Lütfi ŞAHİN / www.lutfisahininsitesi.com
Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…
Ben yaşadıkça Kuran’ın bendesiyim,
Ben Hz. Muhammed’in ayağının tozuyum,
Biri benden bundan başkasını naklederse,
Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikâyetçiyim…
Yukarıdaki sözlerin sahibi olan ve küçüklüğünü ifade ettikçe büyüyen bir âlimdir Mevlâna. 30 Eylül 1207 yılında Belh şehrinde Dünya’ya gelen Mevlâna, daha çocukluk yıllarından itibaren bilgisi ve aklıyla insanları etkilemiştir. Mevlana’nın babası “bilginlerin sultanı” lakabı ile anılan Bahaeddin Veled’dir. Annesi ise Mümine Hatun’dur.
Mevlana’nın babası, değişik nedenlerden dolayı Belh şehrinden ayrılıp Karaman’a yerleşmiştir. Karaman’da yedi yıl kalan bu şerefli aileyi Selçuklu Hükümdarı Alâeddin Keykubat Konya’ya davet eder. Aile Konya’ya gelerek İplikçi Medresesi’ne yerleşir.
Mevlâna’nın babasının ölümü üzerine, insanlar onun etrafında toplanmaya başlar ve onun ilminden istifade ederler. Son derece mütevazı olan Mevlâna, insanlara öğütler verir ve bu öğütlerin birçoğunda mütevazı olmanın öneminden bahseder. Duygusal zekanın önemli özelliklerinden birisi olan empati duygusunu, Mevlâna’nın bu hassasiyetinde bulabiliriz.
Sizler etraflıca düşünün, toplumda kibirli olan ve kendini beğenen insanların durumunu… Bu tip insanlar ne kadar sevilir, ya da ne kadar başarılı olurlar? Başarı kişiden kişiye göre değişmektedir, bu doğrudur. Ancak günübirlik başarı yerine yüzlerce yıl süren ve hala ahengini bozmamış bir başarı varken; sizler günübirlik başarı yaşamak ister misiniz?
“Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap…” Bu ifadeyi benimsemiş olan Mevlâna, “benim aklım bana yeter, başkasına danışmama gerek yok” ifadesini kullanmamıştır. Zaten böyle bir ifadeyi kullanmış olsaydı, ismi asırlar boyunca yaşamazdı; mütevazı ve kendini yetiştirmiş bir insan…
Dostu Şems-i Tebrizi:
15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizi ile karşılaşan Mevlâna, onda nuru görmüş ve onu çok sevmiştir. Mevlâna ile Şems’in karşılaşmaları oldukça düşündürücüdür.
Devamlı arayış içerisinde olan Şems-i Tebrizi, bir gün gördüğü rüyanın etkisinde kalır. Rüyasında kendisinin gönül dostunu bulması karşılığında neyini vereceği sorulur. O da “kellemi” diye cevap verir. Ona Mevlâna’yı arayıp bulması söylenir. Şems, Mevlâna’yı Konya’nın sokaklarında bul ur. İlk karşılaşmaları ilginçtir. Mevlâna’nın katırının yularını tutar ve ona sorar:
“Sen, âlimlerin sultanı Baba Veled’in oğlu Mevlâna mısın?”
“Benim.”
“Söyle bana; içlerinden hangisi daha büyüktür? Ermiş Bayezid-i Bistami mi, yoksa Hz Muhammed mi?”
“Nasıl soru bu? Hiç şüphe yok ki Hz. Muhammed daha büyüktür.”
Mevlana yoluna devam ederken, Şems-i Tebrizi arkasından bağırır:
“Peki, Hz. Muhammed daha büyükse, neden ‘seni bilmem gerektiği gibi bilemedim’ dedi ve Bayezid, ‘Zafer benimdir! İtibarım ne büyüktür. Çünkü sadece Hak ile doluyum.” dedi?
“Hz. Muhammed hâlâ Allah’ı arıyordu ve bildikleri, durmak için ona yeterli gelmiyordu. Bayezid ise Allah’ın içinde kaybolmuştu. O vardığını sandı; ama varmak diye bir şey yoktu.”
Dostlukları Şems’in vefatına kadar devam eder. Şems, deniz olan Mevlâna’yı adeta bir okyanus haline getirmeyi başarır.
Kişiliği Ve Eğitime Olan Katkıları
“Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!” sözleri ile büyük bir kişilik sahibi olduğunu asırlara ispatlayan Mevlâna’ya göre insanın özü ve sözünün aynı olması, insan olmanın en önemli hasletlerindendir.
Sözlerinde ve ifadelerinde sevgiden ve mütevazılıktan bahseden Mevlâna, yüzlerce yıldan bu yana milyonlarca insanın sevgisini kazanmıştır. Bu gün psikoloji uzmanlarının ifade ettikleri mutluluk reçetelerini, Mevlâna yüzlerce yıl önce ifade etmiştir. Psikologlar yapmış oldukları çalışmalarda kibirli insanların mutluluğu yakalayamadıklarını ve acı çekmeye müsait olduklarını belirtmektedirler. Mevlana ise bu ifadeleri yüzlerce yıl önce ifade etmiş ve adeta demiştir ki: ”İğneyi kendine, çuvaldızını başkasına batır.”
Hayatta sadece mesleki kariyer basamaklarını hedefleyen insanlar, iyi bir baba ya da anne, iyi bir eş ve iyi bir arkadaş olma yolunda ne kadar başarılı olmuşlardır? Hakeza, iğneyi kendisine, çuvaldızı başkasına batıran tipte felsefeye sahip bireylerin daha başarılı oldukları, hayata daha pozitif baktıkları istatistiklerin göstergelerindedir.
Yüzlerce öğrenci yetiştiren Mevlana’nın belli başlı eserleri şunlardır:
· Mesnevi
· Büyük Divan
· Fihi Ma-Fih
· Mecalis-i Seb’a
· Mektubat
Vefatı
17 Aralık 1273 günü Hakk’ın rahmetine kavuşan Mevlâna’nın vasiyeti üzerine cenaze namazını Sadreddin-i Konevi kıldıracaktır; ancak Konevi Mevlâna’yı o kadar sevmektedir ki; cenazesinde baygınlık geçirir. Bu nedenden dolayı cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırmıştır.
KAYNAKLAR: http://tr.wikipedia.org/wiki/Muhammed_Celaleddin-i_Rumi