BİR FENERİN HİKAYESİ..

0
791

Bugün Şubat’ın 19’u..

19 Şubat‘ların benim için ayrı ve de özel bir anlamı var..

Çünkü bu tarih rahmetli babamın ahirete irtihal tarihi..

Aziz İstanbul’un güzide köşelerinden biri olan Fatih‘te doğmuş, ömrünü bu mübarek şehirde geçirmiş bir İstanbul Beyefendisiydi babam!..

Bu güzel şehrin hemen her taşında hatırası olan bir İstanbul sevdalısıydı.. Garibin gurebanın duasını alan bir kişiliği vardı.. Toplumda saygınlığı olan, sözlerine itibar edilen bir iş adamıydı.. Ayni zamanda, şair ve siyaset adamıydı..

6 yıl önce (2009) Hakkın rahmetine kavuştu.

Mevla Teala, tüm ölmüşlerimizle birlikte ona da rahmet eylesin.

Mekanı cennet olsun…

Rahmetli babam geçmişte pekçok anlamlı şiirler yazmış.. Hele bir tanesi var ki, gerçekten gönüllere hitap eden cinsten..

Babamın aziz hatırasına istinaden bu duygu yüklü şiirini sizlerle paylaşayım..  Evet, babam bu şiirinde bir sokak feneriyle adeta dertleşiyor.. İki arkadaş gibi.. Hem kendi konuşuyor, hem de feneri konuşturuyor..

O sokak feneri, Fatih-Darüşşafaka Caddesi Otlukçu Yokuşu’yla Fahri Bey Sokağı’nın köşesinde sallanır dururmuş!..

Babam çocukluk yıllarında o fenerin altında arkadaşlarıyla oyunlar oynamış..

Gençlik yıllarında ise yine bu ihtiyar fenerin ışığından tüm mahalleli gibi o da faydalanmış..

Fener, babamda öylesine iz bırakmış ki, daha sonra bu feneri şiirleştirmiş.. Bir başka ifadeyle, sanki Fenerin şahsında kendi serencamını yazmış..

Fener ve babam!.. İki kadim dost..

Kayıtlara göre babam bu şiiri 1948 yılının 19 Şubat günü henüz 23 yaşında genç bir delikanlıyken yazmış..

Gelin görün ki, vefatı da 19 Şubat tarihine rastladı..

Yani; ikisinin de sönüş tarihleri ayni oldu..

Hasılı kelâm;

Bu şiir, İstanbulumuzun eski yıllarında sokakların köşe başlarında insanlara ışık veren ve sonunda da yavaş yavaş sönen, bir başka ifadeyle; ömrü sona eren, fenerlerden birinin hikâyesi..

MAHALLENİN FENERİ..


Mahallenin feneri, epey yaşlıdır desem..

Ne zaman geceleri onun önünden geçsem..

Soluk titrek alevi aydınlatır yolumu..

Gösteriyor önümde taş çamur olduğunu..


Senelerce yanmıştır sokağın köşesinde..

Şöhreti rağbet bulmuş bilhassa gençliğinde..

Ona bakıp gülenler önünden geçiyordu..

Fenerin sevgisini içinde besliyordu..


Ömrünü böyle aşmış köşede hep yanarak..

Bizler için her gece durmadan yıpranarak..

Serpti bütün nurunu boğmak için geceyi..

Yıllarca feda etti gençliğinle her şeyi..


Hiç durmadan oynuyor, zayıf alevi niçin?..

Karanlık bir deryada yanıyor için için..

İslenen camekânda yanar derdiyle, lâkin..

Hele son zamanlarda duruyor pek de bitkin..


Şimdi pek yorgun düştü, çok vakitsiz yaşlandı..

Onunla biz yaşadık, o bizlere lâzımdı..

Nedense hastalandı, yanmıyor neş’esiyle..

Mahzun, üzgün bakıyor, islenen gözleriyle..


Onsuz nasıl yaşarız her gece karanlıkta?..

Nasıl yürürüz rahat, taşlı tozlu sokakta?..

O bizlere gülerdi mahalleye girerken..

Sevincinden titrerdi, görünce ta ilerden..


Fenerin sönmesiyle selamdan mahrum olduk..

Onun acısını da biz sinemizde duyduk..

Ve bir gece dönerken mahalleye kederli..

Birde baktım köşede yanmış gördüm feneri..


Ne oldu birdenbire, hastalandın mı fener?..

Yahu; ona bakalım bir kerecik de bizler!..

Nesi varsa derdine bir devacık bulalım..

Gelin, gidip derdini biraz olsun soralım..

Dedim; ey bizleri sen geceleri ışıtan..

Soluk benizli fener, niçin yanmadın çoktan?..

Fitilin mi tükendi, gazın mı yok şişede?..

Neden bizi bıraktın karanlığın içinde?..


Bükülen bedeninden pek donuk yanıyorsun..

Birden bire sönüyor, sonra da parlıyorsun..

Rengin dahi değişti, kızardı artık yüzün..

Bu halin uyandırdı içimizde bin hüzün..


Zavallı dostum, sanki bu sözümü işitti..

Kırpışan gözlerini benim üstüme dikti..

Dedi; ey benim dostum, genç taze arkadaşım..

Üzülme benim için, çünkü doldu zamanım..


Bir fenerin yokluğu sokağa vermez keder..

Benim yerime başka, bir feneri dikerler..

Gelenler gidenleri unutturur pek çabuk…

Yine onun altında oynaşır çoluk çocuk..


Şunu iyi bil, düşün..

Bu hayatın akışı..

Böyledir,

Her baharın mutlak vardır bir kışı..


Ayrıldım düşünerek, birkaç adım fenerden..

Birden bir acı duydum, fenerin sönmesinden..

Ve bir daha yanmadı, her gece geçtik üzgün..

Hayat fener gibidir, elbet sönecek bir gün!..

Sabri Özey
19 Şubat 1948

 

(Ruhuna Fatiha)

 

*

SAMİ ÖZEY

19.02.2015

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız