Bireyin başarıları birden, aniden inkişaf etmez; başarı sebeplerini hazırlayan şüphesiz muhtelif değişkenler vardır. Kişi anne karnında başlayan öğrenme sürecinden itibaren elde edilen başarı her ne ise onu elde edene kadar; gördüğü, duyduğu, hissettiği ne varsa hepsini bir bir üst üste koyarak başarısını ve kendini inşa eder. Dolayısıyla kişi yaşamı boyunca, özellikle de küçük yaşta ne kadar çok uyaranla karşı karşıya gelirse, algılama, anlamlandırabilme, mukayese ve muhakeme yeteneği de bir o kadar gelişir, bu durum da elbette ki başarıyı olumlu yönde etkiler. (Uyaran: çevremizde duyularımız vasıtasıyla beynimizde bir algıya neden olan her şey)
Son günlerin en çok konuşulan ismi olan Barack Hussein Obama’nın başarısı da işte tam bu noktadan ele alınabilecek bir konu. Nitekim kişileri ve yaşanılan her şeyi sonuçları itibariyle değil de süreçleri itibariyle değerlendirmenin ilerisi için her zaman daha akıllıca olduğunu düşünürüm. Bu sebeple Obama’nın başarısının sırlarına madalyonun bu yüzünden ve bir nebze de olsa psikolojik etkenler ışığında bakmaya ne dersiniz?
Obama doğduğundan bu yana birbirinden değişik iklimlerde, birbirinden farklı insanları gözlemleme fırsatı buldu. Hal böyle olunca da farklı etnik kültürlerin birleşimi olarak dünyaya gelen Obama daha küçük yaşta farklılıkları fark etme ve bir sürü değişkenin içinde hayata faklı pencerelerden bakma şansına sahip oldu. Siyah, beyaz, Müslüman, Hristiyan kültürlerin arasında büyümüş, bütün bu kültürlerin özelliklerini üzerinde barındıran Obama bu özelliğiyle birçok noktada sivrilmeyi başarmış.
Obama küçük yaştayken annesi ve babası boşanmış olmasına rağmen, yaşadığı bu ayrılık durumu; onu içine kapanık, çekimser ve hedefleri olmayan pasif bir kişilik geliştirmekten ziyade, görünen o ki zekâsıyla ve doğduğundan beri birbirinden farklı iki kültürün arasında yoğun bir uyaran bombardımanına tutulmuş olmasının da etkisiyle dişli, ne istediğini bilen, önünü görebilen ve başarılarını perçinleyen bir pozitif etki yaratmış. Birçok çocuk böyle bir durumdan negatif etkilense de Obama’nın burada şansı yaver gitmiş.
Hayatının seyrinden de anlaşılacağı üzere başarı basamaklarını bir bir atlayan Obama kendinden emin ve ne yaptığını bilircesine, sanki yıllar sonra şu anda bulunduğu noktaya ulaşabileceği hayaliyle emin emin adımlarla çıkmış başarı basamaklarını. Şunu da belirtmek isterim ki, bu yolu hayli hızlı adımlamış!
Kimi insanlar için zorluklar olumsuz sonuçlar doğursa da kimileri için itici kuvvet olup, kişinin başarılı olma hevesini perçinleyebiliyor. Obama babası tarafından getirdiği genetik kodları açısından değerlendirildiğinde; yüzyıllar boyu ötelenmiş, diğeri olma vasfından kurtulamamış ikinci sınıf muamelesi görmüş bir zümreden gelen siyahi bir adam. Bu özelliği bunun tam aksi olan annesinden gelen kodlarla birleşince Obama’nın da kendine has fenomenleri ve zekasıyla işte böyle; Afro-Amerikan, umut vaat eden, birleştirici özelliğiyle özlenen değişimlere sebep olacak karizmatik bir lider ortaya çıkıyor.
Bir şeylerin değişmesi gerektiğine inanıyor ve elinden geleni yapma azmiyle çıkıyor siyaset arenasına… Amerikan Senatosu’nun tek siyahî üyesi olan Obama seçim kampanyasını da yine “değişim” kavramı üzerine kuruyor ve her bir konuşmasında Washington’daki işleyişin değişmesi gerektiğini savunuyor. Bu söylemleriyle de en çok Demokrat Parti’li genç kuşağın gözdesi oluyor.
Nitekim yıllardır Amerika’nın izlediği siyasi politikalar hem kendi milleti tarafından hem de dünya milletleri tarafından benimsenmiyor ve insanlar sürekli savaşların hüküm sürdüğü, ikiliklerin varolduğu; ezen ve ezilenlerin olduğu bu haletten kurtulup “DEĞİŞİM” inançlarını, değişmek istediklerini Obama’yı seçerek gösteriyorlar.
Evet Obama değişimin öncüsü olma sinyaliyle dünyanın en güçlü devletinin patronu oldu: Bugün ülkede oy kullanan milyonlarca siyahın bir kısmının, çocukluklarında maruz kaldıkları dışlanma ve ötelenmeleri; “otobüslerde arka sıralara oturtulma”, “beyazlarla aynı üniversiteye gitmelerine izin verilmemesi” gibi birçok sebep yanı sıra, ırkçı örgütlerin saldırılarına maruz kaldıkları düşünülürse, Obama’nın bu zaferi hiç de hafife alınamayacak nitelikte.
Bugün 46 yaşındaki Obama, Iowa’da elde ettiği başarı kadar seçim sonrası yaptığı teşekkür konuşması ile de kamuoyunu etkilemeyi başardı. Siyasi gözlemciler, Obama’nın zafer konuşması için son yılların “en iyi, en etkili siyasi konuşması” yorumunu yaptılar. “Onlar dediler ki; bugün hiç gelmeyecek” sözü ile başlayan ve alkışlarla kesilen konuşmadaki bu cümleler, yıllar önce zenci insan hakları savunucusu Martin Luther King’in, çocuklarının, rengi ve derisinden dolayı yargılanmayacağı günlerin geleceği özlemini dile getirdiği, “Bir hayalim var” cümlesi ile başlayan konuşma ile bağdaştırıldı. Başkanlığa giden yolda ilk zaferi elde eden Obama, “İşte o gün geldi.” dedi.
“İşte o gün geldi” dedi ve görevi devraldı. Amerika tarihinin ilk siyah başkanı Obama, zorlu ve renkli hayat hikayesinin sonunda böyle bir başarıya imza attı. En olmazlar dahi olabiliyorsa; yüzyıllarca ikinci sınıf vatandaş olduğun bir yerde “kendine güvenip, olumsuzlukları kulak ardı ederek, tarihe geçip, lider olunabiliyorsa” sizce hayatta ne “olmaz” ki?
BARACK HUSSEIN OBAMA
Barack Hussein Obama, 4 Ağustos 1961’de Honolulu’da doğdu. Obama doğduğu sırada annesi ve babası Manoa’daki Hawaii Üniversitesi’nde eğitimlerini sürdürmekteydiler, Obama iki yaşına geldiğinde de birlikteliklerine son verdiler. Babası eğitimi için Harvard’a gittikten sonra, vatanı Kenya’ya geri döndü. Annesi, Lolo Soertoro ile evlenince, ailece Jakarta’ya taşındılar. Burada kız kardeşi Maya Soerto-Ng dünyaya geldi. Dört yıl sonra Barack on yaşına geldiğinde Hawaii’ye akrabalarının yanına döndü ve burada oldukça saygın bir okul olan Punahou Academy’ye girdi. 1978 yılında bu okuldan başarıyla mezun oldu.
Obama, kendi yazdığı anlılarında, birçok farklı ırkın yaşadığı topraklarında insanları bir araya getirmek için verdiği mücadeleleri anlattı.
1982 yılında ölen babasını, annesiyle ayrıldıktan sonra yalnız birkez gördü. Barack Obama, daha sonra Amerikan halkına açıkladığı gibi, gençlik yıllarında alkol ve uyuşturucu kullandığı bir dönem de yaşamıştı.
Lise eğitimini tamamladıktan sonra, Los Angeles’taki Occidental College’a girdi. Burada iki yıl öğrenim gördükten ve New York’taki Colombia Üniversitesi’ne devam etti. 1983 yılında bu okuldan da derceyle mezun oldu.
Business International Corporation ve NYPIRG‘de (New York Public Interest Research Group) bir süre çalıştıktan sonra, 1985 yılında Chicago’ya yerleşmeye karar verdi. Burada çalıştığı dönemde Trinity United adlı Hıristiyan kilisesine katıldı. 1988 yılında girdiği Harvard Hukuk Fakültesi’nden, 1991 yılında çok büyük bir başarı göstererek mezun oldu. Bu okulda Harvard Law Review adlı yayının ilk siyah editörü oldu.
Okula girdiği yıl tanıştığı eşi Michelle ile 1992 yılının Ekim ayında evlendi. 1999 yılında ilk kızı Malia ve 2001 yılında ikinci kızı Sasha dünyaya geldi.
1996 yılında, Illinois Eyaleti’nden senatör seçildi. Obama bu yıllarda, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler ile aynı anda çalışarak, sağlık reformu ve etik üzerine yasamalar yapılması için uğraştı. Ayrıca ölüm cezasının yeniden gözden geçirilmesiyle ilgili çalışmalar yaptı.
2004 yılına gelindiğinde Amerikan Senatosu’na seçildi ve bu senatoya yüz yıldan fazla bir süredir seçilen üçüncü siyah oldu. “Dreams From My Father: A Story of Race and Inheritance” adıyla otobiyografisini yayınladı. 2006 yılında da ikinci kitabı “The Audacity of Hope” un basımı gerçekleşti.
Şubat 2007’de, 2008 başkanlık seçimleri için Demokratlar tarafından aday gösterildi. Bu seçimdeki rakipleri, New York senatörü Hillary Rodham Clinton ve 2004 seçimlerinde başkan yardımıcısı adayı olan John Edwards oldu. Sonuç olarak: Amerika’nın ilk siyahi başkanı oldu.
Obama’nın Başlıca Kişilik Özellikleri:
• Sakin
• Rahat
• Kendinden emin
• Hitabeti güzel
• Genç ve karizmatik
• Donanımlı
• İfade kabiliyeti yüksek
• Uzlaşmacı
• Gençlerin dilinden anlayan
• İçten ve samimi
• Hedefleri ve idealleri olan
• Geçmişle bugünü aynı safta en istenilen şekilde ortaya koyabilen
• Olumsuz söylemlere kulağını kapayabilen
kaynak: genç gelişim dergisi