Kıskançlık üzerine bilinmeyen tüm gerçekler
“Çok kıskancım” ya da “Hiç kıskanç değilim” demenin, davranış bozukluğu göstergesi olduğunu biliyor muydunuz? Psikologlar, fazla kıskanmanın ve hiç kıskanmamanın davranış bozukluğu olduğunu savunuyor…
Kıskançlığın ne olduğunu, ne kadarının normal, ne kadarının normal olmayan davranış olduğunu, tedavi şeklini ve süreçlerini, tetikleyen durumların neler olduğunu, kimlerin en çok ve neden kıskandığını Uzman Psikolog Gülşah Beştav’a sorduk… İşte kıskançlık üzerine bilinmeyenler tüm gerçekler…
Kıskançlık tam olarak nedir?
Kıskançlık, bir başkasında olan maddi ya da manevi bir değerin kişinin kendisinde olmamasından veya kıyaslama yaparak kendisinden/kendisininkinden daha iyi olduğu kanısına varması ya da mevcut olanı daha iyi olana kaptırma korkusu olarak tanımlanabilir. İlkel bir duygudur, ortalama 18 ile 36 aylıkken gelişmeye başlar.
Bir çeşit hastalık sayılabilir mi?
Kıskançlık hem bir sebep hem de bir sonuçtur. Hastalık demek yerine davranış bozukluğu tabiri daha yerinde olur. Esasında başka rahatsızlıkların göstergesidir. Özgüven eksikliği, ruhsal bunalım, depresyon, kaygı bozukluğu gibi problemlerle birlikte seyredebilir. Terapilerde, kıskançlık eğer ki kişide işlev kaybına yol açmışsa, yani uykuda, iştahta ve iş görmede bozulmaya kadar varmışsa, psikiyatrik tedavi ve ilaç tedavisi daha etkilidir. Bununla beraber özgüven eksikliğini ve kişilik bozukluklarını da davranışçı terapiyle ele almak kişinin bu duyguyla başa çıkmasını sağlar.
Genellikle tedavi ne kadar sürüyor ve etkisi ne zaman görülmeye başlıyor?
İlaç tedavisinde sonuca ulaşmak biraz daha hızlı ancak terapiyle desteklendiğinde daha kalıcı bir sonuca ulaşmak ortalama 8 ila 12 seanslık bir süreçte mümkün oluyor. Tabii süre herkeste farklı olabiliyor, belirleyici olan kişinin yaşı, eğitim durumu, varsa başka rahatsızlıklarının etkisi ve de tedaviye kendi arzusuyla gelmesi diyebiliriz.
Tamamen yok edilebilinir mi?
Kıskançlık hepimizde olan bir duyguyla zaman zaman açığa çıkan olumsuz bir tutumdur. Doğrusu yok edilemez, ancak yönetilebilir. İnsan sosyal bir varlık ve elbette kendini kıyaslama farkındalığına ihtiyacı vardır. Kıskançlık terapisinde ilkel duyguyu olgunlaştırmak amaçtır, kişiyi algısal ve davranışsal olarak ilkel bir duygu olan kıskançlıktan, olgun bir duygu olan şükrana taşımak izlenen yoldur.
Peki kişi, kendi kendine tedavi edebilir mi?
Özgüven telkin ederek, her insanın biricik olduğunu kendine aşılayarak elbette edebilir. Kıskançlık duygusu ergenlikten itibaren azalan bir eğride seyreden yaşla birlikte kişinin yaşamına etkisini kaybeden bir duygudur. Örneğin, pırlanta dünyanın her yerinde pırlantadır ve değerlidir, her insan da bir pırlantadır. Ya da kendinizi bir istiridyeden çıkan tek bir inci tanesi olarak da görebilirsiniz. Kıskançlığın azı değil de, aşırısı zarar şeklinde bilinir.
Aşırı kıskançlık ve aşırı olmayan kıskançlık neye göre sınırlandırılıyor?
Aşırı kıskançlık davranışın ve duygunun kişinin hayatının her anında herkesle ilişkisinde açığa çıkması haliyken, aşırı olmayan kıskançlık bu duyguyu tetikleyecek bir davranışla karşılaştığı takdirde verdiği doğal kıskançlık tepkisidir.
Hiç kıskanmamak normal mi?
Hiç kıskanmamak insan doğasına aykırı bir davranış modelidir. Ancak kişinin ruhsal anlamda fazlasıyla olgunlaştığı kanısı hakimse, halk arasında ermiş dediğimiz, normal kabul edilir. Aksi durumda kişinin megaloman, umarsız ya da farkındalığının düşük olduğuna yorulur.
Kıskançlığı en çok tetikleyen durumlar neler oluyor?
Kişinin özbakımıyla fazla ilgilenmesi, maddi güç, fiziksel güzellik, kalabalık sosyal ağlara dahil olma, statüsel güç, rekabet algısı yaratan her durum, duygusal manipulasyonlar ve sonunda bir ödül yatan her durum tetikleyebilir.
Ayrıştırırsak, erkek ve kadın genellikle neden kıskanıyor?
Erkekler genellikle maddi ve statüsel gücü kıskanırken, kadınlar fiziksel güzellik ve partnerlerini kıskanıyorlar. Kadınların daha çok kadınları incelediğini ve kıskandığını söyleyebiliriz. İlişkilerde sıklıkla kişilerin geçmişteki ilişkide oldukları kişileri de kıskanma en çok karşılaşılan durumdur. İş ortamındaki dostlukları kıskanma da en yoğun yaşanan durumlardan biridir. Kişinin bizzat kontrol edemediği,yeterince bilgi sahibi olmadığı ve ilk kez karşılaştığı durumlarda kıskançlık duygusu ortaya çıkıverir.
Peki son dönemlerin en popüleri sosyal medya, kıskançlığı tetikliyor mu?
Sosyal medyanın hayatımızda büyük bir yer işgal etmeye başlamasıyla beraber bunun yaratttığı en büyük sorun kıskançlık duygusunu tetiklemesi diyebiliriz. Geçmiş ilişki ağlarını yeniden yapılandıran, herkesin özgürce paylaşım içinde olduğu ve kişinin insiyatifinde olan bir ortam yaratan sosyal medya, ikili ilişkilerde kıskançlığı arttırmaktadır. Her iki cins içinde kişinim gittiği yerlerden, yediğine içtiğine, birlikte olduğu kişilerden, fotograflarına kadar paylaşması bunu yapamayan veya görece daha azıyla yetindiğine inananlarda kıskançlık duygusuna yol açmaktadır. Sanal dünyada hayranlık kazanmak, takipçi sayını arttırmak, görsel olarak beğenilmek, yaptıklarını sunabilmek, tanışma-bağlanma-ilişki olmaksızın flört edebilmek kıskançlığın ana nedenleridir.
yazan:Özlem Yılmaz Küçük