Sınav kaygısı; öğrencilerin başarılarına sekte vuran ve bir yıl boyunca yaşadıkları stresin, kaderlerini belirleyecek birkaç saate yansıyarak, başarılarını, bilgilerini sınava yansıtmalarına engel olan tehlikeli ve kontrol altına alınması gereken bir etkendir…
Sınav kaygısı; öğrencilerin başarılarına sekte vuran ve bir yıl boyunca yaşadıkları stresin, kaderlerini belirleyecek birkaç saate yansıyarak, başarılarını, bilgilerini sınava yansıtmalarına engel olan tehlikeli ve kontrol altına alınması gereken bir etkendir.
Bundan 8–10 yıl önce, sınav yine bir stres kaynağı olmasına rağmen, artık günümüzde bu rolü fazlasıyla artmıştır. Öğrenciler kendilerini sürekli yarış halinde hissetmekte ve yaşadıkları baskı nedeniyle zihinsel dengelerinde gel-gitler yaşamaktadırlar. Çünkü artık sınav; sadece bilgi sınavı olmaktan çıkıp, bir hız ve psikolojik dayanıklılık sınavına dönüşmüştür.
Sınav sürecine giren bir öğrencinin neredeyse yaşamının her alanında bir değişim yaşanır. Aile bireylerinin hepsi, aile yaşantılarını onun için yeniden organize ederler. Alıştığı aile yaşantısında kısıtlamalarla birlikte yeni kurallar ortaya çıkar. Aile içindeki sözlü ve sözsüz iletişimin genel konusu onun gireceği sınavdır. Sosyal yaşantısı da bu değişim sürecine dahil edilir. Arkadaşları ile en önemli ortak konuları sınava dönüşmüştür. Onlar ile birlikteliği sadece eğlenmeye, paylaşmaya odaklı değildir. En yakın arkadaşları, aynı zamanda rakipleri olmuştur. Okulu da eski okulu gibi değildir. Çünkü gündem “Sınav”dır. Öğretmenler sürekli girecekleri sınav ile ilgili çalışmalar yapmakta ve sınav hakkında konuşmaktadır. Teneffüste fısıldaşmaların konusu da sınav ile yoğrulmuştur. Karşı cinse karşı içinde kıpırtıların başladığı bu yaşlarda; bu kıpırtıları sınav için bastırmak ve gelişimin bu doğal süreciyle mücadele etmek zorundadır. Bir taraftan dershane ve özel dersler de onu tek bir düşünceye odaklamaktadır: “SINAV”
Dört bir yandan yaşanan bu değişim ve baskı altında, öğrencinin en büyük zorunluluklarından biri; zihinsel gücünü ayakta tutabilmektir. Çünkü başarısı, harcadığı emeğin ve yaptığı fedakarlıkların karşılığını alması buna bağlıdır. Ama bunu sağlamak artık o kadar kolay değildir. Çünkü aynı anda ergenliğin bedeninde ve zihninde yarattığı değişimle mücadele eden ve ona adapte olmaya çalışan öğrenci; bir de bu baskı ile yüzleşmek ve baş etmek zorunda kalmaktadır.
Sınav kaygısı; sanılanın aksine sınava yeteri kadar hazırlanmamış öğrenciler için değil, aynı zamanda tüm gücüyle çalışmış ve emek harcamış öğrenciler için de tehlikeli bir unsurdur. Çünkü konuları zihnine kazımış bir öğrenci bile, bu yoğun baskı içinde, kendine güvenini kaybetmekte ve heyecanın tuzağına düşmektedir.
“Ya sınavda başım ağrırsa”, “Ya midem bulanırsa”, “Ya çok heyecanlanır, bildiklerimi karıştırırsam”, “Ya zamanı yetiştiremezsem”, “Ya sınava girdiğim sınıfta sıralar rahatsız olursa”, “Ya dikkatsizlik yaparsam”, “Ya şıkları kaydırırsam” gibi daha birçok olumsuz düşünce de sınav kaygısıyla birlikte, öğrencinin zihnine sızmakta ve sınav kaygısı bu düşüncelerden beslenerek büyümektedir. O bu düşünceleri zihninden atmaya çalışsa da, arkadaşları da benzer sıkıntılar yaşadığından, aralarında yaşanan paylaşımlar sonucu, olumsuz düşüncelere yenileri eklenir. Bu sohbetlerde daha önce sınava girmiş ve bayılmış, panik atak geçirmiş öğrencilerin, abartılarak efsaneye dönüşmüş hikayeleri anlatılır. Normalde böylesi bir olumsuzluğu yaşama ihtimali çok düşük olan öğrenci, bu hikayeler ve her geçen gün üzerine yenileri eklenen olumsuz düşüncelerle programlanarak, olumsuzlukları yaşama ihtimalini arttırır. Çünkü zihnimiz neye odaklanmışsa, onu yaşamak için harekete geçer. Yaşadığı kaygı ile olumsuzluklara odaklanan öğrenci, farkında olmadan zihnini bu olumsuzlukları yaşamak üzere programlar.
Sınav kaygısının öğrenciye verdiği bir diğer zarar da, motivasyonunu zayıflatması ve çalışma isteğini tüketmesidir. Nasıl ki vücudumuz bir hastalığa yakalandığında güçten düşüyorsa, zihnimiz de sınav kaygısı mikrobunu kaptığında gücünü kaybeder. Bu güç kaybı doğrudan öğrencinin öğrenme kapasitesini etkiler. Öğrenci ne kadar çalışsa da, konuları anlamamaya, daha sık dikkatsizlik yapmaya başlar. Bu durum onun endişesini daha da arttırır ve sınav kaygısının büyümesine neden olur. Kaygısı arttıkça öğrenme kapasitesi, hızı, dikkati ve isteği daha da azalır. Bu şekilde öğrenci olumsuz etkenlerin birbirinden güç aldığı bir kaosun içine girebilir.
Öğrencilerin daha ilköğretim sıralarında başlayan bu süreçte, zihinsel dayanıklılıklarını ve güçlerini koruyabilmek için desteğe ve özen göstermeye ihtiyaçları vardır. Baskının her geçen gün arttığı sınav yolculuğunda; bilgiye sahip olmak kadar, zihni kontrol edebilmek de önemlidir.
Kaygının hiç olmaması da olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Öğrenciyi rahatlığa ve vurdumduymazlığa sürükleyebilir. Bu sebeple azı da zarar, çoğu da zarar olan bu etkenin dengeli bir şekilde kontrol edilmesi gereklidir. Bu kontrolü sağlamak ve sınav kaygısının yaratacağı problemleri aşmak için, öğrenci ve ailesi bu konuda duyarlı olmalı ve gerekli önlemleri almalıdırlar.
Çocuklarımızın başarısı bizim ve onların mutluluğudur. Bu mutluluğu tatmanız ve kaygılarınızdan arınarak başarının sizi bekleyen aydınlık kapısından geçmeniz dileğiyle…