Uzun bir çalışma maratonunun ardından beklenen sınav anı gelmişti. Sınava girecek bütün öğrencilerdeki tarif edilmez heyecan, gözlerinden okunuyordu. Her birinin farklı hayalleri vardı. Kimisi doktor, kimisi öğretmen olmak istiyordu. Ethem de sınava girecek öğrenciler arasındaydı. O da aylardan beri bu üniversite sınavının geleceği tarihi beklemişti. Sabır ve azimle çalışmıştı. Ve beklenen an gelmiş, bütün öğrencilerle birlikte Ethem de sınava girmişti. Şimdi binlerce öğrenci sınavla boğuşuyordu. Geleceklerini sığdırdıkları bu küçük saat diliminden hiçbiri memnun değildi ama yapacak başka bir şey de yoktu. Bu sınavı kazanamamak hayatın sonu değildi. Kapanan bir kapının ardından …
HAKAN BİROL
bilgi@gencgelisim.com
Uzun bir çalışma maratonunun ardından beklenen sınav anı gelmişti. Sınava girecek bütün öğrencilerdeki tarif edilmez heyecan, gözlerinden okunuyordu. Her birinin farklı hayalleri vardı. Kimisi doktor, kimisi öğretmen olmak istiyordu. Ethem de sınava girecek öğrenciler arasındaydı. O da aylardan beri bu üniversite sınavının geleceği tarihi beklemişti. Sabır ve azimle çalışmıştı. Ve beklenen an gelmiş, bütün öğrencilerle birlikte Ethem de sınava girmişti. Şimdi binlerce öğrenci sınavla boğuşuyordu. Geleceklerini sığdırdıkları bu küçük saat diliminden hiçbiri memnun değildi ama yapacak başka bir şey de yoktu. Bu sınavı kazanamamak hayatın sonu değildi. Kapanan bir kapının ardından açılacak diğer kapılara bakmak gerekliydi.
Sınavın bitmesine dakikalar kalmıştı. Öğrenciler yavaş yavaş dışarıya çıkmaya başlamıştı bile. Ve dakikalar sonra bitiş zili çaldı. Okulun kapısından çıkan her öğrencide farklı bir yüz ifadesi vardı. O kalabalığın arasından Ethem, güler yüzlü bir ifadeyle ailesinin yanına gitti. Onlara, soruların çok kolay olduğunu ve istediği bölüme büyük ihtimalle gideceğini söylemişti. Böyle heyecanlı bir günü rahat bir şekilde geçirmenin ardından Ethem ve ailesi evin yolunu tutmuştu.
Günler hızla geçiyordu. Takvimden eksilen her yaprak, tercih anının yaklaştığını haber veriyordu. Tercih hakkı Ethem’e aitti. Ama ailesi Ethem’in yaptığı tercihi beğenmiyordu. Ethem hukukçu olmak istiyordu. Ailesi de onun bir öğretmen olmasından yanaydı. Bunun sebebi, Ethem’in dedesinin de bir avukat olmasıydı. Bir suikasta kurban gittiği için ailede hukuka karşı önyargı vardı. Ethem ailesine değer veren bir kişi olarak üzülerek hayallerini bir kenara bıraktı. Ve öğretmenliği seçti.
Önemli Kararların Eşiğinde Hayallerinize Başvurun
Ethem için yeni bir hayat başlamıştı. Hayatında bir kere bile düşünmediği bir mesleğin üniversitesini okuyordu. Ama gönlü hala hukuktaydı. Ethem’in insanlarla ilişkisi çok iyiydi. En önemli özelliği insanları ikna etme kabiliyetiydi. Onunla bire bir tartışmaya girmeye cesaret eden insan çok azdı.
Öğretmenlik mesleğinde başarılı olacağına pek inanmıyordu. Güzel bir meslekti ama kendine uygun olmadığını düşünüyordu. Ethem birinci sınıftan hiç ders bırakmayarak bir üst sınıfa geçti. İkinci sınıfta yeniden üniversite sınavlarına hazırlanmaya başladı. Ailesini kırmamak için yaptığı tercih kendisine zehir dolu bir hayata mal olacaktı. Daha ilk yıldan alışamamıştı bu bölüme. Ailesine haber vermeden sıkı şekilde sınavlara hazırlanıyordu. Hedef belliydi. Şu an okuduğu üniversitenin Hukuk Fakültesi kısmına geçecekti. Böylece kimsenin ruhu bile duymadan hayallerini gerçekleştirmeye adım atacaktı.
Ethem yaptığı çalışmalar sonucunda Hukuk Fakültesi’ni kazanmıştı. Fakat kazandığını ailesine söylemek istemiyordu. Nitekim öyle de yaptı. “İkinci sınıfta kaldım” bahanesini uydurarak Hukuk Fakültesi’ne birinci sınıftan başladı. Derslerine severek giriyordu. Ve hepsinde de çok başarılıydı. Arkadaşlarıyla girdiği diyaloglarda onları kendine hayran bırakıyordu. Ethem’in büyük bir projesi vardı. Hukuk’u bitirince bir hukuk firması açmayı düşünüyordu. Bunun için şimdiden çalışmalara başlamıştı. Arkadaşlarına sürekli olarak bu projesinden bahsediyor ve birlikte çalışma teklifini sunuyordu. Bu teklife sıcak bakan arkadaşları vardı. Ama bunu lüzumsuz bir iş olarak görenler de az değildi.
İnancın Mükafatı
Yıllar hızla geçmekteydi. Ethem dördüncü sınıfa gelmişti bile. Bu arada ailesi Ethem’in hukuk okuduğunu çoktan öğrenmiş ve sanıldığının aksine olumsuz tepki vermemişlerdi. Onu, hedeflediği mesleği seçmekte özgür bırakmaları gerektiğini anlamışlardı.
Ethem dört senelik fakülte hayatının ardından okuldan mezun oldu. Sıra fakültedeyken gerçekleştirmek istediği hedeflere gelmişti. On beşe yakın arkadaşı onunla birlikte çalışacağına söz vermişti. Büyük bir hukuk firması kuracaklardı. Ülkenin en başarılı avukatları bu firmadan çıkacaktı. Fakat hiçbir şey göründüğü gibi olmamıştı. Mezun olunduktan sonra herkes Ethem’in fikrine riskli bir iş olarak bakmıştı. Ethem’in yanında sadece bir kişi kalmıştı. Bu da onun için büyük bir hayal kırıklığıydı. Başlangıçta arkadaşlarının çoğu kendisine söz vermişti ama şimdi hiçbiri ortada yoktu. Ethem onların iş hayatında da başarılı olacağına inanmıyordu. Çünkü verilen sözler insanın karakterinin göstergesiydi.
Ethem küçük bir büro kiralayarak yanında kalan, ona inanmış tek arkadaşıyla birlikte çalışmalara başladı. Ethem günün birinde o büyük firmayı kuracağına inanıyordu. Öyle büyük bir inancı vardı ki, bu, duvarına çerçeveletip astığı cümleden de anlaşılıyordu. Augustinus’un bir sözüydü bu: “İnanç, görmediğimize inanmaktır. Bunun mükafatı da inandığımızı görmektir.”
Aylar geçmesine rağmen Ethem hala büyük bir dava alamamıştı. Ve kuracağı firma için kredi de temin edemiyordu. En sonunda yanındaki arkadaşı da Ethem’i bırakıp gitti. Ethem savaşmaya kararlıydı. O, firmayı açana kadar pes etmeyeceğine söz vermişti.
Büroda çalışmaya başlayalı üç yıl oluyordu. Ve Ethem’in beklediği büyük davalar üst üste gelmeye başlamıştı. İlk önce bir miras davası, ardından da büyük bir tazminat davası almıştı Ethem. Bu davaların kazanılmasıyla firmanın açılışı da gerçekleşecekti. Uzun uğraşlar sonucu Ethem aldığı davaları kazanıp hayalini gerçekleştirmişti.
Ethem hayatını hedefi uğruna adamıştı. Arkadaşlarının kendini terk etmesine aldırmamış; hatta küçük bir büro kiralayacak parayı bile zor bulmuştu. Ama o çok zengin bir insandı. İnanç zenginiydi. İstemekle kalmamış, harekete geçmişti. Ve arzu ettiği şeye en sonunda ulaşmıştı. Çünkü o inanmıştı ve inanan insana bir gün gizli bir elin uzanacağını biliyordu.