Çiğdem, Londra'da çalıştığı ofisindeki masasının çekmecesini açtı ve üstünde kendi adının yazıldığı bir zarf buldu.
Zarfın üstünde kırmızı bir kurdele vardı. Zarfı açtı, içinden Kurban Bayramı'nda Ankara'ya gitmesine imkan veren bir uçak bileti çıktı. Yanında bir not vardı:
“Biliyorum, bayramda aileni görmeyi çok istiyorsun. İşte bu, aileni görmen için. Eminim, şimdi nemrut patronun sana izin vermeyeceğini, söyleyeceksin. Onun için şimdi, ayağa kalk ve fotokopi makinesine git. Kapağını kaldır ve kapağın altına yapıştırılmış olan kağıttaki yazıyı oku.” İmza: Serdar.
Çiğdem, Londra'da çalıştığı ofisindeki masasının çekmecesini açtı ve üstünde kendi adının yazıldığı bir zarf buldu.
Zarfın üstünde kırmızı bir kurdele vardı. Zarfı açtı, içinden Kurban Bayramı'nda Ankara'ya gitmesine imkan veren bir uçak bileti çıktı. Yanında bir not vardı:
“Biliyorum, bayramda aileni görmeyi çok istiyorsun. İşte bu, aileni görmen için. Eminim, şimdi nemrut patronun sana izin vermeyeceğini, söyleyeceksin. Onun için şimdi, ayağa kalk ve fotokopi makinesine git. Kapağını kaldır ve kapağın altına yapıştırılmış olan kağıttaki yazıyı oku.” İmza: Serdar.
Çiğdem kalktı. Şaşkın bir ifadeyle fotokopi makinesinin yanına gitti ve fotokopi makinesinin kapağını kaldırdı. Gerçekten kapağın alt kısmına bir yazı yapıştırılmıştı. İngilizce metnin Türkçe karşılığı şöyle:
“Sevgili Çiğdem, dinî bayramınız olan tarihlerde, izinlisin, izinlisin, izinlisin. Böyle bir nişanlıya sahip olduğun için çok şanslısın. Beni ikna etmek için ne kadar uğraştı bilemezsin.
Bana çiçekler gönderdi. Eşim ve bana konser biletleri aldı. Sunday Times gazetesine “İngiltere'deki en iyi patron, Jane'dir” diye ilan bile verdi. İzin işini de hallettiğine göre şimdi Türkiye'deki yakınlarına hediye almak isteyeceksin. Sakın hediye almak için bir de avans istemeye gelme.” İmza: Patron.
Mektup devam ediyordu.
“Sevgili Çalışanlar, Çiğdem'e verdiğim izin bu iş yerinde dine dayalı bir ayrımcılık yapılmadığının bir göstergesidir. Ancak benden özel bir izin alabilmek için önce sizi çok sevecek bir nişanlı bulmanız gerekecek.” İmza: Yine Patron
Çiğdem, gülümseyerek bunları okudu ve masasına döndüğünde, kurdeleli bir zarf daha bırakıldığını gördü. O zarfı da açtı. “Çiğdem, artık bu dakikadan sonra izinlisin. İmza: Patron.”
Çiğdem, Patron'u olan Jane Hanım'ın odasına teşekkür etmeye gitti ama Jane dışarıya çıkmıştı. Nişanlısı Serdar'ı cep telefonundan aradı ama kapsama alanı dışındaydı. Çalışma arkadaşlarına bu olayı anlatıp evine doğru yola çıktı. Uçak bileti ertesi güneydi.
Yakınlarına irili ufaklı hediyeler götürmek istiyordu. Ancak bu işe ayıracak ne zamanı ne de bütçesi vardı. Eve varıp kapıyı açtığında, kendisini bir sürpriz daha bekliyordu. Hemen salona irili ufaklı belki on beş hediye kutusu bırakılmıştı. Yılbaşında çam ağaçlarının yanına bırakılan hediye kutuları gibi, cafcaflı bir şekilde paketlenmiş kutular. Büyük bir şaşkınlık ve sevinçle kutulara eğilip yakından baktığında, her kutuya yapıştırılmış not kağıdında birer isim yazdığını gördü: “Bu Pembe teyzen için”, “Bu Adil amcan için”, “Bu kızkardeşin Selin için” gibi…
Nişanlısı Serdar, ona Kurban Bayramı tatili için uçak bileti almış, patronundan izin ayarlamış, Türkiye'de vermesi gereken hediyelere kadar ayarlamıştı. Serdar'ı tekrar aradı ama bulamadı. Kalktı, evine kadar gitti. Ama evde kimse yoktu. Uçak ertesi sabah saat altıda Türkiye'ye uçacaktı.
Kendisine bu mutluluğu yaşatan adamın yüzüne bir teşekkür bile edemediği için çok üzgün olarak evine döndü. Ama kapıya kocaman harflerle “Seni seviyorum, Çiğdem” diye yazdı. Ertesi sabah hava limanında check-in işlemlerinden sonra uçaktaki yerine doğru yürüdü.
Bagajını üst tarafa yerleştirdikten sonra, yerine oturdu. Hemen herkes yerleştikten sonra hostes geldi ve Çiğdem'in yanındaki adama, “Efendim siz yanlış yere oturmuşsunuz.” dedi. Adam çok fazla itiraz etmeden kalktı. Çiğdem'in yan koltuğu boş kaldı. Çiğdem, tuvalete gittikten sonra hediyenin büyüğünü yan koltuğunda buldu. Yan koltuğunda yarım simit gibi gülümseyen Serdar oturuyordu.
İki bayram arasında herkes size böyle hediyeler versin; siz herkese böyle hediyeler verin inşallah. Unutmayın, en güzel hediye verilen değil, buldurulan hediyedir.