Likidite enjeksiyonu tahvil piyasası

0
906

Likidite enjeksiyonu tahvil piyasasında balon oluşturmaya devam ediyor

ALB Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Arda Coşar, 2008 yılında yaşanan global ekonomik krizden bu yana, enflasyon ve likidite ilişkisini analiz etti. Coşar’ın analizine göre, likidite enjeksiyonu ABD ve İngiltere’nin toparlanmasını sağlarken, Euro Bölgesi ve Japonya’nın toparlanmasına yeterli olmadı. Likiditenin şu an için daha çok  başta Euro Bölgesi tahvil piyasası olmak üzere varlık fiyatlarını desteklemeye devam ettiğini vurgulayan Coşar, likidite gücünün balonu şişirmeye yetmediği zaman, balonu patlatacak bir gelişme olduğunda bunun, bütün küresel bazda varlık fiyatlarında sert düşüşlere sebep olacağının altını çizdi.

İşte Arda Coşar’ın düşük enflasyon, likidite ve piyasalarda oluşan balon riskine yönelik analizi.

Avrupa Merkez  Bankası; toparlanmakta zayıf kalan Euro Bölgesi ekonomisi ve deflasyon  karşısında faizi yüzde 0,05’e indirmesi, negatif mevduat faizi uygulamaya koyması, ipotekli tahvil, varlığa dayalı menkul kıymet alımları ve son olarak Eylül 2016’ya kadar  1 trilyon 100 milyar Euro üzerine devlet ve özel sektör tahvil alım programı başlatarak bilançosunu yaklaşık 1 trilyon 500 milyar Euro artırarak gevşeme tedbirleri uyguluyor. Japonya Merkez Bankası, sıfıra yakın faiz politikası ve aylık 80 trilyon yen varlık alımlarına devam ediyor. İngiltere Merkez Bankası, aylık 375 milyar Sterlin varlık alımı uygularken FED, faiz artırım süreci arifesinde olsa da küresel krizden bu yana, 800 milyar USD’den 4 trilyon USD üzerine  yükselttiği bilanço küresel ekonominin damarlarında gezinmeye devam ediyor. 2008 küresel krizinden sonra dünya ekonomileri likidite enjeksiyonu ile ayakta durdu ve artık buna bağımlı olduğu teşhisi rahatlıkla konulabilir. Zira FED’in varlık alımlarını sonlandırma süreci, faiz artırım sürecinin başında olması ve küresel piyasalarda oluşturduğu volatilite bunu gösteriyor.

2008 küresel krizinden bu yana uygulanan sıfıra yakın faiz  ve  likidite bolluğu politikasının etkilerine bakıldığında; ABD ve İngiltere ekonomisi toparlanma sürecine girerken, Euro Bölgesi ve Japonya’da toparlanmanın aksadığını görüyoruz. ABD’de işsizlik oranı küresel krizden bu yana yüzde 5,7’ye gerilerken, İngiltere  işsizlik oranı yüzde 5,8’e geriledi. Ayrıca her iki ülkenin de büyüme oranlarının yüzde 2,5 üzerinde gerçekleştiğini görüyoruz.  Ancak Euro Bölgesi ve Japonya için durum böyle değil. Bu sebepten dolayı hem AMB hem de BOJ piyasaya likidite enjekte etmeye devam ediyor.  Gelişmelere bakıldığında ekonomiler esnek ve dinamik olmadıkça, piyasaya verilen likidite, tüketici talebi ve beraberinde  büyüme ve enflasyonu artırmakta yeteriz kalıyor.  Bu sebepten dolayı ABD ve İngiltere toparlanırken, Euro Bölgesi ve Japonya toparlanamıyor. Yani likidite enjeksiyonu ekonomileri canlandırmaya tek başına yeterli olmuyor. Ancak likidite bolluğunun direk etki ettiği bir alan varsa, o da varlık fiyatları.

Merkez Bankası politikalarının öne çıktığı 2009’dan bu yana bakıldığında  ara ara düzeltmeler gelse de dünya likidite stoğunda görülen artışla beraber varlık fiyatları hızla değer kazandı. Küresel bazda borsalar yeni zirveleri test ederken, gayrimenkul fiyatlarında hızlı yükseliş sürecinin , tahvil faizlerinde ise daha önce görülmemiş  dip seviyelerinin görülmesine sebep oldu.  Reel  ekonomileri canlandırmakta yetersiz kalan genişleme politikası, varlık fiyatlarını yükseltmede oldukça etkili oldu. Tabi bu durum uzun vadeli bir takım riskleri biriktirdi. Çin emlak piyasasında, Londra konut piyasasında , ABD borsalarında balon tartışmaları devam ederken, muhtemelen tarihin en büyük balonlarından biri Güney Avrupa ülkeleri tahvil piyasasında oluştu. Euro Bölgesinde sıfıra yakın enflasyon yanı sıra AMB’nin likidite enjeksiyonu; ekonomisi kırılgan, bankacılık sektörü sorunlu İtalya, İspanya ve Portekiz devlet tahvili faizlerinin dip seviyelere çekilmesine sebep oldu.  Öyle ki İtalya ve İspanya tahvil faizleri yüzde 1,6 ile küresel bazda en önemli güvenli liman olan ABD tahvil faizlerinden daha düşük seviyede işlem görüyor. Almanya gösterge tahvil faizi ise yüzde 0,27 ile dip yaptıktan sonra Yunanistan endişeleri ile yükselse de, aşağı yönlü eğilimini koruyor. Görülen o ki piyasalarda en büyük balonlardan biri Avrupa tahvil piyasalarında oluşuyor. Şu an itibariyle bu balon düşük enflasyon ve  yüksek likidite ile şişmeye devam ediyor, ancak likiditenin gücü balonu şişirmeye yetmediği zaman,  balonu patlatacak bir gelişme olduğunda, bu balonun patlaması sadece Avrupa değil, bütün küresel bazda varlık fiyatlarında sert düşüşlere sebep olacaktır. Şimdilik likidite tahvil piyasasını desteklemeye devam ediyor, ancak gelecek dönemlerde, küresel ekonomi için en önemli risklerden biri burada oluşmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız