Sevgi ve nefret aynı yoğunlukta duygulardır. Bir insanı sevdiğiniz zamanki duygularınızdaki yoğunlukla nefret ettiğiniz zamanki yoğunluk derecesi aynıdır. Yani sevdiğiniz için her şeyi yaptığınızda karşınızdaki insanı nasıl mutlu ediyorsanız, bir gün gelip aynı kişiden nefret ettiğinizde de, yapamayacağınız şey kalmaz.
Bu yüzden şunu savunuyorum: Sevdiğiniz kişi için gereken her şeyi yapın. Maddi-manevi gereken tüm fedakarlıklara katlanmaktan çekinmeyin; fakat baktınız ki karşınızdaki sizin bu yaptıklarınızı taktir etmiyor, size aynı değeri vermiyor, işte o zaman tereddüt etmeden arkanızı dönüp gitmeyi bilmelisiniz.
SEVDA TÜRKÜSEV
bayteksticaret@hotmail.com
Sevgi ve nefret aynı yoğunlukta duygulardır. Bir insanı sevdiğiniz zamanki duygularınızdaki yoğunlukla nefret ettiğiniz zamanki yoğunluk derecesi aynıdır. Yani sevdiğiniz için her şeyi yaptığınızda karşınızdaki insanı nasıl mutlu ediyorsanız, bir gün gelip aynı kişiden nefret ettiğinizde de, yapamayacağınız şey kalmaz.
Bu yüzden şunu savunuyorum: Sevdiğiniz kişi için gereken her şeyi yapın. Maddi-manevi gereken tüm fedakarlıklara katlanmaktan çekinmeyin; fakat baktınız ki karşınızdaki sizin bu yaptıklarınızı taktir etmiyor, size aynı değeri vermiyor, işte o zaman tereddüt etmeden arkanızı dönüp gitmeyi bilmelisiniz.
Neden derseniz, insanoğlu genellikle bencildir. Fedakarlıkların değerini ancak yanındaki kişiyi kaybettikten sonra anlar. Sevmek tabii ki fedakarlık gerektirir, fakat körü körüne bir fedakarlık da ne kadar akıllıca acaba? Duygularınızı bir kenara bırakıp sadece mantığınızla hareket edin demiyorum. Zaten ilişkinin başlarında duy gular önde gider; ancak ilişki zamanla oturmaya başladığında mantığınızı devreye sokmanız lazım. Tamamen duygusal davrandığınızda kendinizi kapıp koyuverirsiniz. Sizin fedakarlıklarınızı anlamayan ve sizi kendisine mecburmuşsunuz gibi gören bir kişiye ne kadar özveride bulunabilirsiniz ki!
Hiç kimse vazgeçilmez değildir. Önemli olan karşınızdakini objektif bir bakış açısıyla değerlendirebilmek, doğruyu ve eğriyi gözden kaçırmamaktır. Hatalar ve kusurlar karşılıklı ele alınmalı, bunları düzeltme yolları aranmalıdır. Öte yandan gözü kara bir fedakarlık süreci, ilişki de uzun vadede kapanmayan yaralar açabilir. Sevgi uğruna her şeyi yaptığınızda çok nadir olarak ömür boyu sürecek bir mutluluk elde edersiniz. Diyelim ki olmadı, bu kez yaptığınız her şeyin bedelini çok ağır ödersiniz.
Gerek sağlığınızla, gerekse kendinizden çaldığınız zamanınızla… Bu durumda kaybettiklerinizi telafi için intikam ya da her şeyi yapma isteğiyle dolarsınız. Ve bu duygu zamanla bir hırsa dönüşmüşse daha da tehlikeli bir hal alır. Bu sizi önceden uğruna hiçbir fedakarlıktan kaçınmadığınız kişiye bedel ödetmeye iter.
İşte tam bu noktada diyorum ki, gelin her şeyi yapmak yerine, gereken her şeyi yapalım. Ama gerçekten gerekenleri yapalım. Fedakarlık yaptığımız, sevdiğimiz kişi bizi kendisine mecbur hissetmesin.
Sevdiklerinizle Borçlu-Alacaklı İlişkisi Yaşamayın
Hayat çok kısa, gerekenlerin dışında yaptıklarımız kendimize yaptığımız haksızlıklardan başka bir şey değildir. Kadın-erkek ilişkilerinde dengeleri kurmak ne kadar zorsa, dengeleri yakalamak ve devam ettirmek da o kadar zordur.
Zaman değiştikçe insanlar da değişti ve ilişkiler seneler öncesindeki gibi değil, çabuk yıpranıyor. Evlilikler evcilik oyununa döndü adeta, kolayca evlenip kolayca ayrılmak moda oldu sanki.
Karşımızdakini memnun ederken onun da bizi memnun etmesi gerektiğini unutmamamız gerek. Tarih boyu kadın erkeği memnun etmekle yükümlü olduğu için hep ezilmiştir.
Tabii ki kadın kocasını veya birlikte olduğu kişiyi memnun etmek için elinden geleni yapmalıdır. Fakat karşılık göremiyorsa da kendini düşünmesi gerekir diyorum.
Kendinize haksızlık etmeyin. Sevdiğiniz için yapacağınız fedakarlığın dozunu iyi ayarlayın. Bu, uzun soluklu ve sağlıklı ilişkiler için ön şarttır. Aksi taktirde, bugün verdikleriniz, gelecek için alacaklarınız listesine eklenir ve ilişkilerinizin düzeyini borçlu-alacaklı seviyesine düşürür.