etmeye, iktidarını pekiştirme matuf gibi görünmüyordu. Öyle de olsa bu tahammülü zor, kabul edilmez aykırı bir sesti.
Çözüm sürecine yönelik suikastlar, Paralel İhanet Çetesi’nin alelacele devreye sokulması, çapulcuların kışkırtılması… İşte bunların hepsi, bu aykırı sesi susturmaya yönelik başarısızlıkla sonuçlanan küresel planlardı.
Tayyib bu dik duruşunu, yürekli çıkışını sürdürdüğü müddetçe şunu iyi bilin ki, Türkiye’nin başına daha çok çorap örülmek istenecektir.
Ancak biz inanıyoruz ki, mazlumların tek umudu olan bu ses, Allah’ın inayeti ve halkımızın feraseti ile daha gür çıkacak ve bütün bir coğrafyada dalga dalga yayılacaktır.