Bazen hayatın bizi tükettiğini hisseder; yılgın, yorgun ve ümitsiz bir hale düşeriz. Peki hayat bizi nasıl tüketmektedir, nasıl olur da bu tükenişin farkına varmayız! İşte bu sorulara cevap olacak mükemmel bir yazı. Bu yazıdan sonra 'tükenişe bir dur dememin zamanı geldi' deyip harekete geçen herkese bizden kocaman alkışlar.
Tükenme, vücudun devamlı "mücadele ve kaçma" safhasında kalarak, sürekli fazla stres yaşamasıyla ortaya çıkar. Kendini depresyon, anlam kaybı, sağlığın, işin ve kültürel ilişkilerin bozulmasıyla gösterir. Tükenmeye yaklaştığınıza dair dört önemli belirti vardır. Birincisi Aşırı Meşguliyettir. Çok mu meşgulsünüz? Başka bir değişle hayatınızı "Sıradaki" kelimesiyle mi yaşıyorsunuz? Günlerinizi yapılacaklar listesi hazırlamakla ve listedeki işleri ardı ardına bitirmek için koşuşturmakla geçiyor, ama yine de akşamları, gün boyu yaptığınız işleri nasıl yaptığınıza şaşırıyorsanız bu, yaklaşmakta olan bir tükenişin ön belirtisidir.
Barbara J. Braham
Harekete geçmek için tükenmeyi beklemeyin!
Bazen hayatın bizi tükettiğini hisseder; yılgın, yorgun ve ümitsiz bir hale düşeriz. Peki hayat bizi nasıl tüketmektedir, nasıl olur da bu tükenişin farkına varmayız! İşte bu sorulara cevap olacak mükemmel bir yazı. Bu yazıdan sonra 'tükenişe bir dur dememin zamanı geldi' deyip harekete geçen herkese bizden kocaman alkışlar.
Tükenme, vücudun devamlı "mücadele ve kaçma" safhasında kalarak, sürekli fazla stres yaşamasıyla ortaya çıkar. Kendini depresyon, anlam kaybı, sağlığın, işin ve kültürel ilişkilerin bozulmasıyla gösterir. Tükenmeye yaklaştığınıza dair dört önemli belirti vardır. Birincisi Aşırı Meşguliyettir. Çok mu meşgulsünüz? Başka bir değişle hayatınızı "Sıradaki" kelimesiyle mi yaşıyorsunuz? Günlerinizi yapılacaklar listesi hazırlamakla ve listedeki işleri ardı ardına bitirmek için koşuşturmakla geçiyor, ama yine de akşamları, gün boyu yaptığınız işleri nasıl yaptığınıza şaşırıyorsanız bu, yaklaşmakta olan bir tükenişin ön belirtisidir.
Eğer aşırı meşguliyet tuzağına düştüyseniz, 'varolmaktan' vazgeçmek zorunda kalırsınız. Bunun anlamı, vücudunuzun bir toplantıda veya bir randevuda hazır bulunuyor gözükmesine karşın, kalan kısmınızın başka bir yerde olmasıdır: Mesela kendinizi bir önceki toplantıda unutmuş veya çoktan bir sonraki işe geçmiş olabilirsiniz. Artık duygusal, zihinsel ve ruhsal olarak orada değilsinizdir. Sonuç olarak hayatın zenginliğini, çeşitliliği elden kaçırmaya başlarsınız. Her şey aynı gelmeye başlar. Bir önceki veya bir sonraki müşterileriniz aslında sizin için bir fark yoktur. Aynı problemleri daha önce de işitmişsinizdir ve artık hiçbir şey size taze ve canlı gelmez; çünkü siz de canlı değilsinizdir artık. Varolmak iletişim halinde olduğunuz kişiyle ilişki kurma biçiminizdir. Varoluşunuzu anlık bir çözüm adına veya "yapılacaklar" listesindeki bir işi daha halletmek için kurban ettiğinizde, kendinizi kurban etmeye ilk adımı attınız demektir.
Aşırı meşguliyet durumu sürdükçe gereken işlerin girdabına öyle bir kapılırsınız ki, farkında bile olmadan tükenmenin ikinci ön safhasına geçersiniz: Mutluluğun Ertelenmesi. Ailenize geç saatlere kadar çalışmanız gerektiğini veya işleri yetiştirmek için cumartesi günü birkaç saat işe gitmeniz gerektiğini söylediğiniz ilk zamanlarda bir şeyleri kaybetmekte olduğunuzu hissedersiniz. Fakat kısa zaman içinde kendi kendinize, birkaç mektuba daha cevap vermenin veya mesleki bir dergiyi gözden geçirmenin spor yapmaktan, dostlarınızla görüşmekten veya sosyal aktivitelere katılmaktan daha iyi olduğunu söylemeye başlarsınız. Kendinize, bu kadar baskı altında olmadığınız başka bir zaman, bu faaliyetlerle uğraşacağınıza söz verirsiniz. Fakat gerçekten tükenmeye yaklaşmışsanız "sonra" hiçbir zaman gelmez. Kendinizi yenilemenizi sağlayacak faaliyetleri, eğlence ve mutluluğu erteleme yaklaşımı artık bir istisna değil, normal davranışınız olur.
Yapılması gereken önemli işler yüzünden kendinize bakmayı bıraktığınız zaman tükenmenin üçüncü belirtisi kendisini gösteriyor demektir. Bu, hayatı 'yapılması gerekenler'e göre yaşama yaklaşımıdır. Kendinizden beklentileriniz birden artar. Artık önemli olanla olmayanı ayırt edemez ve kendinizi her şeyi yapmak zorunda hissedersiniz. Başkalarının hakkınızda ne düşündüğü konusunda çok daha hassas olursunuz. Kendinizi memnun etme imkanını kaybettiğiniz için, tüm diğer insanları memnun etmek gibi imkansız bir işe kalkışırsınız.
Bunun ilerisinde tükenmenin dördüncü ön belirtisi ortaya çıkar: Ufkunuzu Kaybetmek. Bu safhaya girdikten sonra her şey acil ve önemli görünmeye başlar. Çevreniz krizler ve taleplerle kuşatılmıştır. Tatilleriniz devamlı erteler veya tatile giderseniz bile her gün işleri kontrol etmek için büroya telefon edersiniz. Küçük bir yazım hatası bile felakete dönüşür. Artık her şey, yalnız sizin söndürebileceğiniz bir yangın gibi görünmeye başlar. Espri anlayışınızı, kendinizi hayatın akışına bırakma becerinizi, uyum sağlama ve problem çözme yeteneğinizi kaybedersiniz. İş arkadaşlarınıza umutsuz ve aşırı gergin görünürsünüz. Sizi, kendinize biraz zaman ayırmaya ikna etmeye çalışırlar. Kendinizi fiziksel ve ruhsal açıdan giderek rahatsız hissedersiniz. Artık sizi rahatlatacak bir şeyler yapmanızın vakti gelmiştir.
Fakat tükenme noktasına varmış olduğunuz için enerjinizin bitmiş, ruh halinizin olumsuz ve motivasyonunuzun eriyip gitmiş olduğunu hissedersiniz. Tükenişten tekrar kendine gelme uzun ve yavaş bir süreçtir. Harekete geçmek için tükenmeyi beklememelisiniz.