Merhaba sınava girecek sevgili dostum; Biliyorum, sisteme, sınavlara, öğretmenlere isyan ediyorsun. Haklısın da… Sistem sağlıklı değil. Birçok eksiği ve yanlışı var. Gel birlikte isyan edelim o zaman:
“Dersler çok zor!”
“Öğretmenler çok ödev veriyor!”
“Konular çok ağır!”
“ÖSS saçma ve öğrenciye işkenceden başka bir şey değil!”
“Zaman çok az!”
“Bu haksızlık!”
“Sınav sistemi tamamen yanlış!”
“Neden kimse bu konuda bir şeyler yapmıyor?”
Hatta gel istersen abartalım:
“Ben bu ÖSS’nin…”
“Ben bu ÖSS’yi icat edenin…”
Oh be! Rahatladın değil mi? Deşarj oldun. Kustun kinini ve öfkeni.
Peki, canım dostum, bu sözler eşliğinde gerçekleşen isyanının, senin üzerindeki uzun vadeli sonuçlarını hiç düşündün mü?
İsyanın amacı, var olan düzenin değişmesidir. Ama her isyan değişimi yaratmaz. Deşarj olmak ve isyan etmek için edilen isyanla, değişimi gerçekleştirmek için mücadeleyi yaratan arasında çok önemli bir fark vardır. Birinci tür, üniversitedeki arkadaşlarımın başına gelen gibi, kişinin kendini tüketirken, ikincisi onu dileğine ulaştırır.
Şimdi sor bakalım kendine? Senin isyanın hangi türden? Şu anda sistemi değiştirecek güce, konuma ve paraya sahip misin? Eğer değilsen bil ki sen, birinci tür bir isyan içindesin.
Şimdi ÖSS’ye ve sisteme, etkili küfürler eşliğinde isyan ettiğinde, bir rahatlık hissediyor olabilirsin. Bu kısa vadede oldukça kârlı görünüyor. Ama uzun vadede kendi yapabilme, başarabilme ve kazanabilme gücünü eritiyorsun.
Bunu bir banka gibi düşün. Kasasında senin potansiyelin, inancın, başarın ve azmin var. Ve aslında sen o kasayı tıka basa dolduracak her şeye sahipsin. Ama her isyan ettiğinde, kasandan harcama yapıyorsun. Çalışanların işlerini daha çok aksatıyorlar; çünkü bankanın politikasındaki çelişki onları işlerinden soğutuyor.
Amaçları senin ÖSS’deki başarın için, kasayı hep dolu tutabilmek. Ama sen isyan ettikçe, onlar kendilerine şu soruyu soruyorlar: “Biz ÖSS için birikim yapıyoruz, ama patron ÖSS’ye gıcık kapıyor. Bu ne perhiz, ne lahana turşusu?”
Ve böylece kasan gitgide boşalıyor. Her isyanınla birlikte birikimlerini de kaybediyorsun. Yani sana içi para dolu bir kasa verseler, “Ne bu yaaa!” deyip fırlatıp atar mısın? E isyan ettiğinde yaptığının bundan ne farkı var? Sen “başarı” kasanı boşa harcayarak, ileride yapacaklarınla, içini parayla ve mutlulukla dolduracağın birçok kasan olma şansını da yok ediyorsun.
Yok, dostum, beni buna inandıramazsın. Bu kadar saf olabileceğine dünyada inanmam. Belki bugüne kadar böyle davranmış olabilirisin, ama bunun sebebi “boş isyanın” sana ne yaptığını fark etmiyor olmandı. Ama sen bugünden sonra bunu fark edecek akla ve mantığa sahipsin; çünkü artık biliyorsun ki, her isyan ettiğinde geçici olarak rahatlasan da aslında zihnini sınavdan uzağa sürüklüyorsun.
ÖSS ve Üniversite Arasındaki Köprü Nasıl Geçilir, Bekçi Nasıl Aşılır?
Bir insan kabul etmediği bir şey uğruna tüm gücüyle mücadele edebilir mi? ÖSS’ye isyan edip kabullenemediğinde, zihninin tüm gücünü kullanabilmeyi bekleyebilir mi? Çalışma isteğinin gelmesini, dikkatini odaklayabilmeyi, başarılı olabilmeyi umabilir mi?
Elbette hayır. Bunu biliyorsun. Eğer mücadele edeceğin şeyden hoşlanmıyorsan, doğal olarak her şey sana sıkıcı ve zoraki gelecektir.
Sana ÖSS’yi sev demiyorum. Ama o, hayal ettiğin üniversitenin kapısında bekleyen bir bekçi. O kapıdan girmek istiyorsan, “Ne kardeşim bu ya! Buraya da bekçi dikilir mi?” demek yerine, bekçinin varlığını kabullenmek zorundasın. Yani köprüyü geçene kadar, ayıya dayı diyeceksin! Sonra ayıyı da avlamak, köprüyü de yıkmak serbest!
Beni yanlış anlama. Sana kesinlikle, sisteme boyun eğ, kuzu gibi ‘me’le demiyorum. Sonuçta benim yaptığım iş de sisteme aykırı. Öyle desem bana sorarsın; “Kabullen diyorsun, ama sen sistemden farklı işler yapıyorsun?” diye.
Eğer sen, sistemin doğru olmadığına yürekten inanıyorsan, onu değiştirmek için önce onun bir parçası olmak zorundasın. Onunla bütünleşmeli, uyum içinde onun gerekliliklerini yerine getirmelisin; çünkü parçası olmadığın bir şeyi değiştiremezsin. O sistemde var olmalı, onu özümsemeli, onu yaşamalı, güçlü ve zayıf yanlarını bilmeli ve içinde güçlü bir konuma geldikten sonra değiştirmek için harekete geçmelisin. İşte bu, gerçek isyandır. Eğer şu andaki isyanında gerçek amacın sistemi değiştirmekse, o zaman ÖSS için herkesten daha fazla çalışmalısın.
Üniversiteyi kazandığında, herkesten daha çok sarılmalısın ona. İş hayatına atıldığında, herkesten daha az uyumalı ve daha çok emek harcamalısın. O zaman merdivenleri tırmanırsın ve zirveye ulaştığında arzuladığın değişimi yaratarak, kendini alkışlayabilir ve alkışlanabilirsin. Tarihe baktığında “büyük adamların ve kadınların” yaptığının aynen bu olduğunu görürsün.
Bugün yaşadığın Cumhuriyet’i kuran Atatürk’ü düşün. Başta o da karşısında olduğu sistemin bir parçasıydı. O sistemin içinde büyüdü. Boş yere isyan etmek yerine, sistemin isteklerini yerine getirdi, onun içinde güçlendi ve sonra gümm, istediği değişimi yarattı. Koca bir ulusun kaderini değiştirdi.
“Yok valla, o kadarını gözüm yemiyor. Uğraşamam. Sen yapmam gerekenleri anlatırken bile, benim yüreğim daraldı” mı diyorsun? Tamam öyleyse. O zaman sen de değiştirme işini başkasından bekliyorsan, en azından isyan etmeyi bırak. Bu, kendine yapacağın en güzel iyilik olacaktır. Değiştirmek yerine rahatlamak için isyan ediyorsan, bil ki bu yaşadığın rahatlık zihnindeki bir aldatmacadır. Rahatladığını hissederken, öte yanda, zihnini çalışmanın, kazanmanın ve hedeflerine ulaşmanın tam aksi yönüne programlıyorsun.
Ama sen artık bunların farkındasın, değil mi? Hâlâ farkına varamadıysan aşağıdaki satırları oku. Okudun ama yine de fark etmemesi konusunda ısrarcıysan, yapılacak başka bir şey yok. Başına istemediğin felaketler geldiğinde farkına varacaksın nasılsa, ama küçük bir farkla: Artık Çok Geç Olacak!
İsyan mı Kabul mü?
Sınavın daha uzun yıllar var olmasını mı istiyorsun,
ÖSS’ye isyan et!
Her gün para sıkıntısı mı çekmek istiyorsun?
ÖSS’ye isyan et!
Sevdiğinle acı çekmek mi istiyorsun?
ÖSS’ye isyan et!
Hep başkalarına imrenmek mi istiyorsun?
ÖSS’ye isyan et!
İstemediğin bir işi, az bir maaşla yapmak zorunda mı kalmak istiyorsun?
ÖSS’ye isyan et!
Başka insanlara muhtaç olmak mı istiyorsun?
ÖSS’ye isyan et!
“Biz sana demiştik” sözünü en yakınlarından, her gün duymak mı istiyorsun?
ÖSS’ye isyan et!
Geriye dönüp, “Keşke…” mi demek istiyorsun?
ÖSS’ye isyan et!
Hayal ettiğin her şeye veda etmek mi istiyorsun?
ÖSS’ye İSYAN ET!
Sınavın kaldırılmasını mı istiyorsun?
ÖSS’yi kabul et!
Mutlu olmak mı istiyorsun?
ÖSS’yi kabul et!
Çok para kazanmak mı istiyorsun?
ÖSS’yi kabul et!
Hayalindeki mesleği mi yapmak istiyorsun?
ÖSS’yi kabul et!
İstediğin her şeyi almak mı istiyorsun?
ÖSS’yi kabul et!
Dünyayı dolaşmak mı istiyorsun?
ÖSS’yi kabul et!
Büyük bir iş adamı/kadını mı olmak istiyorsun? … .
ÖSS’yi kabul et!
Son model arabanla sokakların tozunu dumana mı katmak istiyorsun?
ÖSS’yi kabul et!
Kahvaltı için, özel uçağına atlayıp, Paris’e gidip, öğlen yemeğini de İtalya’da mı
yemek istiyorsun?
ÖSS’yi kabul et!
2 + 2’nin 4 etmediğini kanıtlamak mı istiyorsun?
ÖSS’yi kabul et!
Büyük aşkını bulup pembe panjurlu evinizde mutluluk içinde bir hayat sürdürmek mi istiyorsun?
ÖSS’yi kabul et!
İstediğin her şeyi elde etmek için, önce
ÖSS’yi KABUL ET!
ÖSS’ye Girecek Dostuma İçten Bir Mektup / İmza: Görmüş Geçirmiş Biri
Z. Müge KASAROĞLU – Bülent ŞENYÜREK
www.gencgelisim.com