Annelik Psikolojisi

0
962

Bir ağlama yetiyor uykunuza kıymanıza! Evinizi temizlerken nefret ettiğiniz tuvalet temizliğini her gün gönüllü olarak birkaç kez “alt değiştirme” adı altında yapıyorsunuz. Kendiniz için üşenip de yapmadığınız yemekleri onun için özene bezene …

 

 

 

 

 Yazar : Tuba Akar Kayserili  
tubaakarkayserili@hotmail.com

Çocuğunuzla tekrar doğarsınız!

Bir ağlama yetiyor uykunuza kıymanıza! Evinizi temizlerken nefret ettiğiniz tuvalet temizliğini her gün gönüllü olarak birkaç kez “alt değiştirme” adı altında yapıyorsunuz. Kendiniz için üşenip de yapmadığınız yemekleri onun için özene bezene hazırlıyorsunuz; üstelik yenilip yenilmeyeceğini bilmeden. Başkalarının biraz fazla konuşmasından sıkılırken, hiç anlamadığınız sesleri konuşma diye algılayıp saatlerce dinliyorsunuz.

Bir üniversite hocası, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu yazıyı okumuş: 6 aydır gözlemlediğim bir hasta var. Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer, kişi kavramı yok. Yalnız nasıl oluyorsa kendi adı söylendiğinde tepki veriyor!
 Ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor, ne de bakım yapana yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor, giydiriyor. Dişleri yok, gömleği salyalarından dolayı leke içinde. Yürümüyor, uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ama bazen sebep yokken biri onu gelip yatıştırıncaya kadar feryat edip bağırıyor. Bu olayı okuduktan sonra profesör öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenip üstlenemeyeceklerini sordu. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylediler. Hoca ise kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını, öğrencilerine onların da bunu yapmaları gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar. Daha sonra hoca, öğrencilerine hastanın fotoğrafını gösterir. Fotoğraftaki profesörün 6 aylık kızıdır!
 Annelik olgusu da böyle bir şey işte! Hayatınıza başka pencerelerden bakmaya, olayları farklı anlayışlarla karşılamaya alıştırıyor, şaşırtıyor insanı. Gece çok susadığımızda bile sıcak yatağımızdan çıkmadığımız günler geride kalıyor. Bir ağlama yetiyor uykunuza kıymanıza! Evinizi temizlerken nefret ettiğiniz tuvalet temizliğini her gün gönüllü olarak birkaç kez “alt değiştirme” adı altında yapıyorsunuz. Kendiniz için üşenip de yapmadığınız yemekleri onun için özene bezene hazırlıyorsunuz; üstelik yenilip yenilmeyeceğini bilmeden. Başkalarının biraz fazla konuşmasından sıkılırken, hiç anlamadığınız sesleri konuşma diye algılayıp saatlerce dinliyorsunuz. Kendinizle uğraşmadığınız kadar onun masajı, temizliği ile uğraşıyorsunuz. Hastalandığınızda doktordan kaçarken o biraz keyifsiz olsa kendinizi çocuk doktoru zannediyorsunuz.
Olgunlaşma pozlarına girip, çevremizdekilerin çocukça davranışlarını eleştirmeyi sürdürürken bebeklerimizle aslında hepimiz çocuklaşırız. Hatta bebekleşiriz. Geç saatlere kadar plansız ve şuursuzca zaman harcarken, bebeğiniz size zamanın ve onu doğru kullanmanın ne kadar önemli olduğunu öğretir.

Hayatınızın boş kısmının onunla geçen zaman değil onsuz geçen zaman olduğunu anlarsınız. “Bir bebek doğduğunda bir anne de doğar” sözünün sağlaması olur yaşadıklarınız. Onunla tekrar var olur, doğarsınız hayata!
ÇOCUKLARIMIZ HAYATIMIZIN BAKIŞ AÇISINI DEĞİŞTİREN, O HER DAİM BEKLEDİĞİMİZ SİHİRLİ DEĞNEĞİMİZDİR ASLINDA. BU BÜYÜYÜ, ONLARI BÜYÜTÜRKEN DE HİÇ BOZMASAK KEŞKE!

"Anne ve babaların çocuklarına bağışlayabilecekleri en güzel miras,günlük zamanlardan birkaç dakikadır."
A. O. Batista

“Bir bebek doğduğunda bir anne de doğar”

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız