Yılın son yazısını yazıyorum… “Son” deyince insan hüzünleniyor sanki… Halbuki benim bünyem “sonlara” alışacak deneyimlere şerbetli.
İşte yılın son yazısını yazarken her zamanki gibi “umut” dolu bir yazı ile size veda etmek istiyorum. Yoksa ben de TÜİK’in 16 milyon olarak açıkladığı yoksul sayısının Avrupa Birliği kriterleri ile ikiye katlanıp 41 milyona çıkarak, 74 milyonluk ülkemizin yarıdan fazlasının yoksulluk çektiğini biliyorum. Bir de Eylül 2014 itibariyle ülkemizde işsiz sayısının 3.097.000 kişi olduğunu da biliyorum… Ama nereye baksam hüzün ve gri rengini görüyorum. Son yazımı ne olursa olsun umutlu yazacağım, var mı bir diyeceğiniz?
Yılbaşı gecelerinden bahsetmek istiyorum. Bugün fark ettim de, benim son yıllarda çekilmiş bir yılbaşı gecesi fotoğrafım yok… Nedenini düşününce son yıllarım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Hani “yeni yıla nasıl girersen öyle gider” diyorlar ya, külliyen yalan. Size bir sır vereyim mi? O kırmızı donları boşuna aldınız. Saat tam 00:00’da giyseniz de eğlenceli vakit geçirmek dışında illa da şans getirmiyor haberiniz ola! Her şeyin güllük gülistanlık olması tek kırmızı dona bağlı değil. Tüm sene boyunca yorulsanız da olumlu düşüneceksiniz ki, olumlu şeyler yaşayın.
En güzel yılbaşı gecenizi düşünün… Aklınıza hangisi geliyor? Benim aklıma 2007’ye merhaba gecesi geliyor. Annemle ucuz bir turla Denizli’ye tatile gitmiştik. O kadar eğlenmiştik ki… Tarihle, Ege ile, ucuz bir salonda ucuz mezeler ve piyanist şantörle geçen o gece çok eğlenceliydi… İşte bir tek o anlara ait fotoğraflarım var!
2008’e merhaba gecesini ise Çapa’da geçirmiştim. 2007’nin tam son günü annemi hastaneye yatırmıştık. Başında nöbetçiydim. Yeni seneye girerken dolu bir sonda torbasını dökmekle meşguldüm. Tanımadığım bir hemşire koluma girip beni cam kenarına götürerek “bak yeni seneye giriyoruz!” derken patlatılan havai fişekleri göstermişti.
O senem kötü mü geçmişti peki? Hayır! Annem sağlığına kavuşmuştu, 8 gün sonra hayalimdeki bir işe girmiştim, o zamanlar çok izlenen “Avrupa Yakası” dizisi seti gibi bir ofis ortamım vardı, o sene tüm hayallerim gerçek olmuştu.
Yani yeni yıla ister uyuyarak girin, ister ağlayarak, ister “ruh eşim” dediğiniz kişiyle öpüşerek girin, o senenin aynı şekilde geçeceğinin garantisi yok.
İyi ya da kötü yaşayacaklarınızı maalesef siz seçiyorsunuz. Bazen “yanlış bir filmde” olduğunuzu düşünüyorsunuz. Bazen de “İnsanlar hayallerini yaşıyorsa, bu hayal kimindi? Ben kurmadım bu hayali! Kimin hayalini yaşıyorum ulan!” dediğiniz anlar olur. Bu sözleri özel bir araçla işe gitmenin hayalini kurarken metrobüste pandik yerken ya da ananıza – babanıza bile kafa tutarken herhangi birinin sizi azarlamasına ses çıkarmadığınız anlarda sarf edersiniz.
Her ne olursa olsun yaşayacaksınız. Kaçış yok. O zaman “yaşamdan” zevk almaya bakacaksınız! E hadi liste yapalım ve bu liste evrensel bir liste olsun. Herkes birbiriyle paylaşsın ve birbirimizden güç alalım.
1. Burnunu büyük, ağzını yamuk, gözlerini şaşı, kıçının veya göbeğinin vücuduna oranla büyük olduğunu görerek çirkin olduğunu düşünebilirsin ama en büyük çirkinlik unutma ki somurtmak! Kendini gülümseyerek güzelleştir.
2. Bir şeyi isterken sadece kendini düşünerek isteme, “bütünün hayrına” demeyi de unutma.
3. Sevgi ve kahkaha paylaştıkça çoğalır, hüzün paylaştıkça azalır. En az üç yakın arkadaşın olsun ve sen de onların seni yakın görmesinin hakkını ver.
4. Eline hiç beklemediğin yüklü bir para geçerse bir kısmını seni mutlu edecek kurumlarla ya da muhtaç olan kişilerle paylaş. Alma – verme dengesini kur.
5. Hiç ayak basılmamış karlara basıp ayak izlerini izleyerek hayatın da böyle bir yol olduğunu ve sürekli yolculuk ettiğimizi düşün.
6. Hayal kurmaktan asla vazgeçme.
7. Şükret… Ne durumda olursan ol şükredecek bir şeyin vardır. En azından “şükrederim şükredebildiğim için” de ne olur ki!
8. Aklındaki “çılgınlığı” erteleme. Bu sene yap!
Son olarak, bu sene kırmızı don giyme be kardeşim!
Mutlu yıllar!
*
Seren Muyan