Anadolu'nun bağrından çıkan yiğit evlatlardan biri "Ayıntablı Şahin Bey"dir. Şahin Bey, Millî Mücadele henüz başlamadan önce Antep'te verdiği destansı direnişle, vatan sevgisinin kendisinde tam mânâsıyla birleştiği bir simge olmuştur. Vatanı, düşman çizmelerine çiğnetmemek için göğsünü siper etmiş ve hiç çekinmeden, seve seve canını vatanına feda etmiştir.
Şahin Bey 1899'da Yemen'de başlayan askerlik hayatında arka arkaya, Trablusgarp, Balkan ve I. Cihan Harpleri'ni görmüş ve en son 1917 ekiminde Sina Cephesi'nde teğmenliğe yükselmişti. Mondros Ateşkesi'nin imzalanmasıyla birlikte memleketine dönmüş ve hemen …
İsmail Çolak
colak38@mynet.com
Anadolu'nun bağrından çıkan yiğit evlatlardan biri "Ayıntablı Şahin Bey"dir. Şahin Bey, Millî Mücadele henüz başlamadan önce Antep'te verdiği destansı direnişle, vatan sevgisinin kendisinde tam mânâsıyla birleştiği bir simge olmuştur. Vatanı, düşman çizmelerine çiğnetmemek için göğsünü siper etmiş ve hiç çekinmeden, seve seve canını vatanına feda etmiştir.
Şahin Bey 1899'da Yemen'de başlayan askerlik hayatında arka arkaya, Trablusgarp, Balkan ve I. Cihan Harpleri'ni görmüş ve en son 1917 ekiminde Sina Cephesi'nde teğmenliğe yükselmişti. Mondros Ateşkesi'nin imzalanmasıyla birlikte memleketine dönmüş ve hemen Kuvâ-yı Milliye Hareketi'ne katılarak Kilis yolunun Ulumasere Köyü civarının reisliğini üstlenmişti. İşte, Antep müdâfaası öncesinde gösterdiği eşsiz kahramanlığa da burası sahne olacaktı.
Burada ibretlik olan durum ise, uzun harp yılları boyunca hasretini çektiği eşi ve yavrusu ile yalnızca iki gün beraber kalması ve üçüncü gün hiç durmadan yeni vazifesinin başına dönmesiydi. Kısa müddet içinde, etraftaki köylerden 100 gönüllü yiğitten oluşan bir kuvvet tedarik etmekte gecikmemişti. Teşkilatını tamamlamasının hemen ardından şubat 1920'den itibaren Kilis-Antep karayolunu kapatmış ve buradan Fransız kuvvetlerine kuş uçurtmamaya başlamıştı. 21 Şubat'ta, Fransız komutana yazdığı mektupta büyük bir cesaret ve kararlılık gösterip meydan okumaktan da geri kalmamıştı:
"Antep-Kilis yolunda asayiş temin edilmiştir…
Fransızlardan gayrı herkes, mesuliyetim altında tehlikesiz seyahat edebilir."
Gerçekten de Şahin Bey, pek çok defa Fransız kuvvetlerini pusuya düşürmüş ve fazlaca kayıp verdirerek Antep'e geçmelerine müsaade etmemişti. Şahin Bey'in kahramanlıkları Antep'te duyuldukça, halkın maneviyat ve morali had safhaya ulaşıyor ve her geçen gün Kuvâ-yı Milliye'ye olan inanç ve güvenin daha da artmasına sağlıyordu.
Şahin Bey'le baş edemeyen Fransız garnizon komutanı, 21 Şubat'ta Antep Mutasarrıflığına bir mektup göndererek, ona ait kuvvetlerin yoldan çekilmesi şartıyla anlaşma teklifinde bulunmuştu. Aynı gün Şahin Bey de, Fransız komutana, şu mektupla cevap vermişti:
"Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde bir damla Türk kanı karışıktır.
Her bucağında bir atanın mezarı vardır.
Adı belli olmayan zamanlardan beri, Türkler bu topraklarda yaşamaktadır.
Türk bu topraklara, bu topraklar da Türk'e ısındı, kaynadı.
Sade siz değil; bütün dünya bir araya gelse, bizi bu topraklardan ayıramaz.
Sonra, sen hiç ömründe 'Türk esir yaşayamaz' diye duymadın mı?
Nâmus ve hürriyet için ölüme atılmak ise bize, Ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir.
Sizler canı kıymetli insanlarsınız. Çatmayın bize.
Bir an evvel topraklarımızdan savuşup gidiniz. Yoksa kıyarız canınıza!.
21 Şubat 1920
Antepli Şahin"
Yurdun Yılmayan Savunucusu
Fransızların laftan anlamaya ve durmaya pek niyetleri yoktu. Nihayet, 24 Mart'ta altı bin kişilik tam donanımlı bir Fransız takviye kolu, Antep'e ulaşmak üzere yola çıkacaktı. Yol boyundaki Kuvâ-yı Milliye birlikleriyle kanlı çatışmalar yaşanmıştı.
Savaşın üçüncü gününde Şahin Bey, hiç uyumadı. Oradan oraya koşarak, kumandanlara yeminler ettiriyor ve vatan için ölmek zamanının geldiğini hatırlatarak; azim, irade ve dirençlerini kamçılamaya ve bilemeye çalışıyordu. 26 Mart sabahı Fransız kuvvetleri bir kez daha taarruza geçecekti. Kuvâ-yı Milliye birliklerini bir bir eriten Fransızlar, son olarak Şahin Bey'in kuvvetlerine yüklenmiş ve en ağır top ve makineli tüfeklerle saldırmışlardı. Bu amansız taarruza; kan kusturan bu cehennem ateşine sadece tüfekle karşılıkta bulunmanın hiçbir mânâ ifade etmeyeceğinin, bunun ölümle eşdeğer olduğunun farkında olan Şahin Bey'in kuvvetleri, daha fazla dayanamamış ve geri çekilmeye başlamıştı. Fakat yanında bulunan arkadaşları çekilmek için yalvarmalarına rağmen Şahin Bey, yerinde sanki çakılı kalmış ve siperi terk etmemişti. Tek başına, elinde silahıyla Fransızlara ateş etmeye devam ediyordu. Mermisi bitince, bu sefer süngüyle düşmana hücuma kalkmıştı.
Sonunda Şahin Bey, Fransız piyadelerinin süngü darbeleri altında şehitler kafilesine katılmış, böylece Anadolu coğrafyasının en sağlam tapularından biri olmuştu.
Kaynak: İsmail Çolak, Tarihin Gizem Dolu Sırları, Ölümsüz Şehit Mektupları, Akis Kitap, İstanbul, 2006; Yakın Tarih Sisler Ardında, Lamure Yay. İstanbul, 2007.