Halk Öğretmeni Bir Lider

0
980

Halk Öğretmeni Bir Lider

Daha Çar I. Aleksandr’ın sağlığında Fm kültürünü yükseltmek isteyenlerin başına Snelman isminde birisi geçmişti. Bu kişinin hayat ve faaliyeti hakkında biraz bilgi sahibi olmak gerekiyor.

Johan Wilhelm Snelman, 12 Mayıs 1806’da Stockholm’da doğmuş ve 4 Temmuz 1881’de Danskarby’de vefat etmiştir. Snelman, döneminin büyük bir alimi, derin bir filozofu ve meşhur bir siyasetçisiydi. Fakat bu adamın en büyük şöhreti, Fin kültürünü meydana getiren halk öğretmeni olmasındadır.

Snelman ve arkadaşları halk öğretmeni sıfatı ile çok ciddi emekler harcayarak bir bataklıklar ülkesini, beyaz zambaklar ülkesine çevirmişlerdir.

Bu büyük Finlandiyalı bütün hayatı boyunca şu gerçeği Finlilerin zihnine yerleştirmeye çalışmıştır:

“Finlandiya, her zaman Rusya ve İsveç tarafından işgal edilme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Güçlü ve yayılmacı politika izleyen komşulara karşı koyabilmesi için kültür ve medeniyette onların üzerinde olması gerekir.”

Snelman ‘Sayma” adıyla yayınladığı gazetesinde sürekli şu sözleri tekrar etmiştir:

“Ne zaman bizim küçük milletimiz, kendi büyük komşularından daha yüksek bir medeniyete sahip olursa, o zaman tehlike giderilmiştir.”

Finler, uzun yıllar, milli kültürlerinin gelişmesi ve ilerlemesine çalışmışlar ve bugün Avrupa’nın birçok ülkelerinden daha yüksek bir medeniyet derecesine ulaşmışlardır. Komşularının saldırısıyla, özgürlük ve bağımsızlıklarını kaybetme tehlikesinden kurtulmuşlardır.

Snelman yeni yetişen Fin aydınlarına en güzel örnektir. O bir avuç genç öğretmen, din adamı, avukat ve memurla birlikte, halkın eğitilmesi ve bu eğitimin yaygınlaşması için adeta seferberlik ilan etmiştir.

Bu sayıca az olan kişiler aydınlara şu şekilde sesleniyorlardı:

“Aydın olmak, modaya uygun elbise giymek, şapka takmak ve kolalı gömlek taşımak değildir. Aydınlar, toplumun beyni gibidir. Milletimiz sizi, iyi bir eğitim gördükten sonra, iyi bir maaşa sahip olasınız, akşamları kahvehanelerde iskambil veya domino masasının başına geçip eğlenesiniz diye okutmamıştır. Bunu böyle yapanlar gerçek aydın değildir.

Eğitim sahibi herkes, milli düşünceyi geliştirmekle, milli vicdanı uyandırmakla, milli iradeyi güçlendirmekle sorumludur.

Köylülere, işçilere ve halkın alt tabakasına, nasıl daha iyi yaşayabileceklerini öğretiniz!

Halka hayatlarının önemini ve hayatlarını korumayı öğretiniz. Bizim çorak topraklarımızda da her bir köylü ve işçinin daha rahat, daha sağlıklı, daha mutlu bir hayat yaşayabileceğini anlatınız.

Halka nasıl çalışması gerektiğini öğretiniz.

Ucuz ve kullanışlı daha iyi evlerin nasıl inşa edilebileceğini gösteriniz.

Kendilerini ve çocuklarını nasıl koruyabileceğini öğretiniz.

Mutlu bir aile hayatının nasıl kurulabileceğini, erkeğin kadına ve kadının erkeğe nasıl davranacağını ve çocukların nasıl eğitileceğini öğretiniz.

Halkın, her işi zamanında yapmaya, düzen içinde çalışmaya alıştırınız. Kendisinin ve başkalarının hakkına saygı duymayı öğretiniz.

Bütün bu konularda halka bizzat örnek olunuz!

Kendi aranızda ve halkla olan ilişkilerinizde rehber olunuz!

Bütün Suomi’yi büyük bir aile kabul ediniz.

Bütün vatandaşlara da o gözle bakınız.

Hatırlayınız ki, en fakir kömürcü, kantarcı ve hizmetçi dul kadın da dahil olduğu halde bütün Fin milleti sizin kardeşiniz ve hemşirelerinizdir.

Bunları eğitmek ve medeniyet konusunda gelişmiş milletlerin arasına sokmak sizin vazifenizdir.

Unutmayınız ki, milletin cehaleti, kabalığı, sarhoşluğu, hastalıkları, sefaleti, bunların hepsi sizin kendi ayıbınız, kendi kabahatinizdir.”

İşte bu birkaç öğretmen, memur ve doktor aydınlara hep böyle hitap ediyor ve bu anlamda yazılar yazıyorlardı. Bunlar arasında en fazla Snelman öne çıkıyordu. Kışın ‘sky” denilen kızakla, ilkbaharda ve yazın ise kayıkla ve bazen de yaya olarak Finlandiya’yı bir ucundan diğer ucuna kadar dolaşıp halkı aydınlatıyordu. Rastladığı genç veya ihtiyar zeki insanlarla sohbet ediyor, kitaplar veriyor, adreslerini alıyor ve onlarla mektuplaşıyordu.

Snelman her gittiği karanlık köşede birkaç sorunu çözdü. Genellikle şöyle derdi:

“Bütün ülkeyi sulamak için bir, iki, üç dere yeterli değildir. En ücra kulübeler bile, göl, pınar veya dere gibi bir su kaynağına muhtaçtır.

Halkın manevi susuzluğu da buna benzer. Halkın manevi susuzluğunu giderebileceği canlı pınarlar bulunmalıdır.”

Snelman gittiği yerlerde karşılaştığı zeki insanları uyandırıyor, onların zihinlerini açmaya çalışıyor ve onlarla iletişimini sürdürüyordu.

Yazılan mektuplar daha sonra başka insanlara ulaştırılıyordu. Snelman yazdığı mektuplarda bazılarını kınar, bazılarına nasihat ederek yeni görevler verirdi.

Snelman gittiği yerlerde, etrafına eğitim gönüllülerini toplar ve onlarla sohbet ederdi:

“Bakınız, kenevirden nasıl ip ve urgan örüyorlar, ince kenevir liflerini alıp ince ipler büküyorlar. Bunların birkaç tanesini beraber büküp kalın ip örüyorlar. Birkaç kalın ipi bükerek büyük gemilerin bağladığı urganları oluyor. Bizim işimiz de buna benzer. Aydınların dağınık olan gücünü hep bir araya toplayarak iki milyon nüfuslu ülkemiz için büyük bir güç oluşturmalıyız.”

Snelman, yaz tatillerinde katılımcıları öğretmenlerden oluşan kurslar düzenliyordu. Bu kurslara yüzden fazla öğretmen katılırdı. Önceleri ilgi oldukça azdı. Ülkenin farklı bölgelerinde bütün kış çalışarak yorgun düşen öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu, bu kurslara zorla katılırlardı. Hatta bazıları: “Aman bu kursta başımıza nereden çıktı? Öğretmenleri eğitmek kimin aklına geldi?” diye şikyet ediyordu.

Snelman bunlann hepsini bilir, fakat kızmazdı. O insanlara bir doktor gibi bakardı. Hastalıkları tedavi etmek gerekir.” derdi. Bu kurslarda Snelman öğretmenlere şöyle hitap ederdi:

“Aziz arkadaşlar! Görevinizin ne kadar ağır olduğunu biliyorum. Ücra yerlerde ne kadar güçlükle çalıştığınızı ve birçoğunuzun halk tarafından takdir edilmediğini de biliyorum. Ekonomik durumunuzun iyi olmadığını da biliyorum. Fakat ne yapalım? Asla aklınızdan çıkarmayınız ki, biz milleti uyandırmak çıktığımız bu yolun henüz başındayız. Biz yeni eğitim ordusunun öncüleriyiz. Milletin cehaletiyle mücadele ederken bütün ağır yükleri sırtımızda taşımaya mecburuz. Burada ilk zamanlarda belki bizi takdirle karşılamayacaklardır. Fedakarlıklar yapacağız. İçimizden kurbanlar vereceğiz. Bu zaruridir, kaçınılması imkansızdır.

Ben, sizi fedakarlığa davet ediyorum. Yalnız kendini feda etmeye hazır olanları çağırıyorum. Affedersiniz, açıkça söylemek istiyorum. Her meslekte olduğu gibi, öğretmenler arasında da mesleğe yabancı çok kimseler vardır. Bunlar meslekte çırak bile değildir. Bunlar öğretmenlik görevini hor gören gündelikçilerdir. Böylelerine bir dost gibi nasihat ederim. Öğretmenliği bıraksınlar. Kendilerine başka bir meslek arasınlar. Gitsinler tüccar olsunlar. Resmi kurumlarda memur olsunlar. Daha canlı, daha ruhlu insanların olması gereken yerlere başkaları gelsin.

İşte benim ricam üzerine ülkemizin en büyük hocaları size beşer altışar konferans vermeyi kabul ettiler. Onların anlatacaklarından yararlanınız. Siz de okullarınıza döndüğünüzde, kendi öğrencilerinize bilim öğrenme isteği aşılayınız.”

İlkokul öğretmenlerinin çoğu Snelman’ın sözlerinden etkilenerek çevresini sararlar, cehalete karşı mücadelede onun yardımcısı olurlardı. Bu öğretmenlerin çoğu bilgilerini arttırmak için başlı başına çalışmaya ve üstadın gösterdiği yolda yürümeye başlardı. Bunların her biri bir süre sonra ülkede büyük bir kültürel güç olurdu. Az zaman içinde ülkenin her tarafında önce beşer, onar ve sonra yüzlerce büyük ve küçük Snelmanlar türedi.

Fakat Snelman sevgili Suomi’nin uyandırılmasını yalnız öğretmenlerden beklemezdi. Nerede memurların, doktorların, tüccarların bir toplantısını haber alsa, oraya koşar ve şöyle derdi;

“Milleti unutmayınız! Siz hepiniz halkın arasından yetiştiniz. Şimdi ne yapıyorsunuz? Halktan kaçıyor musunuz? Yoksa milletin hayatını daha iyi düzenlemek için çözümler mi düşünüyorsunuz? Halkı uyandırmak ve kültür cihetinden yükseltmek için neler yapıyorsunuz?”

 

kaynak: beyaz zambaklar ülkesi

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız