Okuyucularımdan bir hanım yazılarımdan birini sınav kaygısına ayırmamı istedi. Eğitim çağında milyonlarca çocuğumuz olduğuna göre kaygı konusu gerçekten de çok önemli ve üzerinde durulması gereken bir konu. Bu nedenle bu hafta bu konuyu işlemeye çalışacağım.
Ayşe ofisime geldiğinde sınav kaygısını çok yoğun yaşayan 18 yaşında bir genç kızdı. Bir önceki yıl üniversite sınavını kazanamamıştı ve bu yıl bir dershaneye devam ediyordu. Dershanedeki deneme sınavından önceki akşam çok ciddi kaygı belirtileri ortaya çıkıyordu. O kadar kaygılanıyordu ki ders başına oturamıyor, odasında sürekli dolaşıyor ,kalp çarpıntıları çekiyordu. ‘Bazen öyle oluyor ki nefes alamadığımı hissediyorum. O kadar ki soğuk havalarda bile pencereyi açıp nefes alma ihtiyacı hissediyorum. O gecem çok kötü geçiyor. Bırakın ders çalışmayı uyku da uyuyamıyorum.’ Diyordu. Ayşe’ninki çok ciddi bir bunaltı hali idi.
Peki Ayşe’yi bu kadar bunaltan bu ‘kaygı’nedir? Kaygı aslında çok insani bir duygu. İnsan var olduğundan beri kaygı da var. Kaygı ilk insanı vahşi hayvan saldırılarından kurtaran bir alarm sistemi işlevi görüyor. Aslında iyi bir amacı var: İlk insanı saldırılara karşı uyanık tutuyor. Ama bu çağda genelde görülebilir bir düşman yok ama hala bir alarm sistemimiz var. Şimdi, bu alarm sistemi görünmeyen bir düşmana karşı savaşmak zorunda. Bu düşman sınava girmek, işsiz kalmak, arkadaşlarımız tarafından hayal kırıklığına uğratılmak gibi pek çok şey olabilir. Kaygı bizi korur demiştik, ama kaygı verici etken miktarıyla bizde yarattığı kaygı miktarı arasında ciddi orantısızlık olursa Ayşe’de olduğu gibi nefes almak için pencere açmak zorunda kalabiliriz.
Burada sınav kaygısı üzerinde durmak istiyorum:
Türkiye’de gerek SBS gerek ÖSS sınavları sanki bir ‘kişilik ölçümü’ yerine geçmektedir. Aileler ve çevre için sınav kazanmış genç sanki hayatta ne istediğini bilen, akıllı, ahlaklı, hayırlı evlat gibi değerlendiriliyor. Aslında sınav başarısı bunlardan hiç biri anlamına gelmez. Çocuğun yeterli zekası olduğunu ve çalışma yöntemlerini iyi bildiğini gösterir ama iş başarısını, hayat başarısını, mutluluğu kesinlikle garanti etmez. Ama çocuk geleceğine projeksiyon yapamadığından sınavda başarısızlığı aptal ve kötü evlat olmakla özdeşleştirir. Bu durumda da ailesine layık bir evlat olmayacağı kaygıları onu paniğe sürükler. Sınav sırasında bir soruyu yapamayıp o soruda fazla zaman geçirdiğinde diğer sorulara zaman kalmayacağı kaygısına kapılır. Aklından ‘Aileme layık bir evlat değilim. Bunu başaramazsam onları rezil edeceğim.’ gibi düşünceler geçmeye başlar. Varın bundan sonrasını siz düşünün. Bu durumdaki bir öğrencinin sınav sorularına konsantre olması ve sınavının iyi geçmesi mümkün mü?
Bana sınav kaygısı konusunu soran okuyucum da dahil bu konuda velilere düşen en önemli görev; çocuğunuzun sınava hazırlanabilmesi için gerekli test kitaplarını almak, eğer gerekiyorsa dershaneye göndermek ya da özel öğretmen tutmaktır. Ama eğer evinizde kavga ortamı varsa, ilgisiz bir anne ya da baba iseniz ve SBS veya ÖSS sınavına gelinceye kadar çocuğunuza kendi ders çalışma tekniklerini (Altını çizerek çalışma , özet çıkarma, sesli okuyarak tekrar etme, yazarak çalışma v.s) kazandırmadı iseniz lütfen dershaneden çok şey beklemeyin. Çünkü çocuğunuz dershanenin sorumluluğu değil, sizin sorumluluğunuz. Ailelerin çokça yaptıkları yanlışlardan biri de çocuklarına ‘hayatta en önemli şey’in girecekleri sınav olduğu izlenimini verecek şekilde ( Ne yanlış bir izlenim! ) çocuklarının spor ve sanat faaliyetlerine ve arkadaşlarıyla gezip eğlenmelerine izin vermemeleri. Halbuki böylelikle ‘hayattaki en önemli şey’le ilgili panik duygularını arttırıyor ve sınav sırasında ‘Bunu kazanamazsam ben bir hiçim’ düşüncesinin sınavlarını mahvetmesine neden oluyoruz.
Ailenin otoriter ve baskıcı yaklaşımının yanı sıra okul yönetiminin otoriter ve baskıcı tutumu, öğretmenlerin bıkkın, ilgisiz ve anlayışsız tutumu çocuklarda ‘değersizlik’ ve ‘başarısızlık’ düşüncelerini arttırmaktadır. Ofisime gelen öğrenciler ‘Eğer derslerimde başarılıysam kendimi değerli, değilsem ezik hissediyorum.’ ‘Kendimi zaman zaman sinirli ve yalnız hissediyorum.’Demektedirler.
Sınav kaygısı ile ofisime gelen gençler olduğunda önce aileleriyle bir görüşme ayarlıyoruz. Bu görüşmede ailenin ve okulun çocuğun kaygısını tetikleyecek yanlış tutumlarını bulmaya ve bunların yerine doğru tutumları koymaya çalışıyoruz. Öğrenci ile ise ders çalışma tekniklerini ve buradaki olası hataları konuşuyoruz. Kendisini sınav sırasında kaygılandıran biraz önce söz ettiğim‘olumsuz otomatik düşünceleri’ bularak onların yerine olumlu düşünceler koyuyoruz. ‘Hayalleme’ tekniğini kullanarak sınav öncesi dönemi ve sınav gününü olduğu gibi yaşamasını sağlıyor ve o an yaşayabileceği paniğe karşı önceden taktikler geliştirmeye çalışıyoruz.
yazan: Psk.Dnş.Özden ŞENKOYUNCU