Zulüm, kelime olarak “karanlık” demektir. Karanlık ve cehalet eş anlamlıdır. Bundan bütün kötülükler çıkar. Zulme dayanan düzen, eninde sonunda yıkılır. Âlimler, “Küfür devam eder, zulüm devam etmez.” demişler. Makyavel, “Hükümdar” isimli eserinde, insanların mal ve mülklerini ellerinden almanın ne kadar yanlış olduğunu anlatır ve der ki: “İnsanlar, babalarının ölümünü unutur fakat mallarının ellerinden alınmasını unutmazlar.”
Yeryüzünde hiçbir zulüm, ebedî olarak devam etmez. En güçlü sanılanlar dahi, ilahîyasaya boyun eğer. Hangi güçlü adam devrilmedi, hangi güçlü devlet yıkılmadı? Vaktiyle güçlerini sarsılmaz sananlar sarsıldı, kendini Tanrı sananların yerlerinde şimdi yeller esiyor. “Yeryüzündeki her şey fânidir,Rabb’ininzatı hariç.” Bütün yasaların üzerinde ilahî yasa vardır.
Nice zalimler gelip geçti, hiçbiri ayakta kalmadı, hep kötülükle anılmaktadırlar. Allah bir zalimi alaşağı etmek için, yine onun gibi bir zalimi ona musallat eder. Kuvvet, en sonunda daha üstün bir kuvvete mağlup olur. Kur’an’da, “Zalimlere yaslanmayın, ateşe yaslanmış olursunuz.” deniyor. Hadislerde de en büyük cihadın, zalim bir hükümdara hak sözü söylemek olduğu anlatılmıştır. Zalimler, sonunda, haklı olanların kendilerine üstün geldiğini görüp, bunu itiraf eder. “Zalim bir zulme giriftar olur ahir, elbette ev yıkanın hanesi olur viran.” Hadisler; zulme boyun eğenin ve haksızlık karşısında susanın, “dilsiz şeytan” olduğunu söylüyor.
Yeryüzünün nimetlerini ve kaynaklarını zalimler sömürüyor. Zalimler, Afrika ve Asya’nın bütün zenginliklerini çalıp götürdüler. Şimdi onlar açlık ve yoksullukla mücadele ediyorlar. Zalimlere karşı görevlerimiz vardır. Bir hadiste, “Ne zulmedin ne zulme uğrayın.” deniyor. Zulme karşı direnmek meşrudur fakat bunu kimseye zarar vermeden yapmalı, aksi takdirde mazlum olanlar haklı iken haksız duruma düşer. Zulmü gücümüzle defedemiyorsak en iyisi pasif direniştir, zalimin dediğini yapmamak ve emirlerine uymamaktır. Zalime karşı çıkmak adına teröre, yakıp yıkmaya, şiddete ve baskıya başvurulamaz.
Haksızlıklara başkaldırmak, asil bir davranıştır. Dünyanın bütün büyük hareketleri birer isyan hareketidir. Nurettin Topçu, ahlakın temelini isyana dayandırır. Fakat isyan yanında itaat de vardır. O da ondan ayrılmaz bir bütündür. Hiçbir şeye itaat etmeyen, başkaldıramaz. Gerçek başkaldırı ve isyan, yeni bir fikir uğruna yapılandır ve eskisinden daha düzgün ve adil bir düzen kurmak içindir. Son derece öz disiplini gerektirir.
*
Cuma Özusan
Kaynak: Bilgece Yaşamak
www.gencgelisim.com