Öğrenme, yaşantılar sonucu davranışta oluşan kalıcı değişikliklerin oluşma sürecine verilen isimdir. Bu tanımda 3 temel kavram öne çıkmakta:
1. Öğrenmenin gerçekleşmesi için davranış değişikliği gereklidir.
2. Değişikliğin yaşantı sonucu meydana gelmesi gerekmektedir.
3. Kalıcı olmalıdır.
Öğrenme, fizyolojik olarak yeni sinir yollarının açılması, yeni sinapstik bağların kurulması, çeşitli nöronlar arasında meydana gelen yeni devrelerin iletişim sağlaması ve elektro kimyasal sinir akımında değişiklerin gerçekleşmesidir.
İnsan beynindeki yaklaşık 10 milyar sinir hücresi, uyarıcıları saatte 980 km hızla iletebilme yeteneğine sahiptir. Öğrenmede hücre sayısı değil, hücreler arası bağlantı sayısı önemlidir.
Öğrenme hücreler arasındaki peptit bağların sayısıyla ilgili bir süreçtir.
Z. MÜGE KASAROĞLU
BÜLENT ŞENYÜREK
bsenyurek@yahoo.com
Öğrenme, yaşantılar sonucu davranışta oluşan kalıcı değişikliklerin oluşma sürecine verilen isimdir. Bu tanımda 3 temel kavram öne çıkmakta:
1. Öğrenmenin gerçekleşmesi için davranış değişikliği gereklidir.
2. Değişikliğin yaşantı sonucu meydana gelmesi gerekmektedir.
3. Kalıcı olmalıdır.
Öğrenme, fizyolojik olarak yeni sinir yollarının açılması, yeni sinapstik bağların kurulması, çeşitli nöronlar arasında meydana gelen yeni devrelerin iletişim sağlaması ve elektro kimyasal sinir akımında değişiklerin gerçekleşmesidir.
İnsan beynindeki yaklaşık 10 milyar sinir hücresi, uyarıcıları saatte 980 km hızla iletebilme yeteneğine sahiptir. Öğrenmede hücre sayısı değil, hücreler arası bağlantı sayısı önemlidir.
Öğrenme hücreler arasındaki peptit bağların sayısıyla ilgili bir süreçtir. Bir hücre, aynı anda birden fazla bilgiyi, farklı bağların aracılığı ile alabilir. Bu bağların sayısının artması, öğrenmeyi ve öğrenme kapasitesini artırır. Her türlü yaşantı ve öğrenme, nöronlar arasında peptit bağlarının kurulmasını ve artmasına yardımcı olur. Tekrarlar ise bu bağları kuvvetlendirir.
Öğrendiklerinizi Aklınızda Tutma Taktikleri
Okuduklarınızı hemen unutmaktan, bir türlü hatırlayamamaktan şikayetçi bir öğrenciyseniz işte size uygulaması çok basit yöntemler:
< Okuduğunuz bilgiler üzerinde düşünün. Kendi yorumlarınızı ekleyin. Okuduklarınızı kendi cümleleriniz ile ifade edin.
< Çalışırken sanki bir başkasına anlatacakmış gibi çalışın. Başkasına anlatacakmış gibi çalışmak konsantrasyonunuzu artırır ve çalıştıklarınız aklınızda çok daha iyi kalır.
< Derse, o gün işlenecek konuya hazırlanarak gidin. Konuya dair yapacağınız kısa okumalar bile derse ilginizin artmasını sağlayacaktır.
< Çalışmaya başlarken ara vermeden önce nereye kadar çalışacağınızı belirleyin. Kendinize bu şekilde bir hedef koymanız sizi ona ulaşmanız konusunda koşullandıracaktır.
< Konuyu bir bütün olarak inceleyin “Ne öğreneceğim?”, “Neden öğreneceğim?”, “Bu bilgiyi nerelerde kullanabilirim?” sorularını yanıtlayın.
< Bilgiler arasındaki bağlantılara ve geçişlere dikkat ederek çalışın. Örneğin PV=nrt formülünü aklınızda tutmak için Para Ver NuReTtin şeklinde yapacağınız bir benzetme, öğrenmenizi hem eğlenceli kılacak, hem de kalıcı olmasını sağlayacaktır.
< Ders çalışırken aklınıza takılan ve yanıtını kitapta bulamadığınız soruları mutlaka not edin. Cevaplarını öğretmenlerinizden veya diğer kaynaklardan mutlaka öğrenmeye çalışın.
< Bütünü gördükten sonra konunun detaylarına inin. Konuyu kendi içinde sınıflandırın. İçeriğini maddeler halinde çıkarın.
< Gece yatmadan önce okuduklarınızı tekrar edin. Ertesi sabah öğrendiklerinizi zihninizde taptaze olarak bulacaksınız.
< Ezber gerektiren metinleri size hatırlatıcı semboller çizerek kaydedin. Örneğin; “Gece ve gündüzün oluşmasının, okyanus akıntılarının meydana gelmesinin, sıcaklığın ekvatordan kutuplara doğru azalmasının sebebi dünyanın geoit şeklinde olmasıdır.” metnine göre dünyanın geoit şeklinde olmasının sonuçlarını sembollerle ve resimlerle ifade edebilirsiniz.
< Bir bilgiyi sevdiğiniz bir şarkının müziğine uydurarak okuyun. Bu uygulama, çalışmanızı hem eğlenceli hale getirecek, hem de bilgileri geri çağırdığınızda ritim eşliğinde oldukları için çok daha kolay geleceklerdir.
< Kendinize düzenli olarak uygulayacağınız bir tekrar stratejisi belirleyin. Çünkü tekrar yapmazsanız 24 saat içersinde öğrendiğiniz bilgilerin %80’ini kaybedersiniz.
Sınıf İçinde Etkin Öğretme Yolları
Ne yaparsanız yapın öğrencilerinizin kısa sürede öğrenmelerini sağlayamamaktan, ders saatlerinin boşa gittiğinden şikayetçi bir eğitimciyseniz, sınıf içinde aşağıdaki yöntemleri uygulamak hem sizin, hem de öğrencilerinizin işinizi çok kolaylaştıracak:
< Sınıf içinde belirli konular için grupların oluşturulup ve öğrenilen konuların tartışmaya açılması etkili bir yöntemdir. Öğrencilerin konuya ve tartışmaya hazırlıklı gelmeleri, hem derse dikkat ve ilgiyi artıracak hem de öğrenmeyi zevkli bir süreç haline getirecektir. < Grup çalışması öncesinde öğrenilen konuya dair öğrencilerin kafalarına takılan tüm sorular belirlenmeli ve tartışma hazırlığı bu soruları aydınlatmaya yönelik olmalıdır.
< Öğretmenin dersi anlatması yanında öğrenciler periyodik olarak sunum yapmaya teşvik edilebilirler. İşlenecek her konu için bir öğrenci görevlendirilerek o konuya hazırlanması ve sunuş yapması istenebilir.
< Deney ve gözlemler yapılmalı, öğrencilerin kitaba dayalı bilgi yanında yaşayarak öğrenmelerine de önem verilmelidir. Yaşanarak öğrenilenlerin akılda kalma oranı, okuyarak ya da işitilerek öğrenilenden daha fazladır.
< Öğrencilerin yaratıcılıklarını kullanmaları sağlanmalı, konularını kendi belirleyecekleri projeler hazırlamalarına olanak sağlanmalıdır.
< Konuyla ilgili fotoğraflar, resimler, şiirler, hikayeler kullanılarak, önemli resim ya da grafikler projektörle tahtaya yansıtılarak işlenen derse görsellik katılması ve öğrenilenlerin akılda kalması sağlanmalıdır.
< Öğrenciler kafalarına takılan her türlü soruyu sormaya teşvik edilmelidirler. Böylece ezberlemek yerine sorgulayıcı bir öğrenmenin kapıları açılır.
< Öğrenciler, öğretilecek konuda nelerin işleneceği, bunların neye yarayacağı, söz konusu bilgilerin hayatımızda karşımıza nasıl çıkacağı ve konunun hangi basamaklardan geçilerek anlatılacağına dair bilgilendirilmelidir. Böylece öğrenciler konuya merakla eğilecekler, dersin sonunda neler elde edeceklerinin bilincinde olacaklardır.
Öğrenirken Yılmayıp Her Şeye Rağmen Kendine İnananlar
< William Sorayan, ilk kitabı basılmadan önce yayınevlerinden üst üste konulduklarında 75 cm’ye uzanan ret mektupları almıştı. Daha sonra Amerika’nın en çok okunan yazarlarından biri oldu.
< Müzik tarihinin en büyük isimlerinden Beethoven’ın keman tutuşunu gören hocası onun için “Müzisyen olmaz” demişti. Şimdi ise Beethoven tüm zamanların en usta klasik müzik bestecilerinden biri olarak dinleniyor.
< Gregor Mendel gençliğinde okumak istediği bir çok üniversiteye kabul edilmedi. Kabul edildiklerini de yarıda bıraktı. Bitirmediği üniversitenin bir profesörü onun hakkında; “Mendel’de bir bilim adamı olabilmek için gerekli berrak düşünme yeteneği yok” demişti. Fakat Mendel, Genetik biliminin kurucusu oldu.
< Savaş ve Barış adlı romanın yazarı Tolstoy, içinde öğrenme isteği yok gerekçesiyle kolejden atılmıştı.
< İlkokul öğretmeni Thomas Edison için; “O beyinsiz bir çocuk ve hiçbir işte başarılı olamaz” demişti. Edison daha sonra öğretmeninin de aydınlanmasını sağlayan ampulü icat etti.
BİR ÖĞRETMEN HİKAYESİ
Öğretmen bayan Thompson o gün öğrencilerine bir yalan söyledi. Ayakta duruyordu, öğrencilerine baktı ve “Hepinizi aynı derecede çok seviyorum” dedi. Elbette ki bu mümkün değildi. Sınıftaki Teddy isimli öğrenciyi dikkatle izlemişti; Teddy çökmüş gibi duruyordu, diğer öğrencilerle oynamıyor, hep kirli ve yıkanmaya ihtiyacı var gibi görünüyordu.
Öğretmeni Teddy’nin dosyasını inceleyince şaşırmıştı. Birinci sınıftaki öğretmeni “Teddy çok zeki ve çalışkan bir çocuk, çok iyi huylu” diye yazmıştı. İkinci sınıftaki öğretmeni “Mükemmel bir öğrenci; fakat annesinin hastalığı onu çok üzüyor” diyordu. Üçüncü sınıftaki öğretmeni “Annesinin ölümü Teddy’i çok üzdü, babası yeteri kadar kendisi ile ilgilenemiyor, eğer ilgilenilmezse bu çocuk kaybedilecek” diye yazmıştı.
Dördüncü sınıftaki öğretmeni “Teddy içine kapanık, derslere ilgi göstermiyor, hiç arkadaşı yok, sınıfta uyuyor” diye yazmıştı. Öğretmen Thompson işte bu nedenle yalan söylemişti.
Yeni yılda öğrencileri öğretmenlerine süslü kağıtlara sarılmış güzel hediyeler getirmişlerdi. Teddy’nin hediyesi ise gazete kağıdına sarılmış, şekilsiz bir paketti. İçinden taşı dökük bir bilezik ile yarım bir parfüm şişesi çıktı. Öğretmeni hemen birkaç damla parfümü bileğine damlattı. Teddy gelerek onu kucakladı ve “Annem gibi koktunuz” dedi.
O gün bayan Thompson bir saat ağladı. Öğrencilere ders öğretmenin yanında, onları eğitmeye de başladı. Teddy’e özel bir ilgi gösterdi, onunla çalışırken Teddy’nin zekasının tekrar canlandığını fark etti. Teddy okulu birincilikle bitirdi.
On yıl sonra bayan Thompson Teddy’den mektup aldı. Teddy, tıp fakültesinden çok iyi bir derece ile mezun olduğunu, bayan Thompson’un hala tanıdığı en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu. Bir kaç sene sonra gelen mektupta ise öğretmeni Teddy’nin evlenmek üzere olduğunu, düğün töreninde öğretmeninin anne-babasının olması gereken yerde durup duramayacağını soruyordu. Elbette ki durabilirdi.
Bayan Thompson düğüne giderken taşı düşmüş bileziği taktı ve Teddy’nin annesinin kokusundan sürdü. Birbirlerini kucaklarken Teddy, “Bana inandığınız ve beni böyle değiştirdiğiniz, kendimi önemli hissettirdiğiniz için çok teşekkür ederim” dedi. Bayan Thompson göz yaşları içinde “Yanılıyorsun Teddy, ben değil sen bana öğrettin, seninle karşılaşıncaya kadar ben öğretmenliği bilmiyormuşum” diye cevapladı.