Sınav Günlüğünden Yansımalar

0
1051

Girdiğimiz sınavları kazanmak da var kaybetmek de. Yeter ki, başarısızlığı kaderimiz olarak algılamayalım. Seda yeni bir güne, penceresinden odasına yansıyan güneşin altın sarısı ışıklarıyla uyandı. Küçük pencerenin güneşliği kapalı olmasına rağmen…

 

 

Yusuf YEŞİLKAYA
yusufyesilkaya@gmail.com www.yusufyesilkaya.com

Seda yeni bir güne, penceresinden odasına yansıyan güneşin altın sarısı ışıklarıyla uyandı. Küçük pencerenin güneşliği kapalı olmasına rağmen güneş arsızlık yaparak odanın içine süzülüyordu. Güneş ışıklarından rahatsız olan Seda, yataktan kalkmak istemediği için yorganın içine gömülüyordu. Güneşe inat Seda da yaramazlık yapıyor, hayata kafa tutuyordu. Yorganın altında nefessizlikten boğulacak gibi oldu ve başını dışarı çıkardı. Kendi kendine söylenmeyi de ihmal etmedi:

—Şimdi kalkıp ne yapacağım? Yine aynı kitaplar, mide bulandıran sorular. Üffff! Çalışıyorum, çalışıyorum olmuyor.

Seda, öğretmenlik bölümünden mezun olmuş atanmayı bekleyen bir gençti. Hayalleri vardı. Öğretmen olmak, öğrenciler yetiştirmek istiyordu. Ama KPSS’de bir türlü istenen puanı alamıyordu. Her sınava girişinde yeni bir hayal kırıklığı yaşıyor ve hayatı her geçen gün zorlaşıyordu. Hele bu yaştan sonra anne ve babasından harçlık istemek daha doğrusu harçlık isteyememek çok zoruna gidiyordu.

Seda, tıpkı üniversite sınavına hazırlandığı gibi KPSS’ye hazırlanıyor, bir sonraki sınavda başarılı olabilmek için dershaneye gidiyordu. Anne ve babası, çocuklarının zaten üzgün olduğunu gördükleri için, Seda’nın moralini bozacak sözlerden ve davranışlardan sakınıyorlardı. Babası dershane taksitlerini, kızının haberi olmadan ödüyor, annesi ise harçlığını çaktırmadan cüzdanına bırakıyordu. Yatağın içinde kıvrılıp dururken anne ve babasını düşündü.

—Allah’tan beni anlayan, hayatımı kolaylaştıran bir ailem var dedi.

Ailesine beslediği minnet duyguları ile yataktan kalktı. Annesi Melahat Hanım, çoktan kalkmış, kahvaltıyı hazırlamıştı. Kızının haline çok üzülüyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Seda’yı görünce güler yüzle kızına yöneldi:

—Günaydın güzel kızım!

—Günaydın anneciğim.

—Kahvaltı hazır kızım.

—Sağol anneciğim. Ben senin hakkını nasıl öderim bilmiyorum ya!

—Ne hakkı yavrum? Ben anneyim, anne!

—Canım annem benim!

Anne kızın birbirine sarılması ile sabah sabah duygusal ortam oluşmuştu. Metin Bey, eşi ile kızını sarmaş dolaş görünce söze karıştı:

—Ya hadi, beni kıskandırmayı bırakın da kahvaltımızı yapalım.

Ailece kahvaltı sofrasına oturdular. En büyük servetin, güçlü bir aile bağı olduğunun farkındaydılar. Gerçekten bu evde herkes birbirini çok seviyordu. Kahvaltıdan sonra Seda, odasına çekildi. Dershaneye gitmesine daha iki saat vardı. Sınava hazırlık kitaplarını açtı ama nereden başlayacağını bilmiyordu. Tuğla kalınlığındaki kitabın sayfalarını rastgele çevirmeye başladı. Bir sayfanın altındaki yazıya ilişti gözü. Bu yazı diğer yazılardan farklı karakterde ve koyu renkle yazılmıştı:

“Gideceği yönü belli olmayan gemiye, hiçbir rüzgâr fayda etmez.” Aslında bu sözü daha değişik yerlerde okumuştu ama sanki ilk defa okuyor gibi etkilenmişti. Kollarını dirseklerinden masaya yasladı ve başını iki elinin arasına aldı. Bir karar vermesi gerekiyordu. Ya bu şekilde söylenerek, hayattan şikâyet ederek yaşayacaktı ya da planlı ve esaslı bir çalışma ile amacına ulaşacaktı. İçinde bulunduğu duruma mazeretler üretmek çok kolaydı. Kolay yolu tercih ettiğinde sıkıntıları çözülmüyordu. Ani bir sıçrama ile anne ve babasının yanına gitti.

—Canım anneciğim, canım babacığım! Kızınız size söz veriyor, bu sınavı kazanacağım. Artık ümitsizliğe, çaresizliğe son! Bu sınavı ya kazanacağım ya kazanacağım!

Metin Bey ve Melahat Hanım, hem çok şaşırdılar hem de çok sevindiler.

—İnşallah kızım, inşallah yavrum.

Seda tekrar odasına çekildi. Neye nasıl çalışacağını, hangi derse ne kadar zaman ayıracağını planladı. Kendisini tamamen kazanmaya konsantre etti. Yapamadığı sorularla moralini bozmak yerine, yapabildiği sorulardan başlayarak moralini yüksek tuttu. Sınava hazırlık sürecinde özel zevklerinden ödün verdi. Keyfî isteklerini biraz erteledi. Çok sıkı çalıştı.

Sınav günü geldiğinde aklında bir tek kazanmak vardı:

—Girelim şu sınava da bu iş bitsin artık!

Metin Bey ve Melahat Hanım, kızlarını karşılarına aldılar ve özel bir söz söylediler:

—Canım kızım, bu sınava çok çalıştığını, çok emek verdiğini biliyoruz. Senin başaracağına inancımız tamdır. Ama sen bizim kızımızsın. Bize sen lazımsın. Sakın ola ki kaybederim diye üzülme. Bizim için üzülme. Biz seni çok seviyoruz.

Sınava girdiğinde heyecanlanmamaya özen gösterdi. Kendi kendine soğukkanlı olmayı telkin etti. Bütün soruları ayrı bir titizlikle yanıtladı. Süreyi çok güzel kullandı. Son kontrollerini yaptı ve cevap anahtarını salon görevlisine teslim etti. Sınavdan çıktığında kendisini bir kuş gibi hafif hissediyordu. Sınava girdiği okulun bahçesinde anne ve babası Seda’yı bekliyorlardı. Sanki sınava kızları değil de kendileri girmiş gibiydiler. Seda’nın geldiğini görünce meraklarını gizleyerek kapıya doğru yöneldiler. Büyük bir sevgi ve şefkatle kızlarına sarıldılar.

—Geçmiş olsun yavrum!

—Sağol anneciğim, sağol babacığım. Süpeeer, süperdi.

—Biz biliyorduk zaten başaracağını, sana hep güvendik, inancımızı hiç yitirmedik.

Öğle vakti gelmişti. Metin Bey, arabayı güzel bir restoranın önünde durdurdu ve kızlarının başarısını öğle yemeği ile kutladılar.

Sınav sonuçları açıklandığında Seda’nın puanı ilk 10’un içindeydi. Yapılan ilk atamada tayini çıkmıştı. Metin Bey, Melahat Hanım ve Seda, aile olarak birbirlerine kenetlenmenin ve hedefe odaklanmanın gururunu yaşıyorlardı.

Sosyal yaşamda birçok esaslı sınavla karşılaşabiliriz. Bu sınavların adı bazen SBS olur bazen ÖSS. Aslında adının ne olduğu çok önemli değil. Önemli olan, bu sınavlar karşısında bizim tutumumuzdur. Girdiğimiz sınavları kazanmak da var kaybetmek de. Yeter ki, başarısızlığı kaderimiz olarak algılamayalım. Başarısız olduğumuz sınavları bizi sonuçlara götüren tecrübeler olarak gördüğümüzde farklı bir bakış açısı ortaya koymuş oluruz. Hayatın kendisinin bir sınav olduğunu düşünerek, her sınavı kaybedilecek engel olarak görmek yerine kazanabileceğimiz bir zafer olarak görebilmeliyiz. Olumlu düşünce ile birlikte esaslı bir çalışma çok işe yarayacaktır.

Bir sınava defalarca öylesine girmek yerine bir defa adam gibi hazırlanarak girmek daha mantıklı bir yaklaşımdır. Adam gibi hazırlanıp başarısızlıkla sonuçlanan sınavlarımızda ise sahip çıkacağımız en kıymetli servetimiz umudumuz olacaktır.

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız