Ekmek İçin Bakkal

0
800

 

Sabah erkenden uyanmıştım. Yaz günü olmasına rağmen güneşten bile erken davranmıştım. Doğuya bakan odama güneşin gözleri kırpıştıran ışınları girmeden önce, kirpiklerim aralanmıştı.

Gün uzun olacaktı. Erken başlanan gün çabuk bitmezdi ki zaten!

Rahat kıyafetler giymeli, dişler fırçalanmalı ve hemen evden çıkıp sandık görevlisi olduğum okulun yolunu tutmalıydım!

Okula o kadar erken gitmiştim ki, oylamanın yapılacağı sınıfta ben, keyfim ve kahyasından başka kimse yoktu. Çok beklemeden sandık başkanı geldi. Oylamanın yapılacağı sınıfın yönlendirmelerini astık. Diğer üyeler de gelince zarfları ve oy pusulalarını sayıp, mühürlemeye başladık.

O mühürleme işi nasıl yorucu bir işmiş! Mührü mürekkepli süngere bastır, ardından zarfların üstüne vur… Bu işlemi yüzlerce kez yaptıktan sonra parmak uçları mor oluyormuş, tecrübeyle sabit!

Yerel yönetim seçimlerinde müşahitlik yapmıştım ama ilk defa sandıkta asil üyeydim. Bu seçimde görev alırken insanları da incelemeyi ve tepkileri ölçerek yazmayı çok istiyordum. İşte gözlemlerim:

· Cumhurbaşkanlığı seçimi yaz mevsimine denk geldiği için katılım o kadar az olmuştu ki, sıra bile olmadan, gelen kişi hemen oyunu kullanıyordu.

 

· “Oy ve Ötesi” adlı sivil toplum kuruluşu sandıklarda oy verme ve oy sayılma işlemlerinde Yerel yönetim seçimlerinde büyük katkı sağlarken, bu seçimde derneğin bir tane bile müşahidinin olmaması düşündürücüydü.

 

· HDP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş sayesinde daha önce hiç görmediğim kadar çok HDP müşahidi gördüm.

 

· Oy kullananlardan bazıları zarfı yalama işlemini abartmış, zarf suya düşmüş gibi buruş buruş olmuştu. Öyle bir iştahlı yalamaydı ki, canım dondurma çeker gibi zarf yalamayı çekti.

 

· Kimliği cüzdanına sığmadığı için kimliğini kesenleri gördüm ya ölsem gam yemem! Yıllardır bildiğim nüfus kağıdını kenarlarını kesip kartvizit boyutuna getirdikleri için uzun uzun incelediğimde bir de azar işittim: “Hiç böyle bir şey görmedin mi? Cüzdanıma sığmıyordu kestim!”. Ben de şöyle düşündüm: “Heee çok kullanışlı bir işmiş. Ben de pasaportumu ortadan ikiye ayırayım, sayfası çok fazla olduğundan ağırlık yapmasın. Bakalım sınırdan geçecek miyim?”

 

· Yaşlı bir kadın geldi. Oy pusulası üzerindeki fotoğraflara baktıktan sonra, “Fotoğrafta bile yakışıklı! Buna oy verilmez de kime verilir?” dedi. Kimi kastettiğini soramadım. Zaten fotoğraftakilerin hiçbiri tipim değildi. Tipe göre oy verilse George Clooney ABD Başkanı olurdu.

 

· Bir de delinin biri bir kuyuya taş atmış, yüz akıllı çıkaramamış misali, kalemi yanında olup çok bilmiş gibi görünenler vardı. Neymiş, bizim verdiğimiz kalemle atılan imza çıkıyormuş, onlar da kendi kalemlerini getirmişler. Hadi kalem çıkıyor diyelim, sandıkta en az üç parti üyesi varken, uçan kalemli oylar kime gidecekti ki? Bu söylentiyi kim çıkardıysa eğlendiği kesindi.

 

· Oyları sayarken Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafının üzerine “Berkin ölmedi” yazılı bir oy pusulası çıktı. Vatandaşın üşenmeyip, evinden çıkıp kimliğini ibraz ettikten sonra geçersiz sayılacağını bile bile bu oyu vermesini şaşkınlıkla karşıladım. Protesto ediyordun da, kimi neye karşı ediyordun? Oy hakkın varken işin gücün yok muydu da resim sanatını konuşturuyordun?

 

Nitekim oylar sayıldı. Benim görev aldığım sandıkta açık ara Ekmeleddin İhsanoğlu çıksa da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu. Ben de ekmek için Ekmeleddin yerine bakkala gitmeye karar verdim.

 

*

Seren Muyan <serenuyan@gmail.com>

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız