RUHSALLIK VE BATI PSİKOLOJİSİ

0
755

Cengiz Erengil

www.gencgelisim.com

RUHSALLIK VE BATI PSİKOLOJİSİ

Öteki bilimlerdeki meslektaşları gibi, önemli psikologların çoğu, ölçemedikleri ve denetleyemedikleri her şeyi reddetmekte, tanımamaktadırlar. Dolayısıyla doğanın ruhsal yanı, öncelik verilen büyük bir araştırma alanı değildir. Birçok psikoterapist ve psikyatristin bu şeylere ilgi duymaya başlamaları bize umut ışığı sağlamıştır. Kişilik Ötesi Psikoloji ve İnsancıl Psikoloji yardım uygulamalarının bir parçası olarak insanın tinsel deneyimleriyle ilgilenmeyi açıkça içeren meşru bilim dallarıdır. Bunun ötesinde Bilişsel bilim adamlarının beynin yapısı ve işlevleriyle ilgili araştırmaları, ruhsal deneyimlerin bazı alanlarına çağdaş anlayışının yayılmasına yardımcı olabilir.

a. İnsancıl ve Kişilik Ötesi Psikoloji

Psikoloji geleneksel olarak zihinsel işlev dengesizliklerinin daha normal bir hale getirilmesi ile ilgilenmektedir. Geleneksel psikoloji insan potansiyeli ideasıyla çok az ilgilenmişti. Son birkaç on yıl içinde geleneksel psikolojinin dar odağı değişti ve temel olarak dengeli bir yapıya sahip insanların psikolojik gelişimlerine de önem verildi ve desteklendi. Özellikle, İnsancıl Psikoloji olarak bilinen alan, insan potansiyelinin gerçekleştirilmesi tutumunu kendi uygulama alanı içine almıştır. Bu ideaların klasik bir sunumu, hümanistik psikolog Abraham Maslow tarafından, Gereksinimler Hiyerarşisi adı altında toplanmıştır.

Abraham Maslow’un Gereksinimler Hiyerarşisi :

Fizyolojik gereksinimleri karşılamak. (Physiological)

Güven duygusu duymak. (Safety)

Ait olmak. (Belonging)

Kendine saygı duymak. (Self-esteem)

Kendini gerçekleştirmek. (Self-actualization, self-realization)

Kendini aşmak.(Self transcendence)

Bunlardan her biri, öncekinin üzerine temellenmektedir. Dolayısıyla, Güven Duygusu gereksinimi yeterli olarak ancak bir insanın, yiyecek ve uyku gibi fizyolojik gereksinimlerinin karşılanmasından sonra ortaya çıkmaktadır. Bir ilişkiye, bir aileye, bir organizasyona, bir kültüre, bir topluma Ait Olmak bir Güven Duygusu seviyesinin gerçekleştirilmiş olmasına zorunlu olarak ihtiyaç duymaktadır. Bir seviyenin taleplerinin yeterli ölçüde tatmin edilmiş olmasıyla biz Kendini İfade Etme ve İletişim Kurmanın daha üst seviyelerini izlemek için tümüyle özgür oluyoruz. Kendine Saygı Duymak, bir insanın kendisini kendisi olarak beğenmesi ve kabul etmesi, insanın farkındalığının gelişmesinde, bir tekerleğin mili gibi rol oynamaktadır. Kendimize saygı duyuyorsak, gündelik yaşamın fırtınalı dönemlerinde karşımıza çıkan olaylarla başa çıkabiliriz. Kendimize saygı duymuyorsak, gündelik hayatın fırtınalarında gemimiz kaybolur. Temelde iyi bir insan olduğumuza inanıyorsak, kendimizin büyüyüp çiçek açmasına izin verebiliriz. Temelde kendi tinimizi kabul etmiyorsak, bize yardımcı olacak destek faaliyetleri için çok az nedenimiz olacaktır. Kendini Kabul Etme duygusu bir nirengi noktası olarak güvenli ve sağlam bir şekilde kurulduktan sonra, kişi, ilginç ve anlamlı amaçlara erişmek için çalışabilir hale gelecektir. Zaman içinde bu amaçlı ve tutarlı çaba başarılı olacak ve Kendini Gerçekleştirme ile, insanın yaşamı en yüksek Değerler ve Amaçlarla uyumlu hale gelecektir.

İnsancıl Psikoloji, Kendini Gerçekleştirmenin üst seviyelerinde sona erer. En üst seviye, birçok kültürde, kişisel gelişimin zirve noktası olarak kabul edilir. Bu noktanın ötesinde, bu toplumsal olarak kurulu sınırların ötesinde Kişilikötesi Psikoloji devam eder ve keşflerle ilgilenir. Kendini Aşmanın yeterli seviyeleri, dünyanın tüm tinsel yollarının ortak mistik deneyimlerini kuşatır. Dolayısıyla bu bağlantılı Yeni Disiplinler (İnsancıl Psikoloji ve Kişilikötesi Psikoloji), insan destanını, doğal açılımın bir yanı olarak görürler. Bu insan destanında yalnız ve kişisel çabayla refah ve başarı kazanımlarından evrensel hikmet, şefkat, tinsel sezgi ve aydınlanmanın kişilikötesi erişimlerine doğru bir insanın yaşadığı serüvenler vardır.

b. Ruhsal Gerçeklik Üzerine Psikolojik Metaforlar

Beyin işlevleriyle ilgili araştırmaların zenginliği, geniş anlamda insanın tinsel deneyimlerini açıklamaya yardımcı olabilir. Ruhsallık üç farklı görüş alanı ile incelenebilir.

Ruhsallığın Üç Alanı :

Kişisel Öznel Deneyimler.

Olayların Kişisel Yorumlanmasını Boyayan Toplumsal Güçler ve Beklentiler.

Zihinsel ve Ruhsal Süreçlerin Altında Yatan Beynin Yapısı ve İşlevleri.

c. Kişisel Öznel Deneyimler

Bilişsel Psikolojinin anahtar kavramlarından, sonuçlarından birisi, Yaşam Algımızın öznel oluşudur. Deneyimlerimizi, İçinde Olduğumuz Hal ve Duygularla boyamaktayız. Bu kavram ya da sonuç, metafizik alanlara kadar uzatılabilir. Genellikle öznel dendiğinde kendi zihnimizde ve bedenimizde düşündüklerimizi ve hissettiklerimizi anlarız. Nesnel dendiğinde de bedenimizin sınırlarının dışında olan bitenleri ve zihnimiz içinde deneyimleyemediğimiz şeyleri anlarız. Bir tinsel öğrenci, tinsel gerçekleştirmenin ileri seviyelerine ulaştığında, genellikle öznelin bazı nesnel yanları kapsayacak şekilde genişlediğini keşfeder. Telepati, durugörü, psikokinesis ve imanla tedavi gibi birçok psişik olgu bunların arasındadır.

Yetişmeleri sırasında derin konsantrasyon çalışmaları yapan Tinsel Ustaların eriştiği ileri seviyelerde, öznel, uygulamada nesnel ile aynı anlama gelmektedir. Böyle Ustalar nesnel bilgi ve kontrola erişmeleri sırasında küçük bir engele katlanmaktadırlar. Dinlerin ve folklorun tanrılar olarak tanıdığı güçlere sahip olmaktadırlar. Bu Ustalar kendi içkin insani doğalarının özel bir yanını geliştirmiş basit insanlardır. Ve tüm o hayranlık uyandıran becerileri sırasında, onlar halen öznel ve nesnel arasındaki normal ayrımın farkındadırlar ve halen nesnel olanı kendilerinin dışında olarak gören insanlara karşı saygı duymaktadırlar.

d. Olayların Kişisel Yorumlanması

Ciddi uygulayıcıların mistik deneyimlerinin, kendi tinsel pratiklerine kattıkları dinsel ve toplumsal koşullanmalarla tatlandırıldığını söyleyebiliriz. Örneğin, bir Hindu münzevi derin meditasyon içindeyken Krishna ya da Shiva’nın vizyonunu görecektir. Bir Hristiyan rahip derin dua içindeyken İsa ya da Meryem’in varlığını deneyimleyecektir. Uygulama seviyelerinin başlangıcında normal, öznelliğin genişlemesi olarak anlaşılabilir. Fakat hayli ilerlemiş öğrenciler için öznel olan nesnel olmaya başlamaktadır, çokluk etkisini sürdürmektedir. Bu, varoluşun daha derin ve birleşik seviyelerini içine alabilecek ve çokluk, üst üste katlanacaktır. Örneğin, tek bir gök/cennet ve tek bir doğru din olması yerine, daha sübtil/latif seviyede zanlar ya da sanılar değil, bilincin yoğunlaşma seviyeleri temel alınacaktır. Ve bu seviye, gelişmiş bir ruhun zihni üzerine ya da bir halkın inançlarının grup zihni üzerine yazılabilir. O, bir ressamın üzerine resim yaptığı bir beze benzer. Bu yolda, bu dünyasal seviyeden bir sonraki daha sübtil seviyede bir cennetler/gökler ve başka alanlar çokluğu vardır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız