Sevgili okur! Ben çocuk iken Sevgili Anam Tanrı’ya yaptığı dua ve yakarışlarında o kadar fazla“siparişler” verirdi ki, nerdeyse başkalarının duasının kabul edilmeyiş sebebini “anam” sanırdım!
Oysaki anamda “doğmuş olduğu geleneğin” içinde duymuş, bellemiş ve uygulamaya koymuştu öğrendiklerini “saf” ve “tertemiz” bir zihinle. “De ki: Siz dininizi Allah’a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”(49/16)
Tıpkı bu günlerde “mezarlıklar”da sıkça rastladığımız, “kelli felli din adamı geçinen bazı zevat”ın (De ki: Siz dininizi Allah’a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.) Ayetini defeatle okudukları halde!
“Ya ilahel alemin veya Erhamürrahimin; Ümmeti Muhammed’e peygamber sabrı ver aşıkların aşkını ver. Evliyaların ve enbiyaların dostluğunu ihsan eyle. Seyitlerin bakışını ihsan eyle. Hastalara şifa, dertlilere deva, borçlulara eda, hepimize bol kazanç nasip ve müyesser eyle..”
Ve devam ediyor. Tıpkı “APS “ile gönderme misali:
“Hz Adem’ den Hz Muhammed’e (avs) kadar hepsinin aziz ve pak ruhlarına hediye eyledik kabule karin eyle. Ashabı ikram efendilerimize, aşere-i mübeşşereye, tabiine, tebe-i tabiine, bütün ehi iman, ehli irfan ve dahi ehli izana… Öbür dünyaya irtihal etmiş, (ölmüş) kabirleri yok olmuş, isimleri unutulmuş, hal ile yeksan olmuş kimselere ve dahi bu gün burada el açmış “amin” diyenlerin geçmişlerine. Hasetsen Allahın rahmetine gark olmuş “merhumu özel”in pak ruhuna hediye eyledik vasıl eyle ya rabbi..!!!”
Sevgili kardeşlerim, dostlarım, arkadaşlarım, şu yapılan duaları salim bir akılla derinden derine düşünüp akledip mantık ölçüleriyle düşündüğümüz zaman; Allah aşkına bu tandık bildik koca koca hoca dediğimiz, güvendiğimiz, bizi aydınlatmalarını beklediğimiz insanların karşısında nasıl bir “ALLAH” var?
Kim kimdir?.. Kim neyi, ne kadar hak ediyor? Kim ne kaybetti ne kazandı? Kime ne kadar gidiyor? Ölmüş ve Allah tarafından peygamber seçilmişlerin ruhlarının neye ihtiyaçları var?..
Haşa! Bunlara göre, Allah ne bilsin kullarının neye ne kadar ihtiyaçları var? Aşıkların, sadıkların, aşere-i mübeşşerenin ruhlarının neye ne kadar ihtiyacı var? “Mutlak alim olan, zerreden şemse kadar her şeyi eviren çeviren, bütün canlıları yediren içiren besleyen, büyüten, açığı ve gizliyi bilen, rahmet ve merhameti bitimsiz olan, yerlerin ve göklerin sahibine haşa ve kella bizim molla efendi hatırlatıyor…”
Orada el açıp amin diyenlerin kendilerinin, ölmüş akraba-i taallukatlarının, neye, ne kadar ihtiyaçları var, ne dertleri, ne eksikleri var “HAŞA! Allah ne bilsin!!!”(!) Hocaefendimiz anımsatıyor.“Hasetsen, aman rabbim sakın unutma bu adam yeni öldü belki haberin yoktur(!) Sıcağı sıcağına onun da aziz ruhlarına hediyelerimizi ulaştır.
Ya rabbi aman sakın unutma!!! Tekrar tekrar hatırlatıyorum. Bak el açtık divan durduk belki farkında olmayabilirsin!!! Çünkü sen arştasın bak burada senin kitabın Kuran’dan ne güzel süreler okuduk, çok çaba gösterdik, diz çöktük, bak görüyorsan oturmaya bile yer yok, böyle bir zahmetle kazandık bunları, elbette parasını da alacağız!!!
Bu bizim anamızın ak sütü gibi hakkımız!!!
Bu kadar boğaz patlattık bak diğerleri çikilota yiyorlar birçoğu dedikodu yapıyorlar, Bir çoğu’da sırf aileye şirin görünmek için geliyorlar. Bunların durumlarını sen daha iyi bilirsin aramızdaki fark, onlar sadece amin diyorlar, biz boğaz patlatıyoruz.
Okuduklarımızın karşılığını almak bizim en doğal hakkımız.!!!!”
Değerli okur! Allah (cc) ne “sağır” ne de “dilsiz” bize “şah damarımızdan daha yakın” her şeyi, hereksi görüp gözetiyor ve işitiyor.
Haşa! ‘O’na bağırıp çağırmak, seslenmek ne büyük nezaketsizlik… “Ne dirilerin ölülere, nede ölülerin dirilere bir şey göndermeyeceği ayetlerle kesindir.” Ey insanlar! “Gelin yapmamız gerekenleri şimdi burada yaşarken yapıp öldükten sonra birilerinin arkamızdan sipariş veremsine bırakmayalım.”Sizin kendi yaptıklarınız sizi ya “kurtaracak” mutlu edecek ya da“bitimsiz” bir “azaba” sürükleyecek.
Şimdi sağlıklı durup düşünme zamanı…
Hangisi doğru! “Şu kendisini hoca ve de yetkili zannedenlerin bağırıp çağırarak, hatta bazen haddini aşarak, tehdit edercesine, birçok şeyi bilemeyen bu adamların güya hatırlatmasına muhtaç bir Allah mı?..”
“Yoksa, her an dipdiri, unutma, uyuklama, dalgınlığı olmayan, yaşanmışları ve yaşanacakları bilen onun bilgisi dışında hiçbir şeyin oluşamayacağı, doğmayan, ölmeyen, kulununun yanından hiç ayrılamayan her yapılanı gören, her sözü işiten koşulsuz gücü ve güvenilirliği olan ALLAH mı?..”(2/255)
Tercih sizin..!!
*
Yüksel Mert