Charles Gibi Gülümsedim

0
873

NLP çalışmalarında ve uygulamalarında en değerli olan sorulardan ikisi şunlardır:
“NLP ile iyi iletişim kurmayı öğrenmemi ve başarılı olmamı sağlayacak ‘Hangi Ruh Halinde’ bulunmak istiyorum?”
“Bu Ruh Halini nasıl ortaya çıkarabilirim?”
Biz içinde bulunduğumuz ortama tepki verdikçe, ruh halimiz sürekli değişir. Tepkilerimiz de ruh halimizi etkiler. Ruh haliniz konusunda bir tercih, bir seçme yapabilmeniz için onun neyin tetiklediğini bilmeniz gerekir. Televizyon reklamlarında en etkili olanlar, bir ürünü seyircilerin arzuladığı bir ruh hali ile özdeşleştirmeyi başaranlardır. Birçok otomobil reklamında ekranda görülen arabanın heyecan, özgürlük, kontrolü elde tutmak, başarılı olmak gibi arzulanan ruhsal durumlarla bağlantısının kurulduğu ortamlar yaratılır.
İzleyicinin algılamaları kendisinde şöyle bir anlam uyandırır: “Eğer bu …

 

CENGİZ ERENGİL
bilgi@gencgelisim.com

 

NLP çalışmalarında ve uygulamalarında en değerli olan sorulardan ikisi şunlardır:
“NLP ile iyi iletişim kurmayı öğrenmemi ve başarılı olmamı sağlayacak ‘Hangi Ruh Halinde’ bulunmak istiyorum?”
“Bu Ruh Halini nasıl ortaya çıkarabilirim?”

Biz içinde bulunduğumuz ortama tepki verdikçe, ruh halimiz sürekli değişir. Tepkilerimiz de ruh halimizi etkiler. Ruh haliniz konusunda bir tercih, bir seçme yapabilmeniz için onun neyin tetiklediğini bilmeniz gerekir. Televizyon reklamlarında en etkili olanlar, bir ürünü seyircilerin arzuladığı bir ruh hali ile özdeşleştirmeyi başaranlardır. Birçok otomobil reklamında ekranda görülen arabanın heyecan, özgürlük, kontrolü elde tutmak, başarılı olmak gibi arzulanan ruhsal durumlarla bağlantısının kurulduğu ortamlar yaratılır.
İzleyicinin algılamaları kendisinde şöyle bir anlam uyandırır: “Eğer bu arabayı satın alırsan ve kullanırsan, bu ruh haline sahip olursun!”.
Televizyon transı içinde olan, eleştirel yetileri ve dirençleri askıya alınmış izleyicilere aynı sahnelerin tekrar tekrar gösterilmesiyle, reklam başarıya ulaşır ve hipnotize edici etkisi ruhumuzu bir anlamda ele geçirir. 
Görüntüler ve sesler sizin ruhsal halinizi değiştirir. Örneğin ‘Polis Arabalarının Sirenleri’, ‘Telefonun Acı Acı Çalması’, ‘En Sevdiğiniz Melodi’, ‘En Beğendiğiniz Yemek’, ‘Çikolata’…
Bizi uyaran, etkileyen ve ruh halimizi değiştiren her şeye, NLP terminolojisinde ‘çapa’ denir.
1. Görsel Çapalar: Yeni doğmuş bebeğin resmi, tatil manzarasının resmi…
2. İşitsel Çapalar: Bir reklamın tekrarlanan melodisi…
3. Dokunsal Çapalar: El sıkma, sarılma…
4. Kokusal Çapalar: Güllerin kokusu, karanfil kokusu…
5. Tatsal Çapalar: Sizde özel bir anıyı ve duyguyu uyandıran bir tat… Örneğin balayında gittiğiniz tatil köyündeki taze üzüm şırasının tadı…
Çapalar ‘dışsal’ olabildiği gibi, ‘içsel’ de olabilir. Yani zihninizde oluşmuş olabilirler. Çapalar tüm mantıksal düzeylerle de ilişkilidir. Adınız ‘kimliğinizin’ çapasıdır. Dinsel sembolleriniz ‘inanç’ ve ‘değerlerinizin’ çapasıdır.
Sporcuların yarışmaya çıkmadan önce törensel olarak yaptıkları hareketler vardır. Bu hareketler onların doruk performans için kullandıkları çapalardır. Bir kılıç ustasının gösteri öncesi ağzını suyla doldurup gösteri alanına püskürtmesi ve ardından yüksek sesle bağırması gibi… Tüm ayin ve törenler de, belirli bir ruh haline geçmek için kullanılan çapalardır.
Kelimeler ya da sözcükler de birer çapadır. NLP kelimesi de… Çapa kullanarak ruh halinizi değiştirebilirsiniz. Bu konudaki NLP varsayımı şudur: “İhtiyacımız olan bütün kaynaklara ya zaten sahibiz ya da onları yaratabiliriz.”

Neuro Linguistik Programlama ve bir ‘Sue Knight’ Hikayesi
Neuro Linguistik Programlama Nedir?
Neuro: Görme, duyma, tat ve koku alma, dokunma duygularınızı kullanarak, dış dünya ile ilgili deneyimlerinizi bilinçli ya da bilinçaltı düşüncelere dönüştüren nörolojik süreçlerle ilgilidir.
Linguistik: Dilin, deneyimlerinize anlam kazandırmak ve bu deneyimleri kendinize ya da başkalarına iletmek için kullanımıyla ilgilidir. Dili kullanma biçiminiz, kimliğinizin ve düşünce biçiminizin dışavurumudur.
Programlama: Her davranış, bir dizi düşünce ve tutum sonucu oluşur. Bunları belirleyerek, davranışları kodlayıp altyapıları tanıyabilirsiniz. Deneyimleri irdeleyerek oluşum basamaklarını belirleyebilir, hedefe ulaşmak için onları yeniden düzenleyebilirsiniz. Elde ettiğiniz sonuçlar ve bu sonuçların sözün ve çevrenizdekilerin, başkalarının üzerindeki etkileri sizin kişisel programlarınızın ürünüdür.
Çevrenizdekiler üzerindeki oluşturduğunuz etkiyi değiştirmek ve olumlu yöne kanalize etmek için şu üç metod etkili olacaktır.
1. İyi iletişim ve kaliteli ilişkiler kurma konusunda örnek alacağınız bir kişiyi belirleyin.
2. Fizyolojinizi değiştirin. Onun duruşu gibi durun, onun gülümsemesi gibi gülümseyin.
3. Düşünme tarzınızı değiştirin.
Aşağıdaki Sue Knight hikayesi de bu metodların uygulaması adına güzel bir örnek teşkil ediyor.

“Charles Gibi Gülümsedim.”
“Uzun yıllar Charles isimli bir eğitmenle çalışmıştım. Onun mühendislerle iletişim kurmaktaki becerisini, seminerlerinin etkinliğini kimse inkar edemezdi. Onu hem severler, hem de sayarlardı.
Bir gün bir grup mühendise seminer vermem gerekiyordu. Daha önceki toplantılardan kaytarmış olan bu on sekiz kişilik grubu, şirket yönetimi bu seminere katılmaya zorlamıştı. Eğer katılmayan olursa ücretinden kesinti yapılacağı bildirilmişti.
Herkes yerine oturduğunda onlara baktım. “Haydi bakalım bize bugün neler anlatacaksın?” der gibi, hafif alaycı bakışlarla beni süzüyorlardı. Boğazımın kuruduğunu, yüreğimin sıkıştığını hissettim. Onlarla üç gün geçirecektim. Üç koca gün…
Konuşmama her zamanki gibi “Bu seminerden neler bekliyorsunuz?” sorusuyla başladım. Grup sözcüsü ayağa kalkarak “Doğrusunu isterseniz burada olmayı hiçbirimiz istemiyoruz. Başka seçeneğimiz olmadığı için buradayız.” yanıtını verdi.
O anda ‘Charles kimliğine’ bürünmeye karar verdim. O’nun duruşunu, onun mimiklerini, onun yöntemlerini kullanmaya başladım. Charles seminerlerinin başlangıç bölümünde sessizce otururdu. Katılımcıları etkilemeye çalışmazdı. Herkese saygı duyulması gerektiğine inanırdı. Herkesin kendi deneyimleriyle bu topluluğa katkıda bulunabileceğine inanırdı. Ben de bunları hatırlayarak, benzer ‘düşünceler’ ve ‘beklentiler’ oluşturmaya başladım.
Charles konuya her zaman metafor ve mecazlarla girerdi. O topluluğun ilgi alanlarına yakın metaforlar seçerdi. Bunlar çoğu zaman sporla, özellikle de bilardo oyunuyla ilgili olurlardı. Son günlerdeki okumalarımdan yararlanarak ben de onunkilere benzer örnekler verebiliyordum. Charles’ın yöntemlerini, inanç, düşünce ve değerlerini benimsedikçe kendime güvenim arttı. Topluluk konuya ilgi duymaya başladı. Bana birkaç samimi soru bile sordular. Etkileşimlerimiz gittikçe olumlu biçimler almaya başladı.
Seminer sona erdiğinde, o uzun ilk günün sonunda, grubun sözcüsü yanıma gelip omzuma hafifçe dokunarak “Pek de fena değilmişsin!” dedi. Ona bakarak, Charles gibi hafifçe gülümsedim. O an başardığımı hissettim. O üç günlük NLP seminerinden sonra şirketin diğer birimlerinden de seminer teklifleri aldım.

 

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız