Evde koşuşturan şımarık bir kız çocuğuyum ben, babasının prensesi, evin cadısıyım.
Hayallerinin peşinden koşmaya çalışan güçlü bir kadınım, aynı zamanda bir anne adayıyım. Kadınım ben, nicelerini dokuz ay karnında taşıyan! Bu ülkede sahip çıkılacacağına sahip olunmaya çalışılanım ben! Her yerde adabıyla durmak zorun da olanım! Gözüme bile bakıp tahrik olanların hapsindeyim! 20 yaşında hayallerine değil de yakılarak mezara gidenim ben! ‘ Cennet annelerin ayakları altındadır.’ denilip de ayakları kesilenim!
Hemcinslerimin yetiştirdikleri tarafından hor görülen de benim, öldürülen de benim! Bu ülkede yargılanan da, acı çeken de, mağdur olan da benim! Yine de güçlü bir kadınım ben, güçlü kadınlarız bizler! Çevremizdekilere rağmen yediden yetmişe güçlüyüz hem de. Fakat deniliyor ki Allah kadını erkeğin omurgasından yarattı ki, hep korunsun hep sevilsin. Ben de diyorum ki böyle mi korunuyoruz ? Böyle mi seviliyoruz ? Yaşadıklarımızın hangisini hakediyoruz ?
Siz erkekler hanginiz bizim yaşadıklarımızı yaşıyorsunuz ki ? Hanginize sokakta laf atılıyor ? Hanginiz bindiğiniz dolmuşta tecavüze uğrayıp öldürülüyorsunuz ? Hanginiz hava karardıktan sonra korkarak atıyorsunuz adımlarınızı ? Kaçınız kendinizi bir kadın yerine koyabiliyorsunuz ? Sokakta gördüğünüz kadını süzerken kaçınızın aklına annesi, kız kardeşi geliyor? Bir çoğunuz uçkuruna sahip çıkamadan hala kadınları eleştirebiliyorsunuz ya, size hayranım.
Açık giyinmeseydi, çığlık atsaydı, o saatte tek gezmeseydi böyle olmazdı diyebiliyorsunuz ya hani, hâlâ siz haklısınız ya.. Asıl siz adam olsaydınız da karşınızdakine kadından çok insan olarak baksaydınız , 3-5 dakikalık zevkinizden önce keşke annenizi düşünebilseydiniz, biraz da suçu kendiniz de arayabilseydiniz. Ama siz de haklısınız kadınız bizler sizden daha zayıfız, her fırsatta ezilmeliyiz, kadınlığımıza kırılmalıyız.
Peki hiç düşündünüz mü bizi bu duruma getirenin sizin varlığınız olduğunu ? Tüm bunlardan kendinizi sorumlu tutabildiniz mi ? Ya da hepsini bir kenara bırakalım, kızınızın Özgecan Aslan’ın yaşadıklarını yaşadığını düşünün. Fakat ciddi ciddi düşünün sabaha böyle bir haberle uyandığınızı, kızınızı şapkasından tanıdığınızı düşünün. Siz bile hemcinslerinizden nefret etmez misiniz ? Şimdi bir de bizim nasıl bir nefret içerisinde olduğumuzu düşünün. Hakka adalete inancımız kalmadı.
Eğer ki adalet olsaydı tecavüzün sonucu idam olurdu. Bir kadının hayatı, hayalleri bu kadar ucuz olmazdı!
Kadınım ben, güçlü olmaya zorlananım!
Bu ülkede değer görmeyenim, varlığı hiçe sayılanım!
Kadınım ben, karnına dünyayı sığdıran fakat bir dolmuşa sığamayanım ben!
*
Meryem Varil
www.gencgelisim.com