Hava Durumu Raporunuz Ne Diyor?

0
967

Hiç düşünüyor muyuz, ruhumuzun hava durumu nasıl? İnsan değişen hava koşullarına rağmen hayatın her yönüyle güzel ve yaşanılabilir olduğunu irade göstererek ispatlamalıdır. Havayı yumuşatmak veya ürkütücü şimşekler çaktırmak sizin tercihinize kalmış…

 

 

ABDÜLLATİF ERDOĞAN
abdullatiferdogan@hotmail.com

Payımıza düşen yaşam diliminde kimi zaman başrolü kapıyor, kimi zaman da figüranlığa razı oluyoruz. Hayat, her zaman planlanan şekliyle akmıyor. Plansız harekat olmasa da, evdeki hesap pazara her daim uymuyor. Dış etkenler ve hesapta olmayanlar, mevcut yaşantıya beklenmedik şekiller verebiliyor. İsteyerek yahut istemeyerek yaşanan bütün durumlara karşı insanın duruşu, kişiye, düşünceye ve olaya ya değer katıyor ya da bizden bir şeyleri alıp götürüyor. Tercihlerimiz, soluduğumuz havanın yaşanırlığını değiştirebiliyor.

Bir gün içinde ‘aksilik’ olarak tanımladığımız olaylara verdiğimiz tepkilerin ve aldığımız kararların soluduğumuz havaya ışık oluşunu bir örnekle açıklamak istiyorum:
“Farz edin ki, bugün komşunuzun çıkardığı gürültüyle 04.00’de uyandınız. Yarım yamalak uykuyla evden ofise giderken aracınızın lastiği patladı. Lastiği değiştirirken hayli vakit kaybederek işe geç kaldınız. Bilgisayarınızı açtınız; fakat o da ne! Sistem çökmüş ve tamamlamayı planladığınız işlerin hepsi alt üst durumda…

Tüm bunlar yetmezmiş gibi saat 10.00 olduğunda işini pazarladığınız kuruluş ürünlerinizle ilgilenmediğini ve onları bir an önce iade etmek istediğini beyan etti. Saatler 11.00’i gösterdiğinde masa üzerine bıraktığınız kahve fincanı servis elemanının kolunun gazabına uğradı. Telve yeni takımınız ve gömleğinizde harita oluşturdu.

Siz bu olanlarla boğuşurken öğle tatili vakti geldi çattı… Yemekte çalışanlarınızla birlikte olmak istediniz. Onlara moral vermek, ‘afiyet olsun’ demek ve konuşmak üzere yemekhaneye girdiğinizde ilginç bir durumla daha karşılaştınız. Personeliniz halsiz ve bitkin… Gıda zehirlenmesi yaşamaktalar çünkü. Acilen hastaneye sevk için koşuşturmaya başladınız. Hastane işleri bittiğinde çok daha kötü bir durumla karşılaşmadığınız için şükrederek mutlu olduğunuzu hissettiniz. Bu muhteşem(!) günün her biri problemli gibi görünen saatlerinin sizi rahatsız etmediğini düşünmektesiniz.”

Olaya bir de farklı pencereden bakalım:
“Sabahın 4’ünde uyanmakla, uzun zamandır okumayı düşündüğünüz kitabı nihayet elinize alabilme ve inceleme fırsatı yakaladınız. Yıllardır izleyemediğiniz eşsiz bir manzaraya, güneşin ışıklarını ve sıcaklığını yeryüzüne salışına, bulutların renklenerek gönlünüzü neşelendirişine şahit oldunuz. Aracınızın patlayan lastiği de elektrik akımına uğramış ruhunuzu topraklama görevini yerine getirdi. Kendinizi kaybetmemeniz gerektiğini ve işlerin bir şekilde yoluna gireceğini telkin ederek, ‘olur böyle şeyler’ diyerek öfke anında sabretmenin keyfini yaşattı size.

Her gün sistemli olarak kontrol ettiğiniz, ayrı kalamadığınız aygıtlardan biri de bilgisayarınız. Sistemin çökmesiyle elektronik postalarınıza bakamadınız belki; fakat bu vesileyle kalbî postalarınıza dönüp bakma fırsatı yakaladınız. Elektronik postayla ulaşamadığınız, bunun için aramayı ihmal ettiğiniz birçok dostunuz geldi aklınıza.

Ürününüzü almaktan vazgeçen kuruluş yüzünden kâr edemediniz belki; ama bu vesileyle ürünlerinizin geliştirilmesi gereken yönlerini gördünüz, pazarlama yapınızdaki düzenleme ihtiyacını fark ettiniz. Üzerinizin kirlenmesinde de bir sorun yok aslında. Biliyorsunuz ki hizmet edeni kusurlarıyla kabul etmek, her an kapımızı çalacak küçük sürprizlere hazırlıklı olmak gerek. 
Arzu etmediğiniz bir durumun ortaya çıkmasına takılıp sızlanmak yerine insan hayatının ‘an’lık olduğunu fark ederek içinde bulunduğunuz zamanın tadını çıkarmakla çok doğru bir karar verdiniz.

Ancak kişi yaşadıklarından her zaman böyle pozitif çıkarımlar yapamayabilir. Zaman zaman kasvetli havanın esintisinden kurtulamayıp kendini kaybeder. Endişe duymaya başlar, derdi birken bin olur. Geriye dönük ızdırap ve çile çeker. İçinde kara dumanlar dolaşır. Bunlar yeniden yanlış kararlar almanıza neden olur. Yeni yanlışlıklar da ileride yeni pişmanlıkların yaşanmasına meydan vererek sizi fasit bir daire içine hapseder. Yolun sonu ‘kaybediş’ ve ‘eriyiş’e uzanır. 
Havasını bulanlar, havasında olanlar, diken üstünde yaşamaktan, kederli ve kaygılı olmaktan uzak dururlar. Telaş etmezler. Endişeye kapılmaz, sinirlerini durduk yerde bozmazlar. Olaylara pozitif bakmayı başarırlar; bu da onları sakinleştirir, ‘satır araları’nı iyi okumalarını sağlar.

Havalar dört bir yandan gelen değişik basınçlarla her an farklılık arz edebilir. Değişen basınçlar üzerinizdeki baskıları yoğunlaştırır. İç yapınız, her daim değişen dayanıklılık düzeyiniz ile halden hale girecektir. Böylesi durumlarda zarif ve ince kanatlı, bir günlük ömrüne rağmen yaşama inatla tutunan bir kelebeği hatırlayın. Yirmi dört saatlik ömrü olduğunu bilmesine rağmen kozalağından çıkmak için çırpınmalıdır. Çırpındıkça kanatlanabilecektir. Çırpınışlarına yardım etmeye kalkarsanız onu öldürürsünüz. İradesini kullanmasını, tüm gayretini sarf edişini ve doğru bir yaşayışa kanat çırpışını izlemelisiniz. O kısacık zaman dilimindeki çırpınışlar boşa gitmeyecektir.

İnsan değişen hava koşullarına rağmen hayatın her yönüyle güzel ve yaşanılabilir olduğunu irade göstererek ispatlamalıdır. Havayı yumuşatmak veya ürkütücü şimşekler çaktırmak sizin tercihinize kalmış…

 

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız