İNSAN OLMAK…

0
870

İNSAN OLMAK

Dünyaya fiziksel bir bedene fizyolojik bir işleyişe sahip olarak geliyoruz. Beslenmeye ,bakıma ihtiyacı olarak kendimizi başkalarının eline bırakıyoruz. Bu, en yakınımız annemiz, ailemiz oluyor. Sürekli bir alıcılık durumu var. Anne olarak yemeyip yediriyor, giymeyip giydiriyoruz. Anne ile yavrusu arasında günün 24 saati bir iletişim mevcut. Bebeğin sadece fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak söz konusu değil. Bunun yanında anne uykusunda bile yavrusu ile zihnini meşgul ediyor. Soluk almasındaki farklılık bile anneyi harekete geçirmek için yeterli. Beslenmesinin uygun şekilde karşılanması, anne sütünün verilmesi, uykusuna önem verilmesi, temizlik ihtiyaçlarının karşılanması, hijyene dikkat edilerek sağlıklı bir vücut yapısının oluşması için gereken gayretin gösterilmesi hep annenin vericiliği ile mümkün. Genel ortalamada durum böyle, babanın da sorumluluk sahibi olarak gereken ihtiyaçları karşılıyor olması beklenir ve gerekir. Bebek hayatta kalmak için hep alıcıdır. Fiziksel ihtiyaçların karşılanması bile tek başına yeterli değildir. Duygusal açıdan da tatmin olmak ister. Yapılan araştırmalarda sevginin, sevilerek bakımın yapılmasının bebekleri daha iyi büyüttüğünü göstermiştir. Bebek ve çocuk bakımında duygusal bağların iyi bir şekilde kurulması, devamının sağlanması, çocuğun duygusal açıdan da doyurulması önem kazanmaktadır. Çiçek bakımının bile sadece su ve güneşten ibaret olmadığını hepimiz biliyoruz. Sevgi ve onlarla ilgilendiğimizi hissettirmenin önemini hayvan besleyenler de çok iyi bilirler, yaşarlar.
Bebeklik döneminde hep alıcı olan varlık, erken çocukluk dönemindede alıcılığını sürdürmektedir. Anneler, doğalarında olan vericiliklerini, devam ettirme çabası içinde olmaya, devam etmek isterler. Ancak, hep birilerine ihtiyacı olan bebek, büyümeye başlamıştır. Çocuğun gelişimsel dönemlerine göre yavaş yavaş kendisinin toplumda var olduğunun bilincine ulaşmaya çalışmaktadır. Bu bilince ulaşırken sadece kendisinin olmadığını, başkalarının da var olduğunu, onların da bir takım ihtiyaçlarının olduğunu farketmeye başlar. Bu dönemi geciktirmek, ya da yapılan eğitim yanlışları ile hala eski verici dönemi devam ettirmek, çocuğun farkındalığını olumsuz şekilde etkiler. Çocuk ta artık, bir şeyler yapabilmeli, önce kendine sonra çevresine olabildiğince yeter hale gelmelidir. Ebeveynler, ev işleri paylaşımında küçük yardımlar talep ederlerse ve buna kendilerinin ihtiyaç duyduğunu söylerlerse çocuk; başkalarının da ihtiyacını gidermenin mutluluğunu yaşayacaktır. Sokak hayvanlarına muntazam olarak su vermesini istemek ve bu hayvanların, onun su vermesine ihtiyaçları olduğunu söylemek, bir mağazada alış-veriş yaparken sıranın kimde olduğuna dikkat etmesi gerektiğini birlikteyken uygulamak, evde televizyonun sesinin yüksekliği için ‘’komşularımız rahatsız olabilir, sesini biraz azaltabilir misin’’ gibi davranışlar çocuğu ben merkezci tavırlardan uzaklaştıracaktır.

Çocuğumuza artık birey olduğunu ve başkalarının da bazı ihtiyaçları olduğunu, toplum içinde doğru yaşamanın hepimiz için iyi olacağı, sadece kendimiz için var olmadığımızı, kendi özgürlüğümüzün başkalarının özgürlük sınırına kadar ulaşabileceğini, haklarımızı uygun yollarla koruyabileceğimizi, başkalarına da değer verirsek hemen olmasa da zaman içinde geri bildirim alabileceğimizi, deniz yıldızı misali bir kişinin bile önemli olduğunun hissettirilmesi evimizde biraz emek vererek yapabileceklerimizdendir. Değerlerin eğitimi, 0-6 yaş arasında çekirdek ailenin içinde ve yakın akraba birlikteliği ile çok iyi bir şekilde verilebilir. Çocuk, daha geniş bir çevreye açılmadan insan olduğunu ve insani değerlere önem vermeyi öğrenmiş olacaktır. Daha geniş çevrelere açıldığında bu değerlere sıkı bağlılıkla huzurlu bir çevre oluşturmuş olacağız. Çocuğumuzda çevreye olumlu özellikleriyle katılmış olacak, kendisinin ve başkalarının farkındalığı oluşmuş şekilde… Çocuğumuza bu eğitimi kazandırabilirsek, çocuğumuz da; ilişki içinde bulunduğu kişilerde mutlu olur.

İnsan olmak, erken çocukluk döneminde etkili şekilde öğrenilecekse de her zaman ümitli olmak ve öğrenmenin yaşamın sonuna kadar devam ettiğini de unutmamak gerekir.

Tüketim ve hep kendine tüketim olarak odaklanan insanlar için şu günler-deprem- bir kez daha düşünme ve nasıl yaşandığının farkında olma günüdür. Empati yapmak, hissetmek insanlığımızı bize hatırlatacaktır. Tabii sonra da neler yapılabilecekse, elimizden ne geliyorsa… Çocuklarımızda yaş ve olgunluk seviyelerine göre katılımcı olmalıdırlar. İnsan olmayı öğretmek için bir fırsattır. ‘’Ben varım; fakat başkaları da var’’ diyebilmektir, insan olmak…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız