BULAŞICI HASTALIK: OLUMSUZ DÜŞÜNCE

0
849

Mutluluğumuzu Sömürenler

Bazı insanlar durumlarının vahametinden söz edip dururlar, açınacak durumda olduklarını söylerler ve sürekli birilerinin ona yardım elini uzatmasını bekler, ama kendileri hiçbir şey yapmazlar.

Bu insanlar tam anlamıyla asalak gibi yaşarlar. Çevrelerindeki insanların duygularını, paralarını, zamanlarını ve bedensel güçlerini emerler, tüketip yok ederler. Kendileri dâhil hiç kimseyi sevmezler, tek düşünceleri birilerinden bir şeyler koparabilmektir.

Üretmeden, çabalamadan yaşamın nimetlerinden gönül huzuruyla faydalanılmaz. “Elden gelen öğün olmaz oda vaktinde bulunmaz.” demiş atalarımız. Ne kadar da doğru. Hep başkalarından bekleyenler mutluluğu ertelemeye ve hep yarınlarda aramaya mahkûmdur.

Nasıl düşünmemiz gerektiği konusunda çevremizin büyük bir etkisi vardır. Çevremiz bize şekil verir. Bedenimiz, alışkanlıklarımız ve değerlerimiz çevreden etkilenir. Zihnimizde diğer zihinlerden etkilenir ve şekillenir. Olumsuz insanlarla uzun bir ilişki kurmuşsak, yavaş yavaş olumsuz düşünmeye başlarız.

Onlar her zaman nelerin yapılayamayacağından, ne kadar zor olduğundan söz ederler. Başarısızlık örneklerini anlatırlar durmadan. İlerlemenin ve gelişmenin önünde engeldirler. Gösterdiğiniz her pozitif şeye bir bahaneleri ve engelleri vardır. Ortaçağ Avrupası’nın köprü bekçisi gibidirler, sizden hayallerinizi alıp, öyle geçirirler. Fakat hayalsiz geçtiğiniz köprü hangisi olursa olsun cehenneme ulaşır ancak.

İş yerlerinde sıkça rastlarsınız; her şeyden şikâyet eden, her şeye bir kulp takan, her fırsatı sorun olarak algılayan ve sorun olarak adlandıran insanlar vardır. Bu insanlar mutlu olmadıkları gibi çevrelerindeki insanları da bilerek veya bilmeyerek mutsuz ederler. Çevresindekilerin sinirli ve gergin olmasına neden olurlar. Hep olumsuzluklardan söz ederler, çevredeki insanların söylediği veya yaptıkları şeylerde küçümseyici yönler bulur, herkes de, her şeyde kusur ararlar.

Doğruyu bilen tek kişi oldukları için kimsenin peşinden gitmezler, insanlarla anlaşamadıkları için asla lider de olamazlar. Çalışırlar ama mutlu değildirler ve çevrelerinde kimsenin de mutlu olmasını istemezler, izin de vermezler. İş ortamında, sosyal ortamlarda ve aile ortamında da sürekli aynı ruh halini yaşar ve yaşatırlar.

Olumsuzluk Makineleri

Bende hayatımın belirli bir dönemini böyle geçirdim, çevremdeki insanlar için tam bir kabustum. Şimdi bu ruh halinden kurtulduğum için kendimi çok şanslı buluyorum. Bu olumsuz alışkanlığımı bıraktıktan sonra hayatımın bir döneminde böyle bir arkadaşım da oldu. Öğretmenlik yaptığım yıllarda birlikte çalıştığımız okuldan bir arkadaş az kalsın beni de kendi yandaşı yapıyordu. Ben her yenilikçi bir fikir ürettiğimde bunu neden yapamayacağımı bana uzun uzun anlatırdı. Zamanla içimdeki şevkin kırılmaya başladığını hissettim. Sonunda yapacağım en doğru hareketin ondan uzak durmak olduğunu fark ettim.

Ben bu tür insanlara olumsuzluk makineleri diyorum, işleri olumsuzluk üretmektir. Sürekli olumsuzluk üretip; çevreyi düşünceleriyle zehirlerler. Hep başkalarının, zekâlarından, zenginliklerinden, paralarından vb şeylerden söz edip dururlar. Ve asla bunlara sahip olunamayacağını ileri sürerek çevresindekilerin de umutlarını tüketirler.

Ya da sahip olunan iyi nitelikler, sanki anormallikmiş gibi aşağılayıcı ve küçük gören bir tavır sergileyerek; iyi olanı yok ederler.

Aynı iş yerinde ya da aynı alanda çalışan iki kişinin tavırlarında da bu ve benzeri davranışları rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz. Biri diğerini baskılamak, ya da ondan faydalanmak, onu avucunun içine almak için; başarıyla işini yapan, işinin ehli olana şaka maskesini takarak, zayıf yanlarına dokunacak sözlerle güya(!) espri yapar. Ya da 10 konuda çok iyiyken, olumsuz olan 1 yönünü tespit edip, her fırsatta üstüne basa basa kişinin olumsuz yönünden söz edip, onu aşağılamak, küçük düşürmek üzerinde egemenlik kurmak eğilimi gösterir.

Aynı sınıfta iki arkadaş düşünün. Biri çalışkan, ders dinleyen, diğerinin aklı bir karış havada, çalışkan olanla alay edip, ona “İnek” gibi isimler takıyor. Bir süre sonra çalışkan olan, kendini diğerinden soyutlamayı başaramazsa, onun izinden gitmeye başlıyor. Bireysel çalışmalarımda, iyi notlar alan ama bir anda notları düşmeye başlayan öğrencilerimde en sık rastladığım nedenlerden biridir bu. Çocuklarındaki bu ani değişime anlam veremeyen aileler panik halinde yardım arayışı içine girerler ve çoğu zaman ortaya çıkan sonuç, çocuğun bir başkasının olumsuz düşüncelerinin tuzağına düşmüş olmasıdır.

Pozitiflik Çemberi

Üniversitede bir arkadaşım vardı. Sürekli depresyondaydı, onunla kimse arkadaşlık etmiyordu. Ama benim gerçekçi ümitlerimin yanında onun ütopik ve imkansız safsataları sürekli çatışıyordu ve sürekli beni çelişkide bırakıyordu. Bu çatışma zihnimi öylesine etkilemişti ki; onunla ayrıldıktan sonra derslerimi boş verdiğimi, notlarımın düştüğünü ve her şeyin tepe takla gittiğini ancak fark edebildim. O zamana kadar ben, farkında olmadan, sahip olduğum tüm güzelliklerden bir hiç uğruna vazgeçmiştim.

İnsanlar sürekli işe yarasın ya da yaramasın, doğru ya da yanlış olsun, diğerlerine tecrübelerini anlatırlar ve çıkardıkları derslerden başkalarının da yararlanmalarını isterler. Kimisi çıkardığı negatif sonuçlar nedeniyle hep aynı noktaya takılmıştır ve içinde ciddi saplantıları vardır. Buna inanırlar ve sizi de inandırmaya çalışırlar.

Bu nedenle çevremizdekilerin düşünce yapılarına, zihinsel kalıplarına çok dikkat etmeliyiz. Çevremize pozitif düşünen insanları toplama ya da pozitif düşünen insanların çevresinde toplanmaya çalışmalıyız.

Uzun yıllar önce, bir ülkenin sınıra yakın bölgesinde yaşlı bir adam yaşıyordu. Bir gün, adam atının kaybolduğunu fark etti. Atın sınırın öteki tarafına geçtiğini öğrenenler olmuştu. Komşuları bu talihsiz kaybından dolayı onu teselli etmek için ziyaretine geldiler. Ancak yaşlı adam beklenmedik bir biçimde sukunet doluydu ve şöyle diyordu:

“Önemli değil, belki de göründüğü gibi kötü bir olay değildir. Ve sanırım bu işte bir hayır var.”

Aylar sonra, bir gece, yaşlı adam dışarıdan gelen at seslerini duydu. Çıkıp baktığında kendi atının yanında başka bir at daha gördü. Belli ki, kendi atı eve bir arkadaş getirmişti.

Haberi duyan komşuları bu defa onu kutlamak için ziyaretine geldiler ve onun ne kadar şanslı olduğunu söylediler. Bütün bu tebriklere karşılık, yaşlı adam gayet sakin ve düşünceliydi. Komşularına şöyle dedi:

“Hiçbir çaba sarf etmeden yeni bir atım oldu, doğru; ama bunun hayır mı yoksa şer mi olduğunu söylemek kolay değil. Belki de altından bir şer çıkacak.”

Söylediği doğru çıktı. Yaşlı adamın oğlu eve gelen ikinci atı çok seviyor ve her fırsatta onunla gezintiye çıkıyordu. Bir gün bu atı sürerken düştü ve sol bacağını fena halde incitti. Ondan sonrada asla yürüyemedi, ayağı aksadı.

Yaşlı adam olay karşısında benzer bir tavır sergiledi:

“Çok kötü gibi görünüyor, ama ardından belki de daha büyük hayırlar gelecek.”

Daha sonra yaşananlar, yaşlı adamı bir kez daha haklı çıkardı. Bir yıl sonra, o ülkenin girdiği bir savaşa katılmaları için birçok genç askere alındı ve çoğu hayatını kaybetti. Yaşlı adamın oğlu ayağındaki rahatsızlıktan dolayı askere çağrılmadı ve böylece ölümden kurtuldu.

Doğru düşünen pozitif düşünen insanlarla birlikte olun. Buna gayret gösterin. Çünkü çevre zihnimizi şekillendirir. Atasözlerimizde de buna sıkça yer verilir.

“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.”

“Üzüm üzüme baka, baka kararır.”

Çalışma ortamında, okul ortamında, aile ortamında, arkadaş ortamında insanlar; bilerek ya da bilmeyerek, düşünceleriyle diğer insanların hayatına yön verirler.

Başarılı ve mutlu yaşamak istiyorsanız; insanların sizi negatif programlarla yüklemelerine izin vermeyin ve pozitif düşünen, hayata sıcacık bakan, mutlu olan ve mutlu eden insanlarla birlikte olun. Sosyal bir varlık olarak sürekli çevrenizi pozitif insanlarla genişletin ve negatif olan insanları ya hayatınızdan çıkarın, ya da kulaklarınızı tıkayın. Onların sözlerinin sizin zihninizi olumsuz programlamasına engel olun.

Sizi olumsuz etkileyen kişiyi karşınızda görün: Gözlerinizi kapatın ve tam karşınızda yüzü size dönük olacak şekilde durduğunu hayal edin.

Bağı görün: Onun bedeninin herhangi bir yerinden çıkan ve sizin bedeninizin herhangi bir yerine bağlanan olumsuz duyguları ve düşünceleri ifade eden bağı görün. Bu bağın şeklini, niteliğini, rengini ve sizde uyandırdığı olumsuz duyguları belirleyin.

Bağı kesin: Bilinçaltınıza “Bu bağı kesmek içi neye ihtiyacım var?” “Bu bağı kesseydim, nasıl bir alet kullanırdım?” gibi sorular sorarak, kullanacağınız aleti belirleyin ve bağı kesin. (Makas, bıçak, balta vs)

Kontrol edin: Bağı kestikten sonra gözlerinizi birkaç saniyeliğine açın ve tekrar kapatın. O kişi yine karşınızda görün ve aranızda herhangi bir bağ kalıp kalmadığını kontrol edin. Eğer kalmışsa aynı çalışmayı o bağ içinde uygulayın.

Tekrar edin: Bu uygulamayı birkaç kez tekrar edin. O kişi sizi olumsuz programlayacak bir söylemde ya da davranışta bulunduğu anda, zaman kaybetmeden bir kez daha uygulayın. Onunla her olumsuzluk yaşadığınızda uygulamaya özen gösterin.

Bu uygulama sonucunda eğer seçtiğiniz kişi hayatınızdan çıkarmak istediğiniz ama bunu yapmaya cesaret edemediğiniz biriyse, istediğiniz sonucu elde etmek için harekete geçmenizi sağlayacak kaynaklarınız güçlenecektir. Eğer hayatınızda var olması gereken ve çıkaramayacağınız biriyse, bu çalışma ona karşı daha nötr olmanızı ve onun sözlerinden eskisi kadar etkilenmemenizi sağlayacaktır.

Kurbağalar arasında bir yarış düzenlenmiş. 100 metrelik parkuru tamamlayan kurbağa yarışı kazanacakmış. Ancak şimdiye kadar bu hiçbir kurbağanın başarabildiği bir şey değilmiş.

Yarış başlamış. Seyirci kurbağalar sürekli; “ Bu imkansız.” “Hiçbir kurbağa bunu başaramaz.” “Bu kurbağaların fizyolojisine uygun değil.” Diye bağırmaktaymışlar. Gerçekten de yarışan kurbağaların birçoğu daha parkuru yarılayamadan pes etmişler. Diğerleri de yarıyı biraz geçtikten sonra pes etmişler.

Ama bir tanesi seyircilere aldırmadan, ısrarla devam etmekteymiş. En sonunda parkuru tamamlamış. Seyirciler buna inanamamışlar ve hayret içinde bağırmışlar; “Bunu nasıl başardın?” Ama kazanan kurbağa hiç cevap vermemiş. Bunun üzerine birkaçı onun yanına gitmişler. Yanına vardıklarında şaşkınlık içinde kazanan kurbağanın sağır olduğunu fark etmişler.

Pozitif Açılımlar

İnsanlardan söz ederken mutlaka onların olumlu yönlerinden de söz edin. Bu sizin de, söz konusu olan kişinin de, dinleyenlerin de zihinlerinde pozitif açılımlar gerçekleştirir. Ama sürekli olumsuzluklardan söz ediyorsanız, işte o zamanda zihnimizdeki tüm hücreler tortu kaplamaya ve yollar tıkanmaya başlar, tıpkı pis suyun aktığı bir kanal gibi.

Hiç kimse tamamen iyi veya tamamen kötü değildir. Kişiyi ya da olayı iyi yapan veya kötü yapan bizim olayda veya kişide ne aradığımıza bağlıdır. Ne ararsanız onu bulursunuz. İyilik arıyorsanız iyi yönlerini, kötülük arıyorsanız kötü yönlerini bulursunuz.

Hani ilk kez bir şey lazım olur, daha önce almadığınız ve nerede satıldığını bilmediğiniz bir şey, o zaman gezdiğiniz her dükkana farklı gözle bakarsınız. O güne kadar fark etmediğiniz şeyleri fark edersiniz. Aslında aradığınız şeyi fark edersiniz.

İnsanlara yaklaşımda; iki farklı anlayış, model geliştirebiliriz.

Birinci modele göre; insanlar günahkar doğar ve bu yüzden yeni doğmuş bir çocuğun bile vaftiz edilmesi ve günahlarından arındırılması gerekir. Bu günah insanlığın günahıdır ve her insan bu yükten sorumludur. Günahın temeli ta Hz. Havva’ya dayanır. Her şey onun yasak meyveyi yemesiyle başlar. Yahudilerin Kudüs’ten kovulmasını gerektiren davranışlarla devam eder, son olarak ta İsa’nın çarmıha gerilmesi bardağı taşıran son damladır. İnsanlar günahkardır ve bundan arınmak için ellerinden gelen her türlü ibadeti yapıp, sevap kazanıp, cennete gitmeye çalışmalıdırlar.

Bu nedenle birinci modele göre; karşılaştığınız her insan; potansiyel olumsuzluk içerir ve hayata eksi (-) ile başlar. Güzel davranışlar gösterdikçe artı (+) lar kazanır ve 1000 yani “Tam” olmaya yönelebilir. Böylece cennete veya cehenneme gitmesi belirlenir.

İkinci model de ise; tam tersidir. İnsanlar doğduklarında tam bir melektir. Suçsuz ve günahsızdır. Yeni doğmuş bir sabinin hiçbir günahı olmaz. Dünyaya 1000 yani “Tam” puanla gelir, zaman içinde yanlışlar yapar, günahlar işler ve 1000 puanı azalmaya başlar,999’a düşer daha sonra 998’a ve kişi kötülük yaptıkça eksilere (-) yaklaşır veya eksi (-) olur, böylece cehenneme gider. Artılarını kaybetmezse eğer cennete gidebilir.

Sizde insanlara yaklaşırken bu iki modelden birini uyguluyorsunuzdur. Ya herkese potansiyel suçlu gözüyle bakıp olumsuzlukları ararsınız, ya da insanlardaki olumlu yönleri arar ve onları geliştirmelerini, ortaya çıkarmalarını sağlarsınız. İnsanların iyi yönlerini aramak onların içlerindeki iyi potansiyeli dışarı çıkarır. Kendilerini iyi görürler ve iyi davranışlarını geliştirirler. Kötülük veya olumsuzluk aradığınızda da emin olun aynı oranda başarılı olursunuz.

İnsanların iyi olduklarını düşünmek; onların iyi yönlerini fark etmenizi sağlar. Böylece onların iyi yönlerini de ortaya koyabilirsiniz. Kötü olduklarını düşünmekte onların kötü yönlerini fark edip, kötü yönlerini ortaya koymanıza neden olur. İyi ya da kötü olduklarını düşünmeniz, bu düşünceye göre davranış geliştirmenizi sağlar.

İnsanlarda ne aradığınıza dikkat edin. Ne arıyorsanız onu bulursunuz. Kötülük arıyorsanız kötülük, iyilik arıyorsanız da iyiliktir bulacağınız.

Tercih sizin. Kendi modelinizi kendiniz seçin. Ama hatırlayın ki mutlu ve huzurlu yaşamak istiyorsanız, insanlardaki olumlulukları görüp, onların gelişmelerini sağlamalısınız.

Mutlu olmak istiyorsanız, ayını şekilde kendinizdeki olumlulukları da görebilmelisiniz. Kabiliyetlerinizin, yeteneklerinizin, pozitif duygularınızın ve davranışlarınızın ayrımında olmalısınız. Kendinize de vereceğiniz puan 1000 olmalıdır.

Hayattaki tüm güzellikler; farklı şekillerde herkes de vardır. Aslında kendi çevremizi de, tutumumuzu da biz oluştururuz. İnsanlar hakkında olumlu düşünerek; onların olumlu olmasını sağlarız ve çevremizde olumlu davranan insanların varlığıyla, güzel bir yaşamımız olur. Bunun aksi de mümkündür.

Sürekli yaşamın kötü yönlerinden söz ediyorsak, çevreye kimyasal atık yayan fabrika gibiyizdir. Çevremizdeki herkesi zehirliyoruz demektir.

Dikkatinizi neyin üzerinde toplarsanız, onu geliştirirsiniz. Olumsuzluklar üzerinde odaklarsanız onları, olumlu olanlara odaklarsanız da güzel olanları geliştirirsiniz.

Bugün herkesi 1000 üzerinden değerlendirin. Göreceksiniz en mutlu günlerinizden biri olacaktır. Hoşunuza giderse her günü böyle geçirebilirsiniz.

 

 

Kaynak: Hipnoz ve NLP ile Mutluluğu Yakalayın – Ares Kitap

www.gencgelisim.com

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız