8 Saniye Filmi Ne Anlatıyor?

0
853

8 Saniye ve Rüyalarım

Kendimi bildim bileli rüyalarım bana yol gösteriyor. O kadar ilginç şeyler yaşadım ki… Bu konuyla ilgilenmemek elimde değildi. Kötü bir rüya görürsem suyun hafızasına kazınıp gitsin diye musluğu açıp anlatırım, güzel bir rüyaysa defterime yazıp okudukça iyi hissederim.

Tabii ki iyi olduğunu düşündüğünüz bir rüyayı herkesle paylaşırsanız, büyü bozulur. O nedenle çok da paylaşmamak lazım. Bu konuda katı kurallarım da olsa, kardeşim olsa ancak bu kadar seveceğim bir arkadaşıma son rüyamı anlatırken, “Sen de 8 Saniye filmindeki kız gibisin” demesiyle kafamda bir şimşek çaktı. Demek benim gibi biri daha vardı! Hem de kendi hayat hikayesinin filminde oynamış bir kız… Esra İnal…

Filme gitmeden önce bu kadar kendimle yüzleşeceğimi ve yer yer tüylerimin diken diken olacağını tahmin etmiyordum. Çocukluğundan beri gördüğü rüyaların çıkması, yıllarca fötr şapkalı bir adamın rüyasına girmesi, yıllar sonra bu adamın Meksika’da yaşayan Don Miguel Ruiz adlı “Rüya yakalayıcısı” olduğunu öğrenmesi, rüya – gerçek arasında sıkışıp hangi dünyanın gerçek olduğu arasında kalması, içsel yolculuğunda sevgiyi, bedenini “sen bana emanetsin” diyerek onurlandırmayı, affetmenin gücünü ve hepimizin bir enerji olduğunu öyle güzel anlatmıştı ki… Kendi hayatım gözlerimin önünden geçti.

Çok küçük bir kızken ben de bu dünyanın gerçek olup olmadığını kavrayamıyordum. Sanki iki dünya arasında sıkışıyordum. Ama diğer dünyada ne olduğunu tam olarak anlatamıyordum. Sürekli ağlayıp “Burası mı gerçek, yoksa orası mı gerçek?” diyerek soruma cevap arıyordum. Bir gün yine “Bu gördüklerim gerçek mi?” diye ağlarken annem beni kucağına alıp çaydanlığın yanına götürmüştü. Çaydanlığın kapağını açtığında çıkan buhar yüzüme çarpınca, “bak bu gördüklerin gerçek, hissediyor musun buharı?” demişti. Öbür gördüklerimi başkaları görmüyor ve beni de anlamıyorlardı. Ben de sustum zamanla ve bu dünyadan başkasını hatırlamaz oldum.

Fakat öbür gördüklerimi şimdi hatırlamasam da kreşte çöp adam çizerken, bir gecede rüyamda birinin bana resim yapmayı öğretmesiyle ertesi gün düzgün insan siluetleri çizmemi ve öğretmenimin “bir günde nasıl böyle çizimini düzelttin?” demesini hiç unutamayacaktım. Vereceğim cevap anlaşılamayacağından susmuştum. Belki de filmdeki Esra’nın babası gibi beni anlayan, destekleyen ve farklı olduğumu düşününce utanmamı engelleyen bir güç yoktu o zamanlar hayatımda.

Lisedeyken rüyamda Atatürk’ü görmüştüm. Beyaz atının üzerinde kılıcını sallayarak bana doğru dörtnala gelip, önümde durmuştu. Gençlere güvendiğini, Cumhuriyetimizi bize emanet ettiğini söyleyip dörtnala atıyla gözden kaybolmuştu. Sabah gözyaşları içinde uyanıp hayatımda ilk kez şiir yazmıştım. Okula gittiğimde Edebiyat hocası, panoya Atatürk ile ilgili liseler arası şiir yarışması düzenlendiğine ilişkin bir duyuru asıyordu. Bu, bir tesadüf olamazdı. Hayatımda yazdığım ilk ve son şiirle bu yarışmaya katılıp 1. olmuştum.

Üniversitedeyken rüyamda sınavda çıkacak soruları görüyordum. Sabah uyanıp gördüğüm soruları çalışıp sınava giriyordum.

Çoğu zaman da sembollerde rüya görüyordum. Mesela küçük bir kız sahnedeydi. Yanında bir sürü çikolatalı puding kutusu vardı. Seyircilere bu pudinglerden vermek istese de kimse kabul etmiyordu. En sonunda babasının kucağına oturuyordu. Puding kutusunu açıp bir kaşık babasına verirken, babası kızın elini havada yakalayıp kaşığı kızın ağzına sokuyordu. Kızının ağzını pudingle dolduran baba, birkaç kez “Nimet sahibine döner” diyordu. Sabah kalktığımda “Nimet sahibine döner” diye mırıldanıyordum. Bu rüyamın anlamını sonra çözdüm.

O sıralar iş arayışındaydım. Bir firmaya CV’m sektörden biri tarafından gönderilmişti. O firmaya da çok sıcak bakmadığım için görüşme taleplerini kabul etmemiştim. Fakat 15 gün sonra o firmanın genel müdürü beni arayıp, benim onların görüşme taleplerini kabul etmediğimi ama CV’min sektörün başka bir sözü geçen “yöneticisi” tarafından o gün eline tekrar geldiğini ve bunda bir hikmet olduğunu, görüşmek isteyip istemediğimi sordu. Bundan çok etkilenmiştim. O an rüyamı hatırladım. İnsan kısmetini yaşıyordu. Ne kadar karşı çıkarsa çıksın “Nimet sahibine dönüyordu”. Nitekim o firmada iki seneye yakın güzel anılarla çalıştım.

Kötü olayları görüp gerçekleştiklerine de şahit oldum. Onları burada yazmak istemiyorum… Yaşadığım çok farklı deneyimler de var… Bu yaşadıklarımla zaten insanın bedeninin “kıyafetten”, “emanetten” başka bir şey olmadığını çok iyi anladım. Sadece madden gördüklerimizi kabul ediyoruz ama başka bir dünya daha var…

Aklıma hep rüya ve dünya ile ilgili bir hikaye geliyor. Çinli bir düşünüre bir adam “Rüyamda balıktım, ne anlama geliyor?” diye sormuş. Çinli düşünür de “Ne biliyorsun balık olmadığını? Belki şu an rüya görüyorsun” demiş…

Belki de rüyadayız ve bir gün bu rüyadan uyanacağız. Kim bilir?

 

Ömer Faruk Sorak’ın yönetmenliğini yaptığı 8 Saniye mi? Mutlaka gidin bu filme! Anlatılanların eksiği vardır, fazlası yoktur emin olun.

*

Seren Muyan

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız