Kaligrafi ile Ruhun Derinliklerini Harflerin Dansıyla Buluşturmak

0
1292

Kaligrafi, kesik uçlu kalemlerle, estetik bir şekil verilerek özenle meydana getirilen güzel yazı sanatıdır. Hüsnü hat da denir.
Güzel yazı, eski tarihlerden günümüze kadar insanların hep ilgisini çekmiştir. Kaligrafi (hat)  sanatı İslam kaynaklarında; "Hat, cismani aletlerle (kesik uçlu kalemlerle) meydana getirilen ruhani bir bendesidir (bağlılıktır)." diye en öz biçimde tarif edilegelmiştir. Eski Fransızlar ise güzel yazının insanın içinden geldiğini, ruhunun ve kişiliğinin aynası olduğunu ve kalbinin temizliğini yansıttığını söylerler.
Bundan birkaç on yıl öncesine kadar okullarımızda seçkin hocalarımız tarafından kaligrafi ile ilgili dersler verilmekte idi; çünkü kaligrafi …

 

Psikolog Yelda Aydın
mihribanyeldaaydin@hotmail.com

 

Kaligrafi, kesik uçlu kalemlerle, estetik bir şekil verilerek özenle meydana getirilen güzel yazı sanatıdır. Hüsnü hat da denir.
Güzel yazı, eski tarihlerden günümüze kadar insanların hep ilgisini çekmiştir. Kaligrafi (hat)  sanatı İslam kaynaklarında; "Hat, cismani aletlerle (kesik uçlu kalemlerle) meydana getirilen ruhani bir bendesidir (bağlılıktır)." diye en öz biçimde tarif edilegelmiştir. Eski Fransızlar ise güzel yazının insanın içinden geldiğini, ruhunun ve kişiliğinin aynası olduğunu ve kalbinin temizliğini yansıttığını söylerler.

Bundan birkaç on yıl öncesine kadar okullarımızda seçkin hocalarımız tarafından kaligrafi ile ilgili dersler verilmekte idi; çünkü kaligrafi, güzel yazı, o toplumda yaşayan insanların kabiliyetini, kalitesini ve hünerini en açık biçimde gözler önüne sermekteydi. Eskiler biliyorlardı ki, eğer bir davetiye kaligrafik yazıldı ise, o kağıdın, zarfın değeri de o kadar yüksekti. Onun içindir ki, Osmanlı padişahları fermanlarını kaligraflara yani hattatlara yazdırır, bu şekilde muhataplarına iletirlerdi. Onlar güzel yazının, sahibini anlatan bir ayna olduğunu idrak etmişler ve kaligrafiye önem vermişlerdi.

Günümüzde kaligrafi sanatı; özellikle davetiye, sertifika, berat gibi özel mektuplarda uygulanmaktadır. Bu, gönderen kişinin ince düşüncesini, alıcının ise değerini yansıtmaktadır.

Dilerseniz, yazının bundan sonraki bölümünde kaligrafi ustası Sinan Sinangil ile karşılaşmam ve bu buluşmadan soğan izlenimlerimi sizlerle paylaşayım.

Sinan Sinangil'le tanışmam, sanki Tanrı'nın hazırladığı bir buluşmaydı. Hiç uğramayı düşünmediğim halde birden yolum Caferağa Medresesi'ne düşmüştü. Vapurdan inmiş, Sultanahmet'te karlı bir İstanbul günü, tatlı bir gezinti yaparken sıcak bir çay ve bir dost sohbeti vesilesiyle, diğer vapur saatine kadar vaktimi medresede geçirmeyi uygun görmüştüm. Birden kurgulu bir görüşmeymiş gibi Sinan Hoca çıkageldi. Kendisine has sohbet ve konuşmalarıyla hem felsefik hem psikolojik yorumlarıyla oldukça dikkat çekiyordu. Bir psikolog gözüyle anladım ki Hoca, ruhunun bütün letafetini ve cömertliğini yazılarına sunmuş ve bu sanatın inceliklerini en ince teferruatına kadar çevresine cömertçe ifade etmektedir.

Yaşamın Damarlarındaki Mürekkep İzleri

Tanışmamızın hemen ardından, çantasından çıkardığı şık tasarımlara yazdığı müthiş bir yazı ile birden beni koskoca bir dünya ile buluşturdu: "Kaligrafi"

Harflerin dans ettikleri, şarkı söyledikleri engin bir dünya… Burada harfler çeşitli rollerde, çeşitli gülümsemelerde, ağlamalarda, heyecanlarda ve birtakım ruh hallerinde danslar yapıyor, ritimsel güzelliklerini ifade etmek için bütün zarafetlerini sergiliyorlardı.

Böyle bir şevk, Hoca'nın ellerinde can buluyor, Hoca da cevherini ellerinden insanlara böylece sunuyordu. Bu arada latifeler yapılıyor, hoş sohbetlerin arkasından çaylar içiliyordu. Hoca, yaşam enerjisiyle dopdoluydu, bana ve evrene şu mesajı veriyordu: "Yaşam bir vücutsa, bu vücudun damarlarından akan kan, yazı cevheriyle kendini ifade ediyor ve isteyenlere bir enerji kaynağı olarak yol bulduruyor."

Kaligrafik yazı sanatının inceliklerinden bahsederken öncelikle yazının ruhsal bir süreçten ortaya çıkan güçlü bir varlık olduğundan söz edebiliriz. Ruhu, canı, kanı olan bir varlıktan… Bu varlık, yaşamın doğasının güçlü bir ifadesi olmakla kalmıyor, kişinin psikolojik, zihinsel, sosyal süreçlerini ifade ediyor. Yazı sanatının kişinin psişik süreçlerine bağlı ruhsal ifadelerle canlandığını düşünürsek, aynı zamanda yaşayan bir canlı varlıkmışçasına bir ruh ifade ettiğini söyleyebiliriz.

Eğer ruhsal mekanizma negatif öğelerle doluysa, o yazının gerçekte sistematik olarak çöküşe hazır olduğunu ve gerçekten düzgün bir yapıya erişemediğini söyleyebiliriz. Eğer sanatçı bütün yazılarını, öncelikle kendi zihinsel, ruhsal süreçlerinden pozitif bir yapılandırma ile güçlendirerek ortaya çıkartıyorsa, bu yapıt ruhsal anlamda, inciyi bulan dalgıç misali yaşam fırçasıyla ortaya çıkan müthiş bir enerji ve ışık gerçeğini ifade etmektedir. Böyle bir yapıt, sanatçının ruhuyla bütünlük arz edecektir.

Yazı ve sanatçı birbiriyle bütünleştiğinde geriye estetiğin, zarafetin büyüleyici güzelliğinde gizemli bir dünyada buluveririz kendimizi. İşte Sinan Hoca da, zarafet misali örnek şahsiyetlerden bir tanesi…

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız